15 Temmuz’da yaşadıklarımızı daha evvel birisi bize fantastik bir hikâye olarak anlatsaydı ve sonunda da, “Bir gün bu ülke böyle bir hâdise yaşayacak”, deseydi ona sadece gülerdik yahut bu kadar saçmalayan bir adamı bir an önce başımızdan savmaya bakardık, tartışmazdık bile…
Hattâ o kadar ki, bildiğimiz “klasik” darbelerden birinin yapılacağına dahi ihtimâl veren herhangi bir kimseyi ciddiye alıp da dediklerini can kulağıyla dinleyecek olanlar aramızda herhalde yüzde bir filân ancak çıkardı.
Bırakın 27 Mayıs’ı, 12 Eylül’ü yahut 60’ların başlarındaki Talât Aydemir kalkışmalarını, 28 Şubat gibi “post-modern” bir müdahaleye bile ihtimâl vermezken başımıza 15 Temmuz gibi bir “fâciâ” nasıl geldi?
Önümüzdeki en az 30 sene bu suâlin cevabını aramaya devam edeceğiz. Kimse zannetmesin ki, bu hâdise içimizdeki “sapkın” bir cemaatin canı “hâin” olmayı çektiği için dışarıdaki “düşman”la işbirliği edip devlet ve memleketimizi ele geçirmeye kalkışmasından ibârettir!
Devamı için: http://www.aljazeera.com.tr/gorus/15-temmuz-ve-islamsiz-muslumanligin-oteki-yuzu
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.