• İstanbul 14 °C
  • Ankara 15 °C

Prof. Dr. Kemal İnat: Güç politikasının yeni araçları

Prof. Dr. Kemal İnat: Güç politikasının yeni araçları
Venezuela’da yaşanan gelişmeleri bütün ülkeler yakından takip ediyorlar. Zira bu ülkede yaşanan gelişmelerin sadece Venezuela’nın ya da Latin Amerika’nın iç meselesi olmadığını herkes görüyor.
Uluslararası ilişkilerde eski normların geri geldiğini söyleyenler var Venezuela örneğiyle.
Uluslararası ilişkilerde gücün öne çıkması ve hukukun geride kalması açısından eski normların geri geldiğini söylemek doğru olabilir belki. Venezuela’da yaşanan da, gerek yerel gerekse küresel aktörler açısından açık bir güç mücadelesi nihayet. Ülkenin dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip ülkesi olması da bu güç mücadelesini kaçınılmaz kılıyor.
Ancak uluslararası ilişkilerde gücün öne çıkması açısından bakıldığında, dünya zaten hep aynıydı. BM Sistemi diye adlandırdığımız dönemde yaşanan Vietnam ve Afganistan Savaşları gibi çatışmalar da uluslararası hukukun değil gücün belirleyici olduğunun göstergesiydi.
Güç merkezli uluslararası sistem açısından yeni bir şey yok aslında. Dolayısıyla eski normların geri geldiği de yok. Yani gücü öne çıkaran normlar hep vardı zaten.
Normlar maalesef hep güç üzerinden şekillense de, yöntemlerin dönemsel olarak değiştiğini söyleyebiliriz. Bazı dönemlerde doğrudan askerî müdahaleler güç politikasının temel aracı olarak öne çıkarken, bazen ekonomik ve diplomatik baskı araçlarıyla hedef ülkenin iktidarının zayıflatılması, kimi zaman ise hedef ülkede iş birliği içerisinde olunan ordunun devreye sokularak darbe yapılması öne çıkan araçlar olabiliyor.
Irak’ın 2003’te ABD ve müttefikleri tarafından işgali, Rusya’nın 2008’de Gürcistan’ın Güney Osetya, 2014’te Ukrayna’nın Kırım bölgesini işgal etmesi doğrudan askerî müdahalelerin en yeni örnekleri olarak gösterilebilir. Bu müdahalelerin ortak özelliği, meşru müdafaa ya da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı çerçevesinde yapılmamış olmaları, yani uluslararası hukuka göre meşru olmamalarıydı.
İran’a karşı ABD’nin tek taraflı olarak yürürlüğe koyduğu ve bütün ülkelerin uymasını beklediği ekonomik yaptırımlar da güç politikasının başka bir aracı olarak karşımıza çıkıyor. Burada da ABD’nin uluslararası hukuku açık bir şekilde ihlal ettiğini, uluslararası bir anlaşmadan tek taraflı olarak çekilerek güç politikasına geri döndüğünü görüyoruz.
Mısır ve Türkiye’de Batılı ülkelerin desteğiyle gerçekleştirilen ya da gerçekleştirilmeye çalışılan darbeler de uluslararası ilişkilerde hukukun bir kenara atılıp gücün ön plana alındığı girişimlerdi. Bu şekilde demokratik seçimlerle işbaşına gelmiş, ancak Batı’nın çıkarlarına aykırı politikalar izleyen iktidarların devrilmesi ve daha uyumlu politikalar izleyecek yönetimlerin kurulması amaçlanmıştı.
Mısır’da bu başarılı da oldu. Ancak ordunun doğrudan yönetimi devralmasını esas alan klasik darbelerden farklı olarak önce milyonlarca Mursi karşıtı sokaklara dökülerek ülke yönetilemez hâle getirildi. Sonrasında ise ordunun müdahalesinin meşru zemini oluştuğu iddiasıyla ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, Suudi Arabistan, BAE ve İsrail’in istemediği Mursi yönetimi devrildi.
Bu haber toplam 508 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim