“Yorumlar sınırlı varlıkların sözleridir. Kur’ân ise mutlak varlığın sözleridir. Yorumlar zaman içinde değerlerini yitirebilirler. Ama Kur’ân’a böyle bir şey izafe etmek mümkün değildir.” Elmalılı’nın Hak Dini Kur’ân Dili adını taşıyan tefsir çalışmasından bu söz. Medrese geleneğiyle yetişen son değerlerden birisi olarak derin bir bilgi ve irfan hazinesine sahip çok yönlü bir âlimdir Elmalılı Hamdi Yazır.
Mehmet Hamdi Efendi 1877 yılında Antalya’nın Elmalı kazasında doğar, Kur’ân’ı kendi başına ezberlemeye çalışır, çok küçük yaşta dayısıyla birlikte ilim aşkıyla İstanbul’a gelir. Fakat yolculuğunun sonu çok zor geçer, gemisi fırtınada alabora olmaktan kurtulur. Sonradan anlaşılır ki fırtına sandıkları şey 1894’teki İstanbul depreminin denize tesiridir. İstanbul’a geldiğinde harap olmuş bir şehir bulur, ilk başta hüzünlenir ama bu duyguya teslim olmaz, istediği gibi bir medrese ve gönlündeki hocayı bulur. Küçük Ayasofya Medresesi’ne yerleşir ve Kayserili Hamdi Efendi’yi hocası olarak seçer. Bu hadise bana olduğu gibi size de ‘Sabır, ilmin anahtarıdır’ sözünü hatırlattı mı?
Mekteb-i Nüvab’ı (Hukuk Fakültesi) birincilikle bitirir fakat o hocalık yolunu seçer. Nazırlık ve Âyan Meclisi üyeliği yapar ya da yaptırılır, politikayı sevmemesine rağmen ilim adamlarının zorla meclise konulduğu yıllardır çünkü. 1922’de birçok kişi memleketten giderken o kalmayı seçer. Bir gün Fatih’teki evinde tutuklanır ve Ankara’ya götürülür. Tanin gazetesi haberi şöyle duyurur: ‘Yadigârların muhakemesine başlandı.’
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/17197/elmalili-hamdi-yazir-cok-yonlu-bir-limdi.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.