• İstanbul 18 °C
  • Ankara 19 °C

D. Mehmet Doğan ile dil ve medeniyet ortak çizgisinde buluşmak

D. Mehmet Doğan ile dil ve medeniyet ortak çizgisinde buluşmak
Mehmet Doğan ağabeyimiz, şair ve yazarların, bir toplumun düşüncesi ve hislerini canlandırıp harekete geçirmekle sorumlu olduğuna inanıyordu.

Onunla yolumuz edebiyatın, kültürün izinde kesişti. Edebiyatın, kültürün, sanatın coğrafyasında, dil ve medeniyet ortak çizgisinde buluştuk. Şakir Kurtulmuş yazdı.

Üniversite eğitimi için geldiğimiz İstanbul’da günlerimiz kitaplar arasında, edebi mahfillerde, şair ve yazarların, aydınların verdiği konferans ve seminerlerde geçiyordu. Okumak, yeni çıkan kitapları takip etmek, heyecanla yaptığımız, yorgunluk nedir bilmeden sürekli koşturduğumuz seminer ve konferanslar bizim için oldukça besleyici bir kaynak oluşturuyordu.

Edebiyat fakültesini tercih edişimizdeki sebeplerin bizdeki karşılığını daha okula başladığımız anda bulamadığımızı gördük. Edebiyat fakültelerinde şair ve yazar yetiştirilmediğini anlamamız zor olmadı. Böyle bir zorunluluk var mıydı? Okuldaki dersler bizi sarmayınca dışarıda arayışlara başladık.

Arayış içinde olmanın getirdiği heyecan ve açlık bizi beslenme kaynaklarımızdan daha çok yararlanma zorunluluğu ile karşı karşıya bırakıyordu. Yeni edebi mahfilleri tanımaya çalışıyorduk. Yeni tanıştığımız mekanlara daha sık uğruyorduk; kimlerin oralara devam ettiğini merak ediyor, kimler oralarda konuşuyor, konferanslar veriyor, artık bunları takip etmeye çalışan iyi bir öğrenci olmuştuk. İlk etapta MTTB, Birlik Vakfı, Kubbealtı Cemiyeti, Türk Edebiyatı Vakfı, Aydınlar Ocağı, Fetih Cemiyeti gibi dernek, vakıf gibi sivil toplum kuruluşlarında düzenli olarak çeşitli toplantılar yapıldığını öğrendik. Şair ve yazarlar, mütefekkirler, akademisyenler bu mekanlarda konferans veya seminerler veriyordu. Artık biz de bu toplantıların devamlı takipçisi olmuştuk, hatta bazı günlerde toplantılar ders saati ile çakıştığı zaman derse girmek yerine o konferans ya da semineri izlemeye gidiyorduk.

Söz konusu mekanlarda Üstad Necip Fazıl, Cemil Meriç, Sabahattin Zaim, Süleyman Yalçın, Nevzat Yalçıntaş, Necmettin Hacıeminoğlu, Asaf Ataseven gibi pek çok ismi dinleme imkanı bulduk. Üretmen Han’da Diriliş Yayınları’nın küçük odasında Sezai Karakoç’u ziyaret etmeye başladık.

Dergileri Dergah’ta takip ediyor, okuyorduk

Yeni tanıdığımız ve sıklıkla gidip gelmeye başladığımız bu edebi mahfillerin yanında en çok ziyaret ettiğimiz yerler de kitapevleriydi. Kitapevleri çok hareketli günler yaşıyordu. Dergiler gibi sanki kitapevleri ve yayınevleri de bulundukları mekanlarda bir ‘mektep’ hüviyeti kazanmıştı, öyle etkindiler. Sahaflarda pek çok kitapevi böyleydi. Dolup dolup boşalıyordu o küçük mekanlar. Günün her saatinde çok değişik ziyaretçilerle dolu olan bu mekanlar kültürün, edebiyatın nabzının hızlı attığı yerlerdi. Diriliş Yayınları’nın küçük bürosu da böyle hemen her gün uzaktan yakından gelen ziyaretçilerle dolu oluyordu.

