Edebiyatın İzi’nin Açtığı Alan

Edebiyatın İzi’nin Açtığı Alan
Yazar için esasen en kolay yollardan biridir, sınırları belirli bir alanı yazmak. Çünkü o sınırlar içinde kalmakla yazar; edebiyat-sanat ve dil anlamında; çeperi genişletme, sınırı geçme eylemlerinden uzak durmayı göze alır.

Bu risk yazarın cüretini ve heyecanını öldüren etkenlerdendir; okuyucuyu ve kendini; muhayyilede birikeni anlamlandırma açısından zorlamaz.

Edebi disiplinler içinde yazarı ve okuru en çok yoracak olan, edebiyatın dış sınırlarını genişletme hatta alan açma, dile derinlik sağlama amaç ve iddiasını zımnen sunan denemedir. Çünkü sınırları ve genel kabulleri olmadığı gerçeği, yazarı plansız, serbest, kaygısız yazmaya yöneltecektir. Yazar kendi istek ya da ihtiyacına binaen kendi fikirlerini söyleyebilmesi için birer sebep durumunda olan konu aslında araçtır. Sonra yargı dışı değinmeler yapar yazar. Kişisel sınırlarının son taşına dek gider.

Kendi içine dönük bir konuşmadır artık yazılan. Ataç’ın ifadesiyle: “Deneme ben’in ülkesidir. Ben demekten çekinen, her görgüsüne, her görevine ister istemez benliğinden bir parça kattığını kabul etmeyen kişi denemeciliğe özenmesin.” Bu durum yazarın samimiyetini de dile hâkimiyetini de okuyucuya sunacaktır.

Şakir Kurtulmuş bizzat içinde olduğu yarım asra yaklaşan bir edebi dolayım içinden kurtardığı bilgiler ve anılarla örülü birikimini, genç kuşakların da faydalanması adına görev addedip kaybolmaktan kurtaran ‘EDEBİYATIN İZİ’ eseri ile okurun dünyasına sundu. Edebiyatın geçiş noktalarından, mihverlerinden, duraklarından alıp topladıkları herkes için özellikle de genç kuşaklar için kıymetli. Eserde anlatılanların dili, anlatımı, seçimi hatta sebebi bu noktada önemli olmaktan çıkmalı. Çünkü bu eserde esas olan, temel olan bir husus var ki; o da bu eserin faydası olacaktır. Bu fayda; genel anlamda edebiyat dünyasının izleği hakkında ipuçları sunması. Özel anlamda ise; yazarın dünyasındaki temelleri ve yazarın kendini gerçekleştirmesi için geçtiği kavşakların anlatılması.

Önce tanıtımdan bir cümle: “Ölüm gerçeği üzerinde düşünmek, bu dünyanın ötesindeki dünyanın varlığını yakından hissetmemizi sağlayacaktır. Öteye ait izleri bulabildiğimiz yerdir mezarlıklar”. Ölüm ve hayat birbirlerinin varoluşsal gerçeği. Düşünmeye değer. İçeriği hakkında uzun uzadıya yazma taraftarı değilim elbette. Ancak “Kıyıya Vuranlar” la vurulduğum kırık öykülerin anlatıcısı Ramazan Dikmen’in anlatıldığı bölümden bir alıntı yapmaktan kendimi alamıyorum. “… yolculuklar sırasında pencereden bakarken ağladığını, gözyaşlarını akıtarak içini temizlediğini, içini sildiğini gördüğümde, buna tanıklık ettiğimde hiç şaşırmadım. Niçin şaşırmadım? Çünkü, ‘Kalbim yine mi tıkandın? Bugün hiç ağlayamadım.’ Diyen Ramazan Dikmen, ruhunda yaraları olan, onları besleyen ve yaralarıyla yaşamaktan mutlu olan çok hassas bir adamdı.” (S 33)

Şakir Kurtulmuş

Edebiyatın İzi

Çıra Yayınları

Nisan 2017

Ethem Erdoğan - 22.11.2017

Kitap Haber

Bu haber toplam 947 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim