• İstanbul 16 °C
  • Ankara 19 °C

Genç Yazarlar Kurultayı açılış konuşması

Genç Yazarlar Kurultayı açılış konuşması
TYB Genel Başkanı Prof. Dr. Musa Kâzım Arıcan; Hayırlı sabahlar değerli arkadaşlar hepinize günaydın. Günümüz hayrolsun programımız inşallah hayırlara vesile olsun.
Değerli Şeref Başkanım, Harb-İş Sendikası Genel Sekreterim Türkiye Yazarlar Birliği’nin çok değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Genel Başkan Danışmanlarım Türkiye Yazarlar Birliği’nin Gençlik Birimi’ndeki çok kıymetli arkadaşlar ve Ülkemizin inşallah gelecekte çok önemi yazarları olacağını düşündüğümüz siz genç arkadaşlar, hepinizi hürmetle muhabbetle selamlıyorum.
 
Bugün Türkiye Yazarlar Birliği’nin 2. Genç Yazarlar Kurultayı’nı başlatıyoruz. Az önce ifade edildiği gibi 3 gün sürecek bir programımız 
İlkini 2016 yılında Ankara’da Kızılcahamam’da Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın desteği ile gerçekleştirmiş idik. 
 
O günden bugüne güzel gelişmeler  oldu bizim adımıza. O ilk programın çalışmalarını kitap haline getirdik. Sizlere de arkadaşlar birazdan takdim edecekler bir dosya olarak. Genelde yaptığımız faaliyetleri biz kitap haline getiriyoruz. Genç Yazarlar Kurultayı çalışması da bu vesileyle kitap haline geldi. Elimizde en azından bir numune oluştu inşallah burda gerçekleştireceğimiz 2. Genç Yazarlar Kurultayı’da kitaplaşacak. Sizlerin düşünceleri, fikirleri yazılı bir şekilde gelecek nesillere aktarılacak. 
 
Artık gelenekselleştirmeye çalıştığımız ve bu yıl ikincisi gerçekleşen ve iki yıl aradan sonra gerçekleşen bu kurultaylar öyle tahmin ediyorum ki, iki yılda bie artık ritmik bir şekilde devam eder, umudumuz bu. Tabii bu bir başlangıç, uzun yıllar Türkiye Yazarlar Birliği’nin hep hayal ettiği, gerçekleştirmeyi düşündüğü aslında zaman zaman konuştuğu bir konu imiş Genç Yazarlar Kurultayı.
 
