• İstanbul 23 °C
  • Ankara 23 °C
  • İzmir 26 °C
  • Konya 26 °C
  • Sakarya 28 °C
  • Şanlıurfa 25 °C
  • Trabzon 19 °C
  • Gaziantep 24 °C
  • Bolu 20 °C
  • Bursa 28 °C

Ali İlbey'den: Milliyetçilerin ve Muhafazakârların Atatürkçülüğe Aldanış

Ahmet Doğan İLBEY

HADİS KİTABI YAZDIRARAK SURET-İ HAKTAN GÖRÜNEN KEMALİZM'İN DİNDARLIĞINI SAVUNMAK MUHAFAZAKÂRLARA YAKIŞMIYOR

Samimi olmadığı sonradan ortaya çıkmıştır ki, 1919-1923 yılları arasındaki İslamî üslûbu asıl manasıyla İslam'ın yaşandığı ve hayata yön verdiği bir İslamî anlayış değildi. Zira 1930'lı yılların ortasında el yazısıyla Allah ve Peygamber anlayışının insanlar tarafından ortaya çıkartıldığını yazan M. Kemal pozitivist anlayışını açıkça ortaya koymuştu. Bir süre sonra da “hadislerin doğru öğrenilmesini sağlamak” için “Tecridi Sarih Muhtasarı” adlı kitap yazılmasını isteyebilecek kadar suret-i haktan görünebiliyordu.

Kur'an Meali ve Hadis Kitabı yazdırması tamamen politik bir manevradır. Dindar bir hayatı ve yönetimi benimsediği anlamına gelmez. Çünkü belgelerle sabittir ki, onun İslam'la ilgili bazı zamanlar olumlu gibi görünen beyanatları, güçlendirmek istediği laik bir İslam'ın “yeni ulus” devlet kontrolüyle sürdürülmesiyle alakalıdır. 

“M. Kemal'in İslam ve Kur'an Anlayışı” gibi bir yığın zorlama tezler de malûl bakışlarıyla inandırıcı olmadığı gibi resmî ideolojinin üniversiteler ayağının Atatürkçülük dogmacılığına hizmetten başka bir şey değil. 

Bu yazının maksadı, solcuların sahiplendiği “sosyal demokrat laik M. Kemal”i, aslında aynı kaynaktan çıkmış bir kavram olan sağcıların sahiplendiği “liberal-demokrat-muhafazakar M. Kemal”i ve milliyetçilerin sahiplendiği “Büyük Türk milliyetçisi M. Kemal”i anlatarak aynı sahte tasvirleri ve yalanları yeniden ortaya koymak değildir. 

DOĞRU ATATÜRK, YANLIŞ ATATÜRK TEZLERİ AYNI DOGMA İÇİNDE DÖNÜP DOLAŞMAKTIR

“Doğru Atatürk”, “Yanlış Atatürk” tezleri abesle iştigal etmektir. Özellikle İslamî dili de katarak “milliyetçilik” siyaseti yapanların “Doğru Atatürk”, Yanlış Atatürk” tezleriyle düşüncelerine zemin oluşturmaya çabalamaları son derece yanlıştır. 

Farklı gruplarca oluşturulan “Atatürkler” içinde sanki millete sonuna kadar yar olmuş “iyi bir Atatürk'ü” göstermeye çalışmak abes üstü abestir. Doğru Atatürk, yanlış Atatürk tezleri aynı dogma içinde dönüp dolaşmaktır. Esasında “Hangi Atatürk” sorusu ile milletçe sevilen “doğru bir Atatürk var” olduğu düşüncesini uyandırmak, Atatürkçü cumhuriyetle aynileşemeyen bu milletin varlığına ve medeniyetine hürmetsizliktir. Atatürkçülük nasıl anlatılırsa anlatılsın, millet ve medeniyetimizin zemini ve ölçüsü olamaz. 

