Bu tabirin tam tercümesini yapmak bile her babayiğidin harcı değilken, bir Grand Teori gayretine ancak Durmuş Hocaoğlu gibi âlim ve dâhi insanlar girişir. Ömer Yüceller yazdı.
Yaklaşık on sene önce bu yazının adına yazıldığı şahsı dinlerken bir kenara tebessüm sembolünü de ekleyerek not almışım: “İlim ilim bilmektir, ilim Durmuş Hoca dinlemektir, beş yüz sayfa makale, bu nice okumaktır”.
Durmuş Hocaoğlu ismini ilk olarak lise yıllarımda Yeniçağ Gazetesi’nde görmüştüm. Mustafa Necati Sepetçioğlu ile birlikte dikkatimi en çok çeken yazıların müellifiydi. Makale sayılabilecek köşe yazıları birer demir leblebi olduğu için anlatmak istediklerini tam olarak anlayamıyordum ama bir müddet okumaya devam ettim çünkü -anlayabildiğim kadarıyla- bazen söylenmemiş şeyleri bazen de kes(k)in doğruları söylüyordu. Sonraları yazılarını okuyamaz oldum ve “Bu adamı okuyan var mı ki bunca ağır metin ortaya koyuyor?” diye sordum kendime. Nereden bilebilirdim ki anlamakta zorlandığım, anlayamadığım yazıların beni bu yazıların sahibiyle yüz yüze ders yapacak seviyeye taşıyacağını?































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.