2016’da bir başlangıç oluştu. Tabii bu yıl 40. Yıl olması dolayısıyla birçok faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Takip eden arkadaşlarımız vardır 2018 yılı başından itibaren gerçekten çok güzel hem uluslararası hem hem ulusal düzeyde önemli faaliyetlere katkı vermeye çalıştık. Yine güz döneminde bu faaliyetler hızla devam edecek. Bu faaliyetler arasında Genç Yazarlar Kurultayı aslında ihmal edilme durumu da yaşayacaktı aslında öyle bir durum da vardı fakat arkadaşların ısrarlı çabalarıyla genç arkadaşlarımızın çabalarıyla bu programa devam etmiş olduk ve gerçekleştirme şansı yakaladık. İnşallah bundan sonraki süreçlerde buraya katılan arkadaşlarımızın bizim Genç Yazarlar Birimimizle de iletişim kurmaları ve bundan sonraki süreçlerde destek ve katkı sağlamaları suretiyle hep beraber kendi ortak kültür hazinemize bir katkı kabilinden inşallah bunu sürdürürüz. Biz kendimizi burda bu bayrağı taşıyan bir emanetçi olarak görüyoruz. İşte 1978 yılında Mehmet Doğan Abi aramızda çok değerli büyüğümüz, onunla birlikte genç arkadaşların -tabii bugün de genç-  o konuda şüphe götürmüyor.  Sizler bizlerden belki daha erken bir dönemde kurumsal bir yapı oluşturulmuş ve bu yıl 40. Yılında bu nafiz görevi yürütmeye çalışıyoruz. Amacımız aslında bu kurultaydan da muradımız aslında biraz da bu.  
Bu kurumsallaşmayı siz genç kardeşlerimizin de katkılarıyla daha iyi noktalara taşımak, nice 40’lı yıllara ulaşmak. Ülkemizin belki de yakın gelecekte yakın coğrafyamızdan da gençlerin katıldığı Genç Yazarlar buluşmasına dönüşmesidir. 
Tabii değerli arkadaşlar insanın konuşmak gibi çok tabii bir hasletidir yazmak. Herkes yazmak ister. Konuşmak ne kadar insani bir haslet ise yazmak da aslında o kadar insani bir haslettir, özelliktir. Yazmak insanidir, medeni bir iştir. O nedenle yazmanın nasıl olduğunu, niçin yazdığımızı, neden yazdığımızı kimin için yazdığımızı, neye göre yazdığımızı tabi çok iyi belirlememiz gerekiyor. Hele hele dijitalleşen bir dünyada her şeyin sosyal medya üzerinden anlatılmaya çalışıldığı duyguların, düşüncelerin, fikirlerin, sevgilerin, nefretlerin  çok çabucak izhar edildiği artık ortamlarımız var. Herkesin bir sosyal medya hesabı var, duvarı var. Herkes yazıyor artık sadece duvarlara, kamyon arkalarına yazılmıyor. Artık insanların twitter hesaplarından, facebook hesaplarından fikirlerini, düşüncelerini, duygularını paylaştığı bir ortam söz konusu. 
Yazı, gittikçe belki sıradanlaşıyor, yazının artık bir ehemmiyeti de belki kalmıyor. 
Bu yönüyle de aslında yazarlık daha önemli bir meslek, bir kabiliyet alanına dönüşüyor. O nedenle Genç Yazarlar Kurultayı’yla bizler Usta Yazarları buluşturmayı ve nasıl yazacağımızı, neyi yazacağımızı, ne şekilde yazacağımızı birlikte bir anlamda istişare etmeyi, kendimize duygu mecraları oluşturmayı amaçlıyoruz.  Tabii ki her yazarın kendine ait bir üslubu olacaktır bir tarzı olacaktır ancak ustalaşmak için de Ustaları okumak, Ustaları da dinlemek gerekiyor. 
Hamdolsun ülkemizde dilin gerçekten ustaları var. Her alanda; şiirde, romanda, fikirde dilin ustalarıyla buluşup bu ustalaşmanın bir anlamda usullerini, yöntemlerini belki onların tecrübelerini, hikayelerini de dinlememiz gerekiyor. İyi bir usta olmak için, dil ustası olmak için Ustaların izinden gitmek ustaları geçmek için belki ustaların tarzını, üslubunu çok iyi analiz etmemiz gerekiyor. O nedenle Genç Yazarlar Kurultayı bir anlamda buluşma alanı aynı zamanda. Ustalarla çırakların tabirimi mazur görün yani Usta-çıkar ilişkisiyle aslında hayattaki birçok iş, birçok meslek. Aranızda gerçekten çok kabiliyetli arkadaşlarınız olduğunu biliyoruz, düşünüyoruz. Kalemi güçlü arkadaşlarımızın olduğunu biliyoruz ama takdir edersiniz ki hayatın her aşamasında olduğu gibi tecrübelerimizin olgunlaştığını görürüz; çıraklıktan ustalığa doğru evrildiğimizi görürüz. O nedenle Usta-çırak ilişkisini bir de bu şekilde gerçekleştirmek 2 yıl da bir de olsa en azından ülkemizin değerli yazarlarıyla, ustalarıyla gençlerimizi, genç kalemlerimizi buluşturmayı düşünüyoruz. 