M. KEMAL, İSLÂMÎ MÂNADA DİNDAR DEĞİLDİR

M. Kemal'in gayesi ve düşüncesi, Batının pozitvist-seküler-protestan karışımı bir dünya görüşünden “yeni bir Türk ulusu” meydana getirmekti. Bu gayesini de Millî Mücadele'nin imkanlarını kendi istikametine çevirerek gerçekleştirmiştir. Kadrosuyla birlikte ortaya koyduğu “ulus” yapısı, bu milletin İslam medeniyet zemininden kopuk ve sosyo-kültürel bakımından çatışmalıdır. Öncelikle çatışmalı hale getirilen devlet ve millet yapımıza doğru teşhis ve çözümler ortaya koyarken bu esası hiç kaybetmeden yapmak lazımdır. Bu değerlendirme metodunu cesaretle takip ettiğimizde kendi toplum bilgimizin çatışmasız zeminine varırız.

“Fransız ihtilali bütün dünyaya özgürlük düşüncesini yaymıştır ve bu düşüncenin halen esas ve kaynağı bulunmaktadır. Fakat o tarihten beri insanlık ilerlemiştir. Türk demokrasisi Fransız ihtilalinin açtığı yolu takip etmiş...” ( 8 Mart 1928 tarihli Hakimiyet-i Milliye Gazetesi). Öyle ki, Fransız ihtilalinin düşünceleri ve ilkeleri, M. Kemal'in öğrenciliği boyunca tek fikir kaynağıdır. 


ATATÜRK PARADİGMASINDAN YOLA ÇIKAN HER HAREKET GAYR-I MİLLÎDİR

M. Kemal ve kadrosunun cumhuriyet devleti dindar bir cumhuriyet değil, pozitivist-seküler bir cumhuriyettir. Batı'nın “ulus” anlayışıyla inşa edilen cumhuriyet rejiminin Müslüman millet gerçeğiyle uyumlu olmadığı açıktır. İslamla milliyetçiliği telif edenler, çatışmalı bir rejim olan Atatürkçü cumhuriyeti tartışmaktan uzak durmaları anlaşılmaz bir tavırdır.

1923'ten sonra M. Kemal'in fikir ve siyaset anlayışında “yanlış ve “doğru” aramak, muhafazakar hareketler için sabit ayağı yanlış yere koymaktır. “Doğru Atatürk”(!) tezi, fikir ve siyasette millet ve medeniyet düşüncesinde bir kalkış noktası, bir zemin olamaz. Şu veya bu manada “Atatürk” paradigmasından yola çıkan milliyetçi ve muhafazakar her hareket, Batıcı-seküler zihniyetin batağına düşecektir. 

BİR SAFSATA OLAN “DOĞRU ATATÜRKÇÜLÜK” TEN MİLLÎ HAREKET ÜRETMEK ABES ÜSTÜ ABESTİR

Bazı milliyetçi ve muhafazakar fikirlerin sahipleri, M. Kemal'in sözde dine sahip çıkan 1923 öncesinde söylediklerini onun bütün bir gayesiymiş gibi öne çıkarak “Doğru Atatürkçülük” ten bir millî hareket üretmek arayışları millet gerçekliğimize dayanmaz. “Atatürkçülük” millî bir program ve doktrin değildir. Buna rağmen M. Kemal'in İslam'la ilgili pragmatist ve “konjoktürel” olarak söylediği sözleri referans alarak “millî devlet” modeli sunmaları son derece gülünç kaçmaktadır. 

Oysa İslam'ı, cumhuriyetin önünde engel olarak gören Kemalist kadronun kurduğu, pozitivist özellikler taşıyan cumhuriyetin millet gerçekleriyle uyuşmadığı, cumhurun değerlerine istinat etmediği ortadadır. Bu kadronun oluşturmak istediği milliyetçiliğin ve “Türkleştirme”nin muhtevasının yaşayagelen Müslüman Türklükle ilgisi olmayıp, Fransız-Alman-Anglosakson ve Rus halkçılığı (Radonizm) tesirleriyle oluşturulan “yeni Türk ulusu”dur. 

BİR GAFLET ESERİ OLARAK ATATÜRKÇÜLÜĞÜ MİLLÎ SANMAK

M. Kemal'in öncülük ettiği ilke ve inkılaplar üzerinden, Müslüman Türk milletine milliyetçi dünya görüşü üretmek abesle iştigaldir. Birçok muhafazakar siyasî ve fikrî hareketlerin yarım asırdır sürdürdükleri programların milletle uyuşmamasının ardında onların hala milliyetçiliklerine M. Kemal'in ilke ve inkılaplarından referans almaları yatmaktadır.

M. Kemal'i, bir gaflet eseri olarak millîlik çerçevesinde sunmaya çalışan bazı “milliyetçi-muhafazakar” gruplar, Avrupavarî protestan-seküler bir din anlayışını savunmuş olan M. Kemal'in fikirlerinin asla millî olmadığını bilmek durumundadırlar.

------------------------------------------------------------

İLÂVE YAZI:

HASBÎ BİR KÜLTÜR ADAMI: İSMAİL GÖKTÜRK

KSÜ Öğretim görevlisi ve Türkiye Yazarlar Birliği K. Maraş Şube Başkanı İsmail Göktürk, şehr-i Maraş'ın hasbî kültür elçilerinden. Her faaliyetin tatil edildiği, insanların yaylalara, bağ evlerine, varsa köylerine çekildiği Temmuz, Ağustos ve Eylül sıcaklarında bile faydalı kültür hizmetlerinden geri durmayan İsmail Göktürk, sivil imkanların tükendiği yerde, KSÜ'nün Gençlik ve Spor Bakanlığı'ndan aldığı destekle “Gençlik ve Gençlerle Sohbet” projesi kapsamındaki faaliyetlerini de sırtlayıp, değerli yazarlarla gençleri bir araya getirerek tanıştırdı, konuşturdu ve aralarında muhabbet inşa etti. Üç ay içinde üç ayrı program çerçevesinde Necip Fazıl Kültür Merkezi'nde ve Sütçü İmam Üniversitesi Salonunda ülkemizin zihniyetleri yerli ve sağlam yazarlarını Gaziantep Havaalanı'ından alıp gençlerle sohbet ettirdikten sonra erinmeden, sıcak demeden tek başına bir fütühat heyecanı içinde tekrar yolcu etmesi, insanların ortalıktan çekildiği kavurucu bir mevsimde gerçekten takdire şayandı. Gençlerle buluşturduğu yazarlardan bazıları şunlardı: Vehbi Vakkasoğlu, Necmettin Türinay, Bülent Akyürek, Sadık Yalsızuçanlar, Senai Demirci gibi daha onlarca değerli yazar… 

----------------------------------------------------------

GÖNLÜME DÜŞENLER

Seyfettin Albayram; yabancı dil muallimi. Fikir Dükkanı'nın, yani Mekteb-i İrfan'ın ilk kuşak müdavimlerinden. Bir Hocam'ın, vazife yaptığı devlet mektebinden mesai arkadaşı ve bağlısıdır. Hocamgilin, elinden tutmasıyla fikir sahibi ve ehl-i tarik olan bu dost, evveliyatında kendi ifadesiyle “ham ervahtanmış.” Bir Hocam'la tanışınca nasibi açıldı, gönlü inşirah etti, zihniyeti değişti ve insan-ı kamil biri olup çıktı. Aynı zamanda Hocam'ın “Balıkçı” şakirtlerindendir. Balık tutma müptelasıdır. Hocam, bu dost ve benzerlerinin “Balık'ta fikir aradıklarını” söylerdi. Bazı “Balıkçı” müdavimler tasavvufane bir eda içinde bu dostu aleyhimde konuşturmaya çabaladılarsa da netice alamadılar. Dostluğun pîrleri ondan razı olsun.

15.09.2012 Habervaktim.com

Bu yazı toplam 784 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim