• İstanbul 20 °C
  • Ankara 17 °C
  • İzmir 23 °C
  • Konya 20 °C
  • Sakarya 20 °C
  • Şanlıurfa 27 °C
  • Trabzon 19 °C
  • Gaziantep 25 °C
  • Bolu 15 °C
  • Bursa 20 °C

Vefatının 140. Yılında Victor Hugo’nun Na’t-i Şerifi

Mustafa KARA

Sefiller adlı romanıyla her zaman dünya klasikleri listesinde yer alan Fransız yazar Victor Hugo’nun, (Ö. 22 Mayıs 1885) Peygamber Efendimiz ile ilgili uzun bir şiir kaleme aldığını biliyor muydunuz?

Ben bilmiyordum. Sürgünde iken yazdığı Yüzyılların Efsanesi isimli eseri 1859 yılında basıldığında bu şiir orada mevcuttu. Fakat ne hikmettir bilinmez daha sonra yapılan baskılarında sözkonusu uzun şiir birileri tarafından çıkartılmıştı. Bu durum onun vefatının 100. yılına  ;1985 tarihine kadar devam etti.

Bu haberi ve Na’ti okuyunca bunun gerçekten Hugo’ya ait bir metin olup olmadığı konusunda şüpheye düştüm. Çünkü zaman zaman böyle şeylerle karşılaıyoruz. Yıllardır Fransa’da yaşayan sernâyî dostumuz Kudsî Erguner’e sordum. Sağolsun Hugo’dan önce Volter meselesine açıklık getirdi. Dolayısıyla Batı’nın Aydınlanma çağı adını alan dönemin bazı detayları da ortaya çıktı. Batı düşünce ve sanat hayatının bu iki büyük temsilcisi ile İslâm kültürü arasındaki ilişkiler dikkatimi çekti. Bakalım sizin de çekecek mi?

*

Kudsî Erguner’den Notlar

*

Volter Hakkında

Asırlardır, askeri alanda Avrupalılara yenik düşen halklar, sadece fiziki   değil, fikrî ve manevi işgal altındadırlar.

Bu ortamda batılı olmayan toplumlar, en yüksek değerlerinin ve özellikle dinlerinin Avrupalılar tarafından ilgi görmesinden mutluluk duyarak, maksadı ne olursa olsun, bu ilgiyi bir iltifat ve değer katkısı olarak görmekteler.

Dinlerinin gerçekliğine inanmak için Müslümanlar da, astronotlardan, ilim adamlarından hatta son zamanlarda televizyon denizcisi kaptan Cousteau’dan medet umar oldular.

İslam’ın modern dünyayı değil, modernliğin İslam’ı aydınlatması umularak bazı batılı fikir adamlarının, yazarlarının hatta siyasi şahsiyetlerinin İslam’ı şereflendirdikleri hâlen dahi rivayet edilmekte.

Müslüman olduğu iddia edilenlerden birisi de 1694- 30 Mayıs 1778 yılları arasında yaşamış olan ünlü Fransız yazarı ve filozofu Voltaire’dir.

Öncelikle Voltaire bugün ‘’Deist’’ olarak adlandırdığımız dinsiz ama bir tanrıya inanlardandır. Bir söylevinde: ‘’Erdem için bir destek noktası arayan ahlaklı insan, yüce olduğu kadar adil bir Varlığı kabul etmelidir. Dolayısıyla Tanrı dünya için her anlamda gereklidir ve "Eğer Tanrı var olmasaydı, onu icat etmek zorunda kalırdık". demiştir.

Hristiyan kilisesini ve dogmatik din inancını tenkid ederken, birçok eserinde İslam hukukunu çok daha hikmetli bulduğunu yazmıştır.

Voltaire’in Peygamber'in hayranı olduğunu söylemesi, Hıristiyan hoşgörüsüzlüğünün aksine Müslüman hoşgörüsünü savunması, diğer aydınlanma çağı 18 YY filozofları gibi kiliseyi tenkit etme amaçlıdır.

Hatta, Voltaire, 1748'de ‘’Muhammed'in Trajedisi’’ adlı tiyatro eserinin ardından yayınlanan Kuran üzerine bir makalede: "Eğer kitabı bizim zamanımız ve bizim için kötüyse, çağdaşları için çok iyiydi ve dini daha da iyiydi. Neredeyse tüm Asya'yı putperestlikten uzaklaştırdığı söylenmelidir» demiştir.

