Hiç fark etmez,
Esmeye görsün.
İşte o an var ya o an;
Hasret çekene,
Bayram günü.
----------------
Gurbet geceleri zindan olur.
İniverince zifiri karanlık,
Elimde bir buhurdanlık,
Sokak sokak annemi ararım,
Yalvarırım Allah’a
Bu uykudan uyanayım artık…
Ana, memleket ve İstanbul hasreti Türkün iflah olmaz üç gurbetidir. Buna bir de sevgili hasreti eklendi mi bu Türkün……….. tadına doyum olmaz! Selim Turan örneğinde olduğu gibi.
Herkesin ayrı bir macerası vardır gurbet ve hasret yolculuğunda; Selim Turan’ın da.
Çatlamak üzereyim,
Yere düşmüş tohum gibi… derken, hasretinin ve hüznünün nedenini de ortaya koyuyor.
Turan, bu dizelerde toprağını arayan bir tohumdur çıktığı ve sürdürdüğü uzun yolculuğunda. Gurbettedir ve kaçınılmaz olarak sık sık kimsesizlik duygusuna yakalanır. Bu duygu ile baş edemez, kıvranır durur, sonunda döner ilk hasretine yanar:
“Üşüdü ruhum birden annesiz…” der ve haklıdır da. Çünkü insan bir kez annesine hasret kalmaya görsün, artık onun yaşayacağı hasretin ve gurbetin sınırını kimse tahayyül edemez. Yolculuk dur durak bilmeden devam eder. İşte bu macerada insan her şeyinden vazgeçer ama ilk hasreti annesinden asla.
Dışarıda kar…
Anne sensiz kalbimde sızı var
Rüyalarımda tut ellerimden anne
İçimde kanayan yaralar
Büyüdüm ama ruhum üşüyor
Ne olur anne beni sar.
Dışarıda bembeyaz kar,
Ah annesiz çocuklar…
Selim Turan’da hasretlik duygusu böyle bir şeydir. Evvelinde ana, ahirinde ise sevgili vardır!
Anne hasreti ayrı, yurt ve memleket hasreti ayrıdır. Buna bir de sevgili hasreti eklendi mi, ortalığı Hazin kaplar:
…
Adın geçmeyen bütün sözcükleri
Siliyorum defterimden.
Nereye dönsem…
Pusulam sensin…
Ey sevgili…
Onca hasrete ve gurbete bir de sevgili eklendi mi, bunlara metafizik kaygılar ve medeniyet hassasiyeti de eklendiğinde bu şairin durumunu artık siz düşünün.
Yan da dur!
Anlayana aşk olsun!
Selim Turan, ana temasını hasretlik, gurbet, sevgili oluşturan şiirlerinde aslında kalbini aşkla doldurmak isteyen “aşk ehli” bir şair olduğunu söylemeden de edemez.
Turan Hu… şiirinde
Bir adım atmalı,
Sevgili’ye kavuşmalı,
Bir adım daha,
Son nefes Hu olmalı… derken, yolculuğun bittiği yerde deryaya bir katre olarak katılmayı özlediğini anlamakta zorlanmayız. Çünkü Selim Turan şirinin her satırında, metafizik kaygılarını, medeniyet hasretini gözeterek Sevgili aşkına doymakla yetinmeyip yola devamdan yanadır ve geleneksel şiirimizin Hu macerasına kendisinin de katıldığını belli eder.
Âh Yâr… şiirinde ise Turan
Yüreğimde yâreler var
Bu dünya dar gönlüme dar
Âh yâr
Senden sonra kalan ne var? derken de aklının yüreğinin “yaran”da kaldığını ifade eder.
Selim Turan’ı dizelerde ele veren duyguların kollektif bir yanı tabii ki var. Hemen herkeste olabilecek duygular, şairde de var.
Köyünden kentinden kopup büyük kentlere, oradan da daha büyük gurbetlere akıp coşkun nehirlere karışanımız az değil. Bu coşkulu akışa ne kadar hazırlıksız kapıldığımız da herkesin malumu. Ama menzile varan, olabildiğince kendisi kalabilen, hatta üstüne değer katan birileri varsa ve o da şairse, bu Hazin’in bir anlamı olmalı.
Bu ülke insanını anlamak gerçekten zordur. Kendi derdine mi yansın, geride bıraktıklarına mı, yoksa sevgilisiyle arasındaki engellere mi? Tam bitti derken bir şey mutlaka hiç beklenmedik bir zamanda karşımıza çıkıverir. O da tahmin edebileceğiniz gibi İstanbul hasreti, kaygısı, sevdasıdır.
Hazin şairi İstanbul’da… şiirinde
Sonbahar kapıda,
Yapraklar dalında sararmış,
Yorgun…
Akşama bir buselik Güneş vurmuş,
Solgun..
İstanbul’u seyrediyorum.
Fetihler geçiyor içimden.
İşte o zaman bir Fatih lazım,
Diyorum..
Süleymaniye’ye bakıyorum
Bir de Sinan,
Ağlıyorum şu İstanbul’a derken çok farklı duygulara kapıldