Elinde nur topu gibi oğlu vardı. Henüz beş yaşındaydı ama bu onun sultan olmasına engel değildi. Esas sultan kendisiydi zaten. O çocuk, önünde bir paravan olacaktı.
Dünya bir imtihan. İnsan, bunu yaşadıkça daha bir öğreniyor. Her an yeni bir tecrübe yeni sürprizler… Bu kaçma kovalamaca içinde başka bir şey de beklenmez. Aslında insan bunu biliyor ama her seferinde beklemiyor tepkisi veriyor. Değil mi ki, tarih, öngörülenlerin arkasında veya arasında öngörülemeyen ansızın gelişen olaylar yumağı? Belki de hayatı anlamlı, tarihi renkli kılan da bu öngörülemeyen ani gelişmeler olsa gerek. Bu anlar tarihin kırılması. Zihinlere ok gibi saplıyor ve ardından büyük veya keskin kararlar geliyor…
Gazzalin Oğlu sabahtan beri beynini zonklatan işte böylesi düşünceler içerisinde kıvranıyor. Derslerini yaptı ama nasıl yaptığını, öğrencilerin ne anladığını, hatta kendisinin tam olarak ne anlattığını sorsanız cevap verecek durumda değil. Bir yol çatalının veya keskin bir dönüm noktasının başında olduğunun farkında. Fakat şu anda tam karar verecek durumda da görmüyor kendisini.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.