Avrupa'nın kurucu, dünyayı sömürgeleştirmesinin itici gücü ulus-devlet, 20. yüzyıla gelince, Avrupa'nın yıkıcı gücüne dönüştü. Modernliğin dinamikleri, 20. yüzyılda Avrupa'nın dinamitleri olup çıktı: Akılcılık, bilim, bireycilik, teknoloji, milliyetçilik, Avrupa'yı kuran dinamik'lerdi; ama 20. yüzyılın başında bu dinamikler, Avrupa'yı yıkan dinamit'lere dönüşmekte gecikmedi.
***
Avrupa'nın birliği fikri, görünüşte ulus-üstü bir fikir ama gerçekte ulusal güçlerin kendi güçlerini ve egemenliklerini pekiştirme aracı. Avrupa'ya ruh üfleyecek, heyecan verecek, bütün Avrupa'yı aynı ortak hedefe kilitleyecek bir üst fikirden yoksun Avrupa.
Nasıl yoksun olmasın ki: Bir yanda, amip gibi parçalanan orta ve güney-doğu Avrupa var; öte yanda ise, temelde Almanya'nın ve İngiltere'nin iki farklı yöne çekerek sözümona bir araya geleceği ham hayal beklentisine kapılan bir başka Avrupa: Fizikteki itme-çekme kanunu böyle mi işliyordu?
Almanya, kıtayı coğrafî dilimlere parçalayıp bu dilimleri bir ipe dizerek Avrupa'yı kurmaya çalışıyor. İngiltere ise, hem Avrupa'nın güneyinden, hem de kuzeyinden Almanya'nın ipe dizdiği ülkelerin halkalarını Almanya'nın boğazına dolamaya, Avrupa'yı dış hatlarından kuşatarak yıkmaya çalışıyor.
2008 yılından itibaren yaşanan, Avrupa'nın bütününde derin izlere yol açan ekonomik kriz, Birleşik Avrupa Devletleri hayalinin birkaç yıl içinde hayalete dönüşmesine yetti: Hayattaki etme-bulma dünyası kanunu bu muydu acaba?
***
Sonuçta, ulus-devlet fikri, Avrupa'yı hem kuran, hem yıkan, hem de tarihten uzaklaştıran ve tarihin kıyısına fırlatan talihsiz bir fikir oldu.
Modernlik, hem kurucu bir fikirdi; hem de yıkıcı bir fikir. Güce dayalı bir fikirdi; gücün ürettiği ve gücü yeniden üreten bir güç fikri.
Modernlik, Avrupa'yı kurdu ve yıktı. Ama kendisi de bitti ve yıkıldı gitti çoktan. Yerine geçen postmodernlik, kurucu bir fikir'den yoksun: Sadece "yıkıcı" bir fikir, postmodernlik.
Batı'da fikir bitti: Güç fikri, fikri gücünden ve yerinden etti. Şu an, Batı, dünyaya fikri güçlü olduğu için değil, gücü güçlü olduğu için çeki düzen veriyor.
Ulus-devlet de, modernlik de fikrin gücünden ziyade, gücün fikriydi, çatışmaya ve güç devşirmeye dayalı bir güç fikri. O yüzden ikisi de bitti ve gitti.
Şimdi, dünyanın insana güç değil, fikri; çatışma değil, erdemi; simülasyon değil hakikati; düşmanlığı değil dostluğu; barbarlaşan uygarlığı değil insanlaşan medeniyeti armağan edecek "güç"lü bir fikre ihtiyacı var.
Bu fikir bizde, burada, çilekeş Müslüman coğrafyada var. O yüzden çirkefler, bütün çirkeflikleriyle buradalar; bu fikrin yeniden burada olmasını, hayat bulmasını, hayata çeki düzen vermesini engellemek için.
***
Ulus-devlet, bir din gibi işlev gördü: Sahte bir din gibi. Bütün sahte dinler gibi de, önce ayarttı; sonra da yok etti.
***
Ulus-devlet, sadece Batı'da varolabilmiştir. Batı'nın dışında "ulus-devlet" diye icat edilen devletler, ya örneğin kültürel genleriyle oynanan, hormonlu Japonya ve bilumum uzak Asya ülkeleri gibi "uyuz-devlet"ler ya da örneğin petrodolar şeyhlikler veya Baasçı "şebeke-devlet"ler gibi "uydu-devlet"ler olabilmiştir. Bir de "uyduruk devlet"ler var sayıları sürgit artırılan.
***
Ulus-devlet, Müslümanlar için, bir ufuk daralması, bir ruh kararması ve yapay sınırlar kuşatmasıdır.
Ulus-devlet, bizi, bölgemizi tam bir çıkmaz sokağın eşiğine fırlattı: Şimdi bir Kürt devleti fikri gerçeğe dönüşmek üzere. Ne işe yarayacak bu "uydu-devlet", mayın tarlası ve serseri mayın işlevi görmekten başka?
Umarım, yaşanan tıkanma ve kuşatma görülür de güçlü bir medeniyet fikri etrafında bir çıkış yolu aranır. Yoksa bu gidiş, gücün, fikri ilelebet tarihten uzaklaştırmasıyla sonuçlanabilir: Bu, insanlığın sonu olur elbette...
Ama güç elde edilen fikrin gücü, gücün hayat bahşedecek ve ruh üfleyecek bir fikri yok etmesine izin vermez.
27.07.2012 Yeni Şafak































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.