Tabii söylenecek çok söz var bu bir başlangıç ben sözü çok fazla uzatmak istemiyorum ancak bir hususu daha ifade etmek istiyorum. Tabii yazmak insanidir, medeni bir iştir dedim, tabii medeniyet kelimesi çok kullanılıyor ancak ben medeniyete dair küçük bir kanaatimi de paylaşmak istiyorum. Medeniyeti Doğu-Batı efendim Çin-Hint, Avrupa, Amerikan medeniyetleri şeklinde tanımlamak gibi birçok tanımla yüz yüze kalabiliyoruz. Kanaatim odur ki medeniyeti maddi medeniyet anlayışı ya da zihniyeti manevi medeniyet tasavvuru ya da anlayışı, zihniyeti diye ikiye ayırmak mümkün diye düşünüyorum ben kabaca. Maddi medeniyet tasavvurunun kapitalist, materyalist, egoist, bencil bir insan doğa evren tasavvuru ortaya koyduğunu düşünüyorum. Bunun Doğu ve Batı ayrımının olmadığını Hristiyan, Müslüman, Yahudi ayrımının olmadığını, siyah-beyaz ayrımının olmadığını düşünüyorum. Aslında bugün içinde bulunduğumuz dünyada şu yakın coğrafyamızda Suriye’de olup biten hadiseleri de aslında ben maddi medeniyet tasavvurlarına bağlıyorum. Hep tüketmek, hep tüketen bir topluluk oluşturmak, teknolojiyi hep bu amaçla kullanan silah üreten, teknoloji üreten ama bunu hep tüketen birilerinin olması AVM’lerin oluşması, dijital medyaların oluşması şeklindeki bir tasavvur ama bunun karşısında da manevi medeniyet tasavvuru. Maneviyattan kastım din değil sadece yani böyle bir anlam yüklü değil, insani ve ahlaki bir kaygıyı taşıyan aslında dünyadaki var olan kaynakların tüm insanlara yetebileceğini herkesin insanca yaşayabileceği bir dünya tasavvuru aslında ortaya koyan bir medeniyet tasavvuru olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla bizlerin de dünyayı bu anlamda iyi bir şekilde tadil edip, analiz edip buna göre bir yazma çizgisi ve politikası oluşturmamız gerektiğini düşünüyorum. 
Tabii eleştirel yazacağız bazen ironik yazacağız bazen hicivle yazacağız ama maalesef  bunları da kaybettik artık yazının da karakteri değişti hiciv yazan efendim mizah yazan insanımız kalmadı. Çok katı, maddi, rasyonel bir dünya var. O yüzden eleştirel yazmalıyız ama hakaret etmeden yazmalıyız. Mizahla yazmalıyız ama şarlatanca yazmamalıyız. Tatlı dille yazmalıyız ama yalakaca ya da dalkavukça yazmamalıyız. O yüzden yazının farklı türlerini de gerçekten göstermeliyiz. 
İster sanat, ister edebiyat, ister şiir, ister roman, ister fikir, ister deneme, ister eleştiri yazalım ama ne yazarsak hep “Tatlı dil” ile yazalım. Nasıl yazarsak yazalım ama ötekileştirici bir dil ile yazmayalım.
Türkçenin güzellikleriyle yazalım.
Sanatçı ruhuyla yazalım.
Ruhla yazalım.
Kuru ve katı bir dil ile değil “Gönül’den ve “Yürekten” yazalım. 
Gönül diliyle yazalım mum gibi.
Gönle dokunan dil ile yazalım.
Dili ustaca kullanarak yazalım.
Dilin ustası olmak için yazalım.
Dil ustalığı için sürekli değişim içinde olmak gerek. 
Daha güzel yazmak, daha anlaşılır yazmak için değişim. 
Değişim Felsefesi ilkesi ile daima mükemmele evrilmek için yazalım.
Ustaları okuyarak, dili ustaca kullananları takip ederek ustalaşalım.
 
Yazının da bir iffeti vardır. Yazarlığın da iffeti vardır. Ölçülü yazmak / ölçülü yazarlık. Ne yazdığını niçin yazdığını, nasıl yazdığını, kime yazdığını bilmektir yazı iffeti.  Ben bu anlamda bu toprakların da önemli bir ismi olduğunu M.S. 150-180 lerde yaşamış bir ismi dikkatlerinize sunmak istiyorum. Samsaklı yani Adıyamanlı Lukyan, Samsaklı Lukyan diye bir isim. Nurullah Ataç hatta onun fragmantlarını (parçalarını) çevirdi tüm eserleri çevrilmedi. 
 
Hicivle yazan ironiyle yazan hayalleriyle yazan ta o zaman yıldız savaşları dediğimiz tarzı, bilim kurgu tarzı dediğimiz yazıları var. Antik Yunan’ın o çok tanrılarıyla ironi tarzı efendim yazan Roma’nın üst yönetimini hicveden bir isim yani Ustalar sadece bugün yaşayanlar değil. Belki bizden yüzyıllar önce yaşamış isimler de bizim Ustamız olabilir. O nedenle bu tür isimleri de dikkate alarak belki okuyarak anlamalıyız.  Gerçekten bugün gittikçe sekülerleşen dünyada benim kanaatim öyle ki mizaha ihtiyacı var, hicve ihtiyacı var hicivle yazan insanların olması lazım. Şu an aşırı derecede politize olmuş bir dünyadan söz ediyoruz böyle bir ortamdayız, o yüzden bazen bunları hicivle gören mizahla gören bir bakışımız da olmalı diye düşünüyorum. 
Gelin biz bu dünyanın Doğulu ve Batılı, siyah ve beyaz, inançlı ve inançsız birlikte yazabileceğimiz ama gayri insani ve gayri ahlaki yazamayacağımızı göstermek için yazalım. İster şiirle, ister romanla, ister hikaye, ister deneme ile ne ile olursa olsun yazalım. Değişim Felsefesi ile yazalım.
Sözlerime dün kendi sosyal medya hesabımdan da paylaştım, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Mahur Beste’de Behçet üzerinden söylediği bir ifadesi var, onu paylaşarak sözlerimi bitirmek istiyorum. 
 
‘Oğlum Behçet sen medeniyetin iflası nedir bilir misin? 
 
İnsan bozulur, insan kalmaz; bir medeniyet insanı insan yapan manevi kıymetler manzumesidir… 
 
Her şeyin bir çaresi vardır fakat insan bozuldu mu bunun çaresi yoktur.’
Tanpınar şöyle devam eder; “Daima içimizde ikiye bölünmüşlük yaşadık; bir kelime ile yaptığımızın çoğuna inanmadık; bir kelime ile yaptığımızın çoğuna pek inanmadın. Çünkü bizim için bir başkası, başka türlüsü daima mevcuttu ve mevcuttur. “Bölünmüş benliğin burhanı.” Kültürün her alanında bölünmek. Siyaset, sanat, edebiyat, din, ahlak, eğitim her alanda. 
 
Umuyorum ki bizler insan kalarak, insanlığımızı kaybetmeden insanın bozulmaması için yazarlar oluruz, dilek ve temennim budur. Bu vesileyle bu programın gerçekleşmesinde emeği olan başta Genç Yazarlardan Enes Dağ Kardeşim, Merve Aksakal, Büşra Konaktaş, Rabia, Hüseyin Türk, Mehmet Önder kardeşlerimizin büyük emeği oldu. Yani Genç Yazarlar Kurultayı’nı genç kardeşlerimizin  emekleriyle bir anlamda gerçekleştirdik. Ben onlara teşekkür ediyorum.  Ayrıca Yönetim Kurulu Üyelerimizin İbrahim Abi’nin, Mehmet Abi’nin, Ferhat Abi’nin ve özellikle de burda Yalova’da programın gerçekleşmesinde bize çok büyük destek ve katkı sunan Yönetim Kurulu Üyemiz ve Genel Başkan Yardımcımız Tarkan Zengin Kardeşimize ve bize ev sahipliği yapan Harb-İş sendikamıza ve Genel sekreterimiz Yavuz Koçak Bey şahsında Harb-İş Sendikamızın tüm yönetimlerine, üst yönetimlerine teşekkür ediyoruz ve burda bu tesisin Müdürü olan ibrahim Bey’e, tüm çalışanlarına da teşekkür ediyorum. 
 
Ben teşrifleriniz dolayısıyla hepinize ülkemizin farklı bölgelerinden burayı şereflendiren siz genç kardeşlerimize ve 3 gün boyunca aramızda olacak Usta Yazarlarımıza, sizlerle deneyimlerini, tecrübelerini paylaşacak çok kıymetli yazarlarımıza da şimdiden şükranlarımı, teşekkürlerimi sunuyorum.  Umuyorum ki bu program bereketli geçecektir, hayırlara vesile olacaktır inşallah sizlerle de bundan sonraki süreçlerde daha sık da görüşeceğiz, görüşmeyi de umut ediyoruz. 
Kalın sağlıcakla. 
Bu haber toplam 1105 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim