Bir kesim, haberi duyduğu andan itibaren olağan şüphelileri tespit ediyor ve var gücüyle saldırmaya başlıyor. Marjinal örgütler, müzmin muhalifler, hadiseden fırsat devşirme peşindeki siyasetçiler, sansasyon peşindeki gazeteciler, ajan-provokatörler ve daha nicesi meselenin üzerine üşüşüp çıkardıkları büyük gürültü ve yaygarayla hakikatin ortaya çıkmasına mani oluyorlar.
Diğer kesim ise, hadisenin özünden uzaklaşıp konuyu bambaşka yerlere çeken kalabalığın yaygarasını görüp ya savunma pozisyonu alıyor ya da sessizliğe gömülüyor.
Erzincan’ın İliç ilçesindeki facia sonrasında da aynı bölünmeyi yaşıyoruz.
Yanıltıcı haberler, dezenformasyon, iftiralar, ithamlar, klavye başında yapılan kahramanlıklar ve ukalalıklar, peşin suçlamalar, linçler, fırsatçılıklar, “ben demiştimler”, “ben uyarmıştımlar”, karartmalar, perdelemeler, bulandırmalar arasında facianın aslı, özü kaybolup gidiyor. Diğer kesimin ağzını ise bıçak açmıyor.
İliç’teki facia vesilesiyle şu iki hususun altını çizelim…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.