Sahaflardan sonra sıklıkla uğradığımız ikinci mekan Cağaloğlu yokuşundaki Dergah Kitapevi’ydi. Sahaflar Çarşısı Bayazıt’ta merkezi bir konumdaydı, üniversiteye çok yakındı, bu nedenlerle ders aralarında daha çok vaktimizi orada geçiriyorduk. Daha geniş zamanları Dergah kitapevi için ayırıyor, gittiğimiz vakitler epey kalıyorduk. Kapalıçarşı’nın içinden kestirme yolu kullanarak Cağaloğlu’na iniyor, Dergah Kitapevi’ne koşuyor, kendimizi kitaplar, dergiler arasına atıyorduk.

Dergah Kitapevi’ne daha çok Ramazan Dikmen’le birlikte gidiyorduk. Rahmetli Fatih İmam-Hatip’te okuyordu. Bazen okula gitmediği günler, bazen öğleden sonraları bazen de cumartesi günü buluşur giderdik. Dergah Kitapevi’ni tercih edişimizin nedenlerinden birisi de kitap çeşidi bakımından zenginliğiydi. O dönemde sol yayınları da onların dergilerini de olabildiğince takip edip okuyorduk. Dergah Kitapevi’nin bizim için her tür kitabı bulabilmemizin yanında ayrı bir önemi daha vardı. Her ay düzenli olarak kitapevine gelen dergileri buradan takip edebiliyorduk. Pek çok dergi yayınlanıyordu fakat bunları para ile alıp okumamız imkansızdı. Bir öğrenci harçlığı ile bu yayınları takip etmek imkansızdı. Biz de Dergah’a gidip okuyorduk. Asma kat gibi girişin üzerine merdivenle çıkılan ikinci katında dergilerin teşhir edildiği büyükçe bir stant vardı. Müşterilerin oturup dinlenebilmeleri için konmuş, salonda oturabileceğimiz koltuklar da olunca biz Ramazan’la birlikte buraya gelip ayın ilk günlerinde yeni çıkan dergileri sırayla okuyorduk. İlk yıl burslar da çıkmadığı için ekonomik olarak biraz sıkıntılı geçti okul süreci. İkinci yıl başlamadan yaz tatilinde Yeni Devir gazetesinde musahhih olarak işe başladım ve bu imkan bizi ekonomik olarak büyük ölçüde rahatlattı. Kütüphanemizi asıl bu dönemde oluşturmaya başlamıştık.

‘Batılılaşma İhaneti’ ile tanıdık Mehmet Doğan’ı

Mehmet Doğan ismi ile de ilk kez burada, vaktimizin çoğunu kitapevinin üst katındaki dergiler standında ve yeni yayınlanan kitapların sergilendiği raflarda geçirirken karşılaştık. Yeni çıkan kitapları da buradan takip ediyor ve okumaya çalışıyorduk. Kitapevi sorumlusu olan Fatih Gökdağ Abimiz bizi tanımıştı artık, oturup dergileri okumamıza, kitapları karıştırmamıza ses çıkarmıyordu. Biz de onun bu hoşgörüsünün altında gelip gittikçe buradaki imkanlardan yararlanmaya çalışıyorduk. Samimiyetimiz arttıkça bizimle sohbet ediyor, yeni yayınlardan bizi bizzat kendisi haberdar ediyordu.

Mehmet Doğan ismini Fatih Abi’nin bize yeni kitap olarak tanıttığı ‘Batılılaşma İhaneti’ isimli kitapla tanımış olduk. Bu kitap Mehmet Doğan Abimizin ilk kitabıydı ve o dönem üniversite tahsili gören genç kesimde ezber bozan bir etki bırakıyordu. Kitabı önce ben okudum, sonra Ramazan’a verdim. İlk günlerde kitabı kendi aramızda tahlil ettiğimizi, daha sonra yurttaki arkadaşlarla da bir araya gelip kitap tahlili yaptığımızı, üzerinde konuştuğumuzu hatırlıyorum. Kitapla ilgili tahlilleri yaparken Mehmet Doğan’ı tanımak, konuşmak isteği doğunca soluğu yine mekanda, Dergah Kitapevi’nde aldık. Yine Fatih abi bize yardımcı oldu ve yayınevine gönderdi; orada ilk kez kendisiyle karşılaştık.

Peki, kimdi Mehmet Doğan?

İstanbul’da askerlik yaptığı dönemde Hareket dergisine gidip geliyor, Nurettin Topçu’nun sohbetlerine katılıyor, kitaplarını okuyor. Dergide önce şiirleri yayınlanıyor fakat şairliğini pek gündeme getirmiyor, konuşulsun istemiyor. Daha çok düşünce yazılarına ağırlık vermeye başlıyor ve yazdıkları Hareket dergisinde yayınlanıyor. Bir süre sonra pek çok dergimizin yaşadığı sıkıntıları Hareket de yaşıyor ve Nurettin Topçu derginin yayınına son veriyor, bu arada Dergah Yayınları kuruluyor. İlk kitaplar yayınlanırken beraberinde büyük bir proje başlıyor, ‘Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi’ yayınlama kararı alınıyor ve hazırlıklar başlıyor. Mehmet Doğan Ağabey İstanbul’da askerlik görevini tamamladıktan sonra İstanbul’da kalıyor ve yayınevinde ansiklopedinin yayın yönetmenliğini üstleniyor.

Nurettin Topçu’nun vefatından sonra Hareket dergisinde yazan genç kadronun kitaplarının yayınevi bünyesinde basılması düşüncesi doğuyor ve Mehmet Doğan’ın genç üniversiteliler arasında ezber bozduğu kabul edilen o meşhur ‘Batılılaşma İhaneti’ kitabı bu vesile ile 1975 yılında yayınlanıyor. Bir süre ansiklopedi yayın yönetmenliğine devam ediyor fakat TRT’de bir iş imkanı doğunca hemen ayrılıp Ankara’ya yerleşiyor. Şaban Karataş’ın danışmanı olarak işe başlıyor fakat ilerdeki günlerde kendisi de belgeseller çekiyor, pek çok programa imza atıyor.

Siyasi çalkantıların yoğun olduğu dönem sık sık kadrolar değişiyor. TRT’de devam edemeyince bir süre işsiz kalıyor ve bu dönemde ‘Batılılaşma İhaneti’ kitabı ile yaptığı çıkışın ikincisini ‘Büyük Türkçe Sözlük’ ile yapıyor. Günde 16 saat bilfiil sözlük için çalışıyor. Bilgisayarların, tabletlerin olmadığı bir dönemde, el yordamıyla binlerce kelimeyi süzüp yeniden maddeleştirerek, alışılmışın dışında yeni anlamlarla yazma zarureti ile girişiyor bu büyük işe. Eskiden beri yaptığı hazırlıkları, biriktirdiği maddeleri bir araya getirip bu büyük sözlüğü ilmek ilmek örüyor.

Türkiye Yazarlar Birliği’nin kuruluşu

Mehmet Doğan hep büyük işlere girişti ve başardı. Başlangıçta asla böyle bir hedefle yola çıkmadı, büyük iş yapalım düşüncesiyle hareket etmedi. İhtiyaçların ortaya çıkması ile çalışmaya başladı ve ciddi girişimlerin yokluğu, sorumluluk alanlarının boş olduğu dönemlerde hiçbir zaman işin zorluğunu, büyüklüğünü, vehametini dert etmeden işe koyulabilen bir isimdi. İşin önemine inandığı için zorlukları rahatlıkla göğüsleyebiliyor ve başarılı oluyordu.

