Câmilere borç tebligatı yapmak yüz karası bir muamele değil midir? Câmilere, gelir getiren ticarethaneler gibi borç tebligatı yapan memurun kulağını kim çekecek? Câmilere bürokratik zulümler yapan “kurumlara” haddini bildiremeyen hükümetin akıbetinden endişe edilmez midir?
Câmi elektrikleriyle kafayı bozan idrâki kapalı “kurumların” memurlarına gücü yetmeyen hükümet erkânını, sık sık elektriği kesilmekle korkutulan câmi cemaatları iktidara ne için taşıdı acaba?
Askerî darbelerin pekiştirdiği laikçi-Kemalist yasaları değiştiremeyen ve câmilere, vergi borcu olan dükkânlara girer gibi borç tebliğ eden kafası kalın memurları hizaya getiremeyen hükümet âbad olabilir mi?
Câmiler, eskiden beri laikçi Ankara rejiminin gözüne battığı mâlumdur. Vesayet rejiminin kanunlarına göre hükmeden memurları, dindarların tercihiyle defaatle hükümet olanlar te’dip etmeyecek de, câmi önünde cemaat mi te’dip edecek?
Darülislâm olan bir ülkede Allah’ın evlerini çoğaltmayan ve masraflarını sahiplenmeyen devlet ve hükümet millî, yani İslâmî amel ve vasıflarından eksik kalmış sayılır. Câmileri, vergi veren dükkân ve emlâk derekesinde gören kanunları çöpe atamayan hükümet bu şenî uygulamaların sualini verebilecek midir?
Bu ülkede yıllardır askerî ve sivil bir yığın “kurum ve kuruluşların” yanında binlerce lâdinî turistik mekânların sayısız lambaları namussuz bir “uygarlık ve gelişmişlik” adına yirmi dört yanar. Bu hacâlet duruma ve elektrik israfına itiraz edemeyen hükümetin ebleh bürokratları milletten yana mıdırlar, câmilerin hâmiliğini üstlenmeyen laikçi Cumhuriyet zihniyetinden yana mıdırlar?
İSLÂM ÜLKESİNİN HÜKÜMETİ OLDUĞUNA İNANANLAR, CÂMİLERİN MASRAFLARINI BÜTÇEDEN ÖDEMEKLE MESULDÜRLAR
Câmilerine imam ve müezzin tayin eden hükümetin, câmilerinin masrafları için genel bütçeden tahsisat ayırmaması ne büyük gaflet! Câmilerini, cemaat ve vakıflara güvenmeyen hükümet, başında bulunduğu Türkiye’yi İslâm ülkesi olarak kabul ediyorsa şayet adam gibi oturup câmilerin her masrafını üzerine almakla mükellef olduğunu düşünmelidir.
Müftülük kurumunu ihdas eden, imam ve müezzinlere kadrolu maaş ödeyen hükümet, câmilerinin elektrik, su ve ısıtmasını da kayıtsız şartsız üstlenmekle vazifelidir.
Hükümet, tayin ettiği imam ve müezzinleriyle birlikte câmileri Müftülük kurumunun bir unsuru olarak görüyorsa, câmilerin her tür masraflarını genel bütçeden karşılamayı da anayasa görevi bilmelidir.
Eğer câmileri, tahsisat ve idarî bakımından müftülük kurumundan, imam ve müezzinlerden ayrı görüyorsa câmilerden elini çekmelidir.
Müslüman Türkiye’de seksen küsur yıldır, arsasından inşaatına, elektriğinden ısıtmasına kadar câmi dernekleri ve cemaatınca meydana getirilen câmiler sürekli olarak laikçi cumhuriyet kanunlarının zorbalığına muhatap olmuştur. Türkiye’deki laikçi ve “bizantinist” cumhuriyet milletin cumhuriyeti midir?
Câmi cemaat ve derneklerinin, câmi masraflarının bir kısmının genel bütçeden veya belediyelerden karşılanmasını talep etmesi ve sonunda tek kuruş yardım görmemesi, Müslüman Türkiye trajedisinin bir başka cephesidir.
Câmiler, yalnızca ibadet edilen mekân değil, milletin mânen ve fikren cem olup “imanı ateşlenmiş” bir volkan gibi harekete geçtiği ulvi mekânlardır.
Bu mübarek mekânla uğraşan “kurum” ve bürokratlar başına gelecek musibeti bilemeyecek kadar da toplum bilgisinden uzak ve kabiliyetsizdir.
28.02.2012 Habervaktim.com

























Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.