COVID-19 salgınının yarattığı küresel kriz, iş dünyasında birçok değişikliğe sebep olurken bireyler üzerinde de karamsarlık, umutsuzluk gibi etkileri oldu. Salgının bireyler üzerindeki psikolojik etkilerini genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Küresel salgın ile ilgili olarak konuşurken mutlaka sürecin hangi aşamasında olduğumuzu belirtmeliyiz zira her aşamada yeni durumlar, yeni olgular ortaya çıkıyor. Şimdi Nisan 2021’deyiz, salgının içindeki ikinci Ramazan ayına girmek üzereyiz. Salgının başlangıcından ve ortasından hayli farklıyız. Aşılamaya başladık ama mutant virüsleri de öğrendik. Geçen süre boyunca ortak olan en önemli olgu, hâlâ tünelin ucunda ışık görünmeyişi… Dolayısıyla küresel salgının başından beri psikolojimiz üzerindeki temel etkisi, tüm dünyada korku ve endişe olmayı sürdürüyor. Korku ve endişe, hiç şüphesiz, salgının başlangıç dönemlerinde çok yoğun ve şiddetliydi, panik düzeyindeydi. Tüm hayat planlarını Covid-19 hastalığına yakalanmamak dışında erteleyen her şeyden nem kapan “Coronayak”lar, “Bana bir şey olmaz.” diye hiç tedbir almayan Covidiotlar başlangıçta çok daha fazlaydılar. Ama bir süre sonra, belirsizlikler biraz azalıp salgınla ve yapmamız gerekenlerle ilgili bilgimiz arttıkça tam eskisi gibi olmasa da endişe düzeylerimiz de azalmaya başladı. Takıntılı insanlar çok daha fazla arttı. Hemen hepimiz, bir süre temizlik ve hastalık bulaşma fobisi olan takıntılı kimseler gibi davrandık ama çoğumuz artık biraz daha rahatız. Salgın süreci boyunca özetle, bilinmeyen bir düşmanın saldırısında ne yapıyorsak yine onu yaptık, siperlerimize çekilip korku ve endişe içinde bekledik, bekliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.