Türkiye Yazarlar Birliği’nin kuruluşu ve 40 yıldır ayakta kalışının altında da Mehmet Doğan Ağabeyin güçlü iradesi, dirayeti ve olgun duruşu ile samimiyeti vardır. Olur mu olmaz mı tartışmaları arasında günlerce cebinde taşıdığı listelerle inanmış üç beş arkadaşı ile kuruluş çalışmalarını başlatmış ve bu girişimiyle de kültür dünyasında şair ve yazarların bir çatı altında toplanmasına imkan sağlayan Yazarlar Birliği’nin kuruluşunu gerçekleştirmeyi başarmıştır.

Bir yazar olarak kültür dünyasına kattığı kıymetli eserler yanında, öncülük ettiği çeşitli etkinliklerle de her daim hayırla anılmayı hak etmiş bir değerdir Mehmet Doğan. 40 yıl önce bir grup arkadaşı ile bir araya gelerek kurdukları Türkiye Yazarlar Birliği bünyesinde bugüne kadar pek çok etkinlik yapılmış, büyük bir kuruluş olan TYB bugüne onun büyük desteği ve çabasıyla gelebilmiştir. İki yılda bir gerçekleşen Türkçenin Uluslararası Şiir Şölenleri, Tarihi Roman Şölenleri, Ahlak Şurası gibi pek çok kongre ve etkinliğin hazırlanmasına, gerçekleşmesine öncülük etti.

Dil ve medeniyet ortak çizgisinde buluştuk

Uzun bir süre yaşadığımız fetret döneminden sonra Mehmet Doğan Ağabeyle TYB İstanbul Şubesi’nde görev yaptığımız sırada yıllar sonra yeniden karşılaştık. Üniversite tahsili yaptığımız 70’li yıllarda Dergah’ta gerçekleşen ilk buluşmadan yıllar sonra yeniden yollarımız kesişti ve birlikte çalışma imkanı bulduk.

Mehmet Doğan Ağabeyin bir yazar olarak ürettiği, ortaya koyduğu eserler de oldukça önemli. Bunlar arasında Batılılaşma İhaneti, Dil Kültür Yabancılaşma, Kültürel Savaş, Camideki Şair, İslam Şairi Mehmet Akif, Ömrüm Ankara, İki Yol Açıcı; Nurettin Topçu ve Necip Fazıl, Neden Klasiklerimiz Yok, Ortadoğunun Türkçesi gibi kitaplar kadar Büyük Türkçe Sözlük de önemli bir yer tutar. Dilimizle ilgili çalışmaları, eserleri yanında Büyük Türkçe Sözlük, bu alanda yapılmış geniş kapsamlı bir eserdir.

Mehmet Doğan Ağabeyin İstiklal Marşı şairi Mehmet Akif’le ilgili çalışmalarını da zikretmeden geçemeyiz. Bir kadirşinaslık, bir vefa örneği göstererek, İstiklal Marşı’nın sözlerinin yazıldığı yer olan, hatıralarla dolu Tacettin Dergahı’nın korunması, restorasyonu konusundaki hassasiyeti ve eserin restorasyonu ile yeniden ziyarete açılması konusundaki çabaları takdire şayandır. Kuruluşuna öncülük ettiği Mehmet Akif Vakfı aracılığı ile de yenilenerek ziyarete açılan Tacettin Dergahı’nda İstiklal Marşı şairinin anılmasına yönelik program yıllardır aksamadan sürdürülmektedir.

Onunla yolumuz edebiyatın, kültürün izinde kesişti. Edebiyatın, kültürün, sanatın coğrafyasında, dil ve medeniyet ortak çizgisinde buluştuk.

Mehmet Doğan ağabeyimiz, şair ve yazarların, bir toplumun düşüncesi ve hislerini canlandırıp harekete geçirmekle sorumlu olduğuna inanıyordu. Ömrünü bu sorumluluğu yerine getirmeye çalışarak geçiren ağabeyimize sağlıklı, huzurlu ve hayırlı bir ömür diliyorum.

Şakir Kurtulmuş

Kaynak: https://www.dunyabizim.com/portre/d-mehmet-dogan-ile-dil-ve-medeniyet-ortak-cizgisinde-bulusmak-h27655.html

Bu haber toplam 503 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim