• İstanbul 17 °C
  • Ankara 19 °C

İzmir; Güzelliklerin Şehri

Fahri TUNA

Herkesin bir İzmir’i vardır. Herkesin bir Urfa’sı, herkesin bir Edirne’si, herkesin bir Konya’sı, Sivas’ı, Eskişehir’i olduğu gibi. Bizler için şehirler –biraz da – kişisel hikâyelerimizden ibarettir aslında.

Benim için İzmir, lisedeyken bir tarih dersimizde hocamızın ‘Kurtuluş Savaşı’nın final bölümünü kitaptan bana okutması, benim de muzipliğimin tutup normal paragrafı yarıda keserek fotoğraf altını – hiç unutmuyorum – ‘Türk askerlerini İzmir Kordonboyu’nda görüyorsunuz’ diye okumuş olmam, sonra da –sanki hiçbir şey yokmuşçasına- yarıda kalan paragrafa devam etmem; ‘Kıl Vasıf’ lakaplı öğretenimizin bana bir güzel ‘fırça geçmesi’yle, hayatımın ‘unutulmaz anıları’ arasına girmesidir.

Evet; İzmir ilkin benim için tam da budur. Yani Kordonboyu’dur; ilk gidişimde Kordonboyu’nda yürüyüşümdür. ‘Çok da güzelmiş; fırça yememe değmiş’ deyişimdir; itiraf ediyorum.

‘İzmir, âh güzel İzmir’ dediğimi hatırlıyorum ilk görüşümde.

Osmanlı fethettiği hiçbir şehrin adını değiştirmemiş. Büyük devlet aklı böyledir. Sadece kendi telaffuzuna dönüştürmüş. Nasıl Prusa’yı Bursa, Stampoli’yi İstanbul yapmışsa, Smirna’ya da İzmir demiş, çıkmış.

O gün bugün İzmir ‘bizim’ olmuş, ‘bizle’ olmuş, ‘bizden’ olmuş.

Bakmayın siz ona ‘Gavur İzmir’ dendiğine. Gidin görün. Ben gittim gördüm. Bir dolu Osmanlı eseri var onda. Ben diyeyim on, siz deyin on beş yirmi tarihî camii var.

Tamam; ticaretti, iktisattı, ithalat ihracattı; kapitülasyonlardan itibaren İzmir ‘çok uluslu’ bir şehir olmuş, kabul. Hristiyan’ı da yaşamış Musevi’si de onda. Asırlarca Müslüman’ı Rum’u Ermeni’si Yahudi’si ‘gül gibi’ geçinip gitmişler. Huzurla güvenle neşeyle yaşamışlar, yan yana iç içe kol kola. Herkes hem ‘kendisi’ olmuş, hem de ‘bir-bütün.’ Cumhuriyette de bu devam etmiş ana hatlarıyla.

Tamam, kabul edelim, bir yaban yüzü, bir levanten yüzü, bir ‘başka’ yüzü olmuş hep İzmir’in; eyvallah. İnkâr edilemez. Ama özde hep ‘İstanbul’la, hep ‘Ankara’yla, hep ‘devletle beraber’ olmuş İzmir, haksızlık etmeyelim.

İzmir Kordonboyu’dur.

İzmir Saat Kulesi’dir.

İzmir Alsancak’tır.

İzmir ‘ilk kurşun’dur, İzmir Hasan Tahsin’dir, İzmir Lâtife Hanım’dır bizler için.

İzmir zulme ‘başkaldırı’nın, esarete ‘isyan’ın, 9 Eylülde düşmanı ‘denize dökmenin’ adıdır.

İzmir denizdir,  koydur, körfezdir.

İzmir tarımın da, nebatın da, bereketin de başkentidir.

İzmir Selanik’le sırdaş, Varna ile yoldaş, Hamburg ile arkadaştır.

İzmir, 1912 Balkan Faciamızdan sonra Selanik’in misyonunu üstlenmiştir; coğrafyası da, Batılı ve çağdaş yüzü de, ticaret ve liman kültürü de buna uygundur zaten.

İzmir Türkiye’nin en Batılı yüzü, en Batılı resmi, en Batılı ruhudur, evet. Sinemacılar da ondan çıkmıştır en çok, şair ve yazarlar da. Şarkıcılar da ondan çıkmıştır en çok sporcular da. Siyasetçileri bile hep a kalitedir.

Biraz isim verin derseniz, hemen hatırlatalım: Attila İlhan tek başına ada, Halit Refiğ tek başına körfez, Metin Oktay tek başına yarımadadır, alanlarında. Necati Cumalı, Halikarnas Balıkçısı, Tarık Dursun K., Salah Birsel, Muzaffer İzgü gibi yazarlar da onda yetişmiştir, Ayhan Işık, Çolpan İlhan gibi oyuncular, Halit Refiğ ve Çağan Irmak gibi yönetmenler de. Avni Anıl gibi bestekâr, Müzeyyen Senar, Gönül Yazar, Sezen Aksu gibi şarkıcılar da onda dünyaya gözlerini açmışlardır, Fevzi Zemzem, Fuji Mehmet, Mustafa Denizli gibi yıldız futbolcular da.

Futbolda İstanbul ve Ankara gibi Süper Lig’e dört güzide takım armağan etmiştir İzmir: Altay, Göztepe, Karşıyaka ve İzmirspor. Bu bağlamda o bir ‘tekil şehir’ değil, ‘çoklu şehir’dir. Çoklu, köklü, saklı. Yani derin, yani geniş, yani eski.

Siyasette de hep a kalite insanlar yetiştirmiştir demiştik. Şükrü Saraçoğlu da, Osman Alyanak da, Burhan Özfatura da onda yetişmişlerdir. Son yıldızları ise son Başbakanımız Binali Yıldırım’dır.

Pek bilinmez; Türk futbolunun ‘taçsız kralı’ Metin Oktay, İzmir’in armağanıdır yeşil sahalara. Fenerbahçe’nin ağlarını yırtan Galatasaray golünün de sahibiydi o, ondan gol yiyen kalecilerin onurlandığı isimdi o. O goller atmadı aslında, resitaller sundu bir ömür tribünlere. 

İzmir ‘yanık tenli insanlar’ diyarıdır. Kumraldır, İzmir’e en çok yakışan renk kuşkusuz.

İktisat kadar, cumhuriyetle yaşıt uluslararası ticaret fuarı kadar, eğlencedir de İzmir; coşku, neşe, mutluluktur da.

Lezzeti de iyi bilir İzmirli, yemeyi içmeyi giymeyi de. ‘İzmir Köfte’ onların armağanıdır damaklarımıza.

Her şehir bir canlısıyla ünlüdür; Denizli horozuyla mesela. Trabzon denilince hamsi gelir akla. Van denilince kedi. İnsanına gelince; Sivas Yiğido, Erzurum Dadaş, Ankara Seymen’dir, Aydın Efe.

Ya İzmir?

İzmir kızlarının güzelliği ile bilinmiştir hep.

Bunu ‘yüz’ değil, kalp, gönül, baht güzelliği olarak okuyalım biz.

Koyu, körfezi, iklimiyle de güzel şehirdir İzmir.

İnsanı, insanları, insancıllığı ile de güzeldir o.

Güzeller, güzellikler şehridir İzmir.

Güzel şehrimizdir o bizim.

Güzelliklerin İzmir’i. 

Bu yazı toplam 685 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim