Bir şair, İstiklal Caddesi’nin meşhur Mısır Apartmanı’nda ruhunu Rahman’a sessiz sedasız teslim ediyor. Ertesi gün bir üniversite öğrencisi, gazetede çıkmış küçücük bir haberi fark edip arkadaşlarını örgütlemese cenazesi de sessiz sedasız kaldırılacak. Fakat bu örgütleme sayesinde binlerce insan Edirnekapı Şehitliği’ne yürüyor ve böylelikle İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un cenazesi ‘kendiliğinden gelişen’ unutulmaz bir törene dönüşüyor.
Mehmet Akif’i Mehmet Akif haline getiren dört temel hususiyet var: Aksiyon adamlığı, keskin zekâsı, minnetsizliği ve millet (yani ümmet) için çarpan kalbi.
Döneminin sırça köşkünde oturan pek çok şairinin aksine durmaksızın ‘mücadeleye gömülü’ bir hayat sürdü Mehmet Akif. Dergi çıkardı, Abdülhamit’in istibdadına karşı çıktı, Teşkilat-ı Mahsusa’ya katıldı, İstiklal Savaşı esnasında il il gezerek camilerin minberinden ‘istiklal yanlısı’ vaazlar verdi.
1920’de mücadelenin kalbine, Ankara’ya geldi. Meclis kayıtlarında adının yanında ‘Burdur milletvekili ve İslam şairi’ yazıyordu.
Yazının devamı için: http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/ismailkilicarslan/mehmet-akif-hindikus-daglarinda-2006825
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.