Abdurrahim Karakoç, şiirlerinde köylüydü, kasabalıydı, şehirli milliyetçi ve İslâmcı münevverdi, yani cümle milletti, milletine aidiyet hissetmeyen grupların ve entel aydınların şairi değildi.
 
 "İsyanlı Sükût" şiiri, bu ülkede köylüden şehirliye, İslâmcısından milliyetçisine, Alevî ve Kürt kardeşlerimizden sosyalistine, çayhânecisinden meyhânede kafa çeken" yerli berduşuna kadar ezbere ve yürekten okunurdu.
 Kendi devirlerinde toplumla bütünleşen ve toplumun hafızasında millî bir vicdan olarak yer eden şairlerdendir Abdurrahim Karakoç. 1970'li yılların "sağ-sol" kavgası ortamında en fanatik solcuların onun birçok şiirini vecd ve heyecan içerisinde ezbere okuduklarına âcizane şahitliğim çoktur.
Karakoç, dobra dobradır, açık sözlüdür. Sözünü esirgemez, hakkı tutar kaldırır. Meşreben Mehmet Âkif'e ve Osman Yüksel Serdengeçti'ye benzer. Sözünün “odun gibi olsa da hakikat olmasını” ister. Dava ve fikir adamı olan şaire tekrar Allahtan rahmet diliyoruz.” Program, yazar Duran Boz’un konuşmacılara kitap hediye etmesiyle son buldu.
Birkaç şiiri ezberlenmiş ve şiirleriyle ölümsüzleşmiş olan Abdurrahim abi yi şair olarak görmeyen zavallılara seslenmek istiyorum:
Davası ve sızısı olmayan milletin vicdanını temsil edemeyen,karnından konuşan,parayla şiir okuyan,vitrin kavgası yapan, modern şiir yazdığını zanneden modern şairler; sizin hangi şiiriniz ezbere okunuyor,biliniyor. Üç beş yıl sonra sizin isminizi bile hatırlayan olmayacak.
Enver Çapar



































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.