Bütün bunlara binaen Voltaire’in ölümünden önce gizlice Müslüman olup olmadığını elbette Allah bilir. Gerisi sadece söylentidir.

Selam ile

Kudsi Erguner

28 Nisan 2025

*



Victor Hugo Ve İslam

2010 yılında kendi adına bir yayın evi kuran Erick Bonnier, ‘’Encre d’Orient’’ ( Doğu mürekkebi ) başlıklı bir serî kitap yayınladı, bu yayınlardan biri de  Fransız Diplomat yazar  ve tarihçi Dr. Louis Blin’in  kaleme aldığı  ‘’Victor Hugo et İslam’’ adlı kitaptır.

Yazar bu kitabına Victor Hugo’nun şu cümlesini aktararak  ile başlar.

‘’Eğer eseri büyüklüğü, imkânların  küçüklüğü ve neticenin muazzamlığı bir adamın dehasının üç ölçüsü ise, modern tarihin büyük bir adamını Muhammed'le insani olarak kim kıyaslanabilir ? [Filozof, hatip, elçi, yasa koyucu, savaşçı, fikirlerin fatihi, dogmaların onarıcısı, imgesiz bir kültün, yirmi yeryüzü imparatorluğunun ve bir ruhani imparatorluğun kurucusu, işte Muhammed! İnsan büyüklüğünün ölçüldüğü tüm ölçeklerde, hangi insan ondan daha büyüktü?’’

Victor Hugo’nun ‘’La légende des siècles’’ Asırların Efsanesi adlı kitabından alıntılar yapan Blin . Hugo’un, peygamberimizden ve Kur’andan yüzlerce kez bahs ettiğini tesbit ederek,  Kuran’ ın ilâhi olana ve ölümden sonraki hayatla ilişkili susuzluğu giderecek bir yol olduğunu kabul ettiğinin altını çizer.

Louis Blin, bu eserinde, Victor Hugo'nun “laik bir aziz” olarak sunulmasına rağmen genel olarak dinle ilgilendiğini ve o zamanlar halk tarafından hiç bilinmeyen İslam'a açık olduğunu isbat ederek, tartışılmaz gerçekleri ortaya koymakta.

Yine Louis Blin, Victor Hugo’nun 1843 yılında kızı Léopoldine'in trajik bir şekilde ölümünden çok etkilendiğini ve   İncil'i tekrar okumasına rağmen, sorularına cevap bulamadığını İddia eder.

Hugo 1846'da İslam'ın Kur’anı ilk kez okuduktan sonra  çok etkilenerek ,  Şöyle yazmıştı: "Hangi türden olursa olsun bir  büyük Kitab red edilemez, Müslüman olmadan Kur’anı okuyabilirsiniz, Hind fakiri olmadan Vedaları okuyabilirsiniz, Voltaire'ci olmadan onun Zadig’ini  okuyabilirsiniz, ama onlara hayran olmaktan kendinizi alamazsınız.

Hugo’nun vefatından önce müslüman olup olmadığı konusu biz kulların isbat edebileceği bir iddia değildir. Ancak bir aydın veya entelektüel olan Hugo’nun yaşadığı çağın ve ortamın bağnazlığını aşarak İslam dinine ilgi duyması hatta Peygamber’e ve Kur’ana hayranlığını ifade etmesi bir samimiyet hatta cesaret konusudur.

Hz. Peygamberin vefatını anlatan şiirinde:

A l’âge de soixente-trois ans, il avait de la fievre,

İl relu le Koran de sa main même ecrit.

Altmış üç yaşında iken ateşi çıktı

Kendi eliyle yazdığı Kuranı okudu

Farkında olmadan, Vahyi inkar ederek ‘’kendi eliyle yazdığı’’ Kuranı okuyarak vefat ettiğini anlatması yine de onun İslam’a bakışının çağının verilerini tamamen aşamadığını göstermektedir.

Selam ile

Kudsi Erguner

28 Nisan 2025 Paris.

 *

Yakup Yaşa’nın tercümesi ile Hugo’nun Na’t-i şerifi şöyle:


(HİCRİ DOKUZUNCU SENE)

MAHOMET
HZ.MUHAMMED (S.A.V.)

Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu
Metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu
Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu
Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu
Oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında
……
Durup su içen develeri izliyordu arada sırada
Böylece, deve güttüğü zamanları hatırlıyordu.
Sanki Cenneti görmüş, İlahi Aşkı bulmuştu
Sanki kâinatın yaratılışına şahit olmuştu
……
Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi
Kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi
Boynu, gümüş bir testinin boğazıydı sanki.
Tufanın sırlarını bilen Nuh'un havası vardı.
……
Ona danışmaya gelenlere, adil davranırdı
Kimi itiraf eder, kimi güler ve inkâr ederdi
Sessizce dinler, en son konuşurdu kendisi
Ağzından dua ve zikir hiç eksik olmazdı
……
Çok az yer, karnının üzerine taş koyardı.
Boş durmaz, koyunlarını sağıp oyalanırdı
Oturur yere, elbiselerini kendi yapardı
Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı
Yine de, herkesten daha fazla oruç tutardı
……
Altmış üç yaşında, bir ateş sardı vücudunu
Kutsal Kitap Kur'an'ı bir kez daha okudu
Sonra, sancağı, Said'in oğluna teslim etti.
Onlara: "Artık aranızdan ayrılma vakti geldi
Allah birdir, hep onun yolunda savaş" dedi.
……
Mahzundu, bakışlarında, yurdundan zoraki
Sürülen yaşlı bir kartalın hüznü vardı sanki
Yine, her günkü vaktinde mescide geldi,
Ali'ye tabi olanlar da arkasından geliyordu
Ve, kutsal sancak rüzgarda dalgalanıyordu.
……
Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi
"Ey insanlar, ömür bitiyor, hayat gelip geçici
Biz, karanlıkta birer zerreyiz, yüce olan O'dur
Ey insanlar, O'ndan başka rehberim yoktur
Onsuz bir değerim olmazdı."
……
Bir zat ona : "Ey müminlerin gerçek Sultanı!
Seni dinler dinlemez, herkes inandı sözüne
Sen doğduğunda, bir yıldız doğdu gökyüzüne
Kisra sarayının üç kulesi birden devrildi" dedi.
O da: "Melekler ölümümü müzakere etti;
……
Vakit tamam, dinleyin! Eğer herhangi birinize
Bir kötülük yaptıysam, çıksın herkesin önünde
Ben ölmeden, gelsin intikamını alsın şimdi;
Kime vurmuşsam, o da bana vursun" dedi.
Ve uzattı usulca asasını oradan geçenlere.
……
Yaşlı bir kadın, bir koyunu kırpıyordu eşikte
Ona: "Tanrı yardımcın olsun!" diye seslendi.
Bakışlarında bir hüzün vardı, oldukça bitkindi
Dalgındı; birden, şöyle dedi: "Herkes duysun!
Allah benim adımı andı! Bundan emin olun
……
Topraktan insan, nurdan bir peygamberim
İsa'nın getirdiği dini tamamlamaya geldim.
Ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi.
Zira her şafak, doğacak güneşin müjdecisi
İsa benden önce, ama ne Tanrıdır ne de oğlu
O, gülü koklayan Bakire Meryem'den doğdu.
……
Unutmayın, ben de etten kemikten bir faniyim
Kuruyan bir balçıktan başka bir şey değilim;
Şu dünyada başıma gelmeyen şey kalmadı;
Çektiğim çilelere, yol olsa, dayanmazdı
Baskı ve işkenceden, şu bedenim çok çekti;
……
Ve eğer işlediğimiz her bir günahın bedeli
Korkunç bir haşere olsaydı, o karanlık mezarı
Bize dar eder, cehenneme çevirirdi orayı.
Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli
Ve kurtlar yeniden kemirir tüm bedenlerini
Böylece, defalarca tükenir ve yeniden dirilir
Cezalarını çekince de, yeniden huzura erişir.
……
Ben, kutsal savaşların mütevazı meydanıyım
Bazen bir efendi bazen de bir köle gibiyim
Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir
Bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir;
Ey inananlar! Çektiklerimi görüyorsunuz işte!
……
Karşıma alıp, insanı aldatıp yeniden delalete
Sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri
Engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini
Çoğu zaman, Yakup gibi, karanlıklar içinde
Çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle;
……
Fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi
Bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi
Ben ise, asla, Hak davamdan vazgeçmedim
Onlarla savaştım, ama kimseden incinmedim
Savaş boyunca: "Bırakın yapsınlar!" diyordum
Kanlar içinde tek yaralı ben olayım istiyordum
……

Varsın hepsi vursun bana, zaten durmazlar ki
Zira sağ ellerine Ayı, sol ellerine Güneşi
Versem de, düşmanlarım vazgeçmezdi asla
Yine de saldırırlardı bana şu çileli yolculukta
Fakat ne olursa olsun geri adım atmadım
Zira bu kutsal dava uğruna tam kırk yıl savaştım
……
İşte, böyle geçen bir ömrü nihayet tamamladım
Şimdi Allah'a gidiyorum, dünyayı geride bıraktım.
Greklerin Hermès'i, Yahudilerin de Lévi' yi
Desteklediği gibi siz de hiç bırakmadınız beni
Çektiğiniz bu sıkıntılar, mutlaka son bulacak
Bu soğuk, ıssız geceye elbet Güneş doğacak
……
Müminler, asla ümidinizi kesmeyin O'ndan
Zira Kronnega dağlarını aslan yuvası yapan,
Denizleri incilerle, karanlıkları da yıldızlarla
Donatan Allah, elbet sizleri de koymaz darda.
Sonra: "O'na inanıp teslim olun " diye ekledi
……
İnanmayan, ancak, inkâr da etmeyenlerin yeri
Cennet ile cehennemi ayıran duvarın üzeri
Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri;
Hiç kimse tamamen günahsız değildir belki
Ama çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi
……
Namaz kılın, bütün azalarınız değsin yere
Zira o dayanılmaz cehennem ateşi, sadece
O'nun için yere kapanmayan bedenleri yakar
O, kapkaranlık dünyayı, masmavi gökle açar;
……
Misafiri sevin, dürüst olun, adaletle hükmedin
Yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için
Yedi göğü geçmek için altın eğerli atlar,
Ve yıldırımları geride bırakan hızlı arabalar
Huriler, tertemiz, hep ter ü taze ve neşeli
İncilerden yapılmış köşklerde oturur her biri
……
Cehennem ateş ehlini bekler, vay hallerine!
Ateşten ayakkabıları olacak ve giydiklerinde,
Sıcaklıkları kazan gibi beyinlerini kaynatacak
Cennet ehli ise, pek neşeli ve gururlu olacak."
Biraz durdu, hep ümitli olmalarını öğütledi
Sonra, ağır adımlarla yürümeye devam etti
……
Ardından : "Ey insanlar! Size sesleniyorum
Vakit saat doldu, ebedi bir âleme gidiyorum
Belki bu sizinle son görüşmemiz, acele edin
Beni tanıyan herkes gelip son kez dinlesin
Bir hatam olduysa, yüzüme söylesin" dedi.
Kalabalık sessizce sağa sola açılıp yol verdi
Gitti ve Ebufleya Kuyusunda sakalını yıkadı
……

Biri ondan üç drahmi istedi, çıkardı verdi
"Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi" dedi.
Herkesin, bir güvercininki gibi ışıl ışıldı gözleri
Bakıp, kendilerini hep kollayan o yüce insana,
Ağlıyordu halk; evine kadar eşlik ettiler ona
Birçoğu gözünü bile kırpmadan orada bekledi
Bütün geceyi dışarıda taşların üzerinde geçirdi
……
Ve ertesi sabah, günün ağardığını fark edince
"Ben artık kalkamıyorum, dedi, Ebubekir'e
Kitap'ı alıp yanına, sen kıldıracaksın namazı."
Eşi Aişe de o sırada cemaatin arkasındaydı
Ebubekir okuyor, Muhammed ise dinliyordu
Nihayet, okuduğu ayetleri usulca bitiriyordu
……
O, dua ve zikrini yaparken herkes ağlıyordu
Ve, Ölüm Meleği çıka geldi akşama doğru
"İçeri girebilir miyim" diye müsaade istedi
"Gelsin" dedi. Dünyaya açtığı o ilk günkü gibi
Yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri,
……
Ve, Melek ona : "Allah seni bekliyor" dedi
Memnuniyetle, dedi. Şakakları şöyle bir titredi
Bir an aralandı dudakları ve ruhunu teslim etti.
Victor HUGO
La Légende des Siècles (Yüzyılların Efsanesi)

Bu yazı toplam 121 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim