Herkes, “Midem ağrıyor, başım ağrıyor, karnım ağrıyor, şuram buram ağrıyor...” deyip hastanelere doluyorlar... Hiçbiri, şimdiye kadar bana gelip de “Gönlüm ağrıyor, dermanı nedir?’’ diye sormadı.
Ney kendinden çıkan sesleri ne bilsin... İnsanın inanma hissini akla kalbetmek, çevirmek; inanma mevzuunu aklın hakimiyeti altına almağa çalışmak her şeyden evvel insana kastetmektir. İnsan muhakkak düşünecektir, inanacaktır, sevecektir, korkacaktır... Düşünmek kadar inanması, gülmek kadar korkması da olacaktır.
Gayb, görünmeyen değil görülemeyendir. Ölümden sonrasını şimdi göremeyiz. Bunu görebilmek için ölmek lâzımdır. İstikbali bugün göremeyiz, yarın görürüz. Gayba inanmada bir acayiplik yoktur. Bir şey ya vardır ya da yoktur. Yahut da bir şey ya kendisidir ya da başka bir şeydir. Bu iki ihtimal arasında üçüncü bir ihtimal olamaz. Mantık prensiplerine uygun olan her düşünce hakikat değildir. Dünya fikir tarihi birbirine zıt, birbirine dirsek çevirmiş doktrinlerle doludur. Bu çeşitli doktrinler nedir? O hâlde, her mantıki olan gerçek değildir.
İnanmayan insan yoktur. Muhakkak herkesin bir sahada inanması vardır. Aklın bittiği yerde kalp faaliyete geçecek ve îmân bu sınırları devam ettirecektir. Îmân düşünceden sonra gelir. Akıl, insana Allah tarafından doğru-yanlış terâzisi ve hayr-u şer ölçüsü olarak verilmiştir. Allah korkusu, imân sahibinin ilim derecesine göredir.
Vücudun her an eriyip gidiyor, farkında değilsin. O halde, sen neden, nasıl beden olabilirsin? “Derinlik” kelimesi aklın bâtınî kısmının remzidir. Beden zayıfladıkça ruhun cevheri ruhani faziletlerle dolar ve ara sıra kutsi âleme yol bulabilir.
Devamı: https://www.dunyabizim.com/alinti/allaha-dayan-saye-saril-hikmete-rm-ol-h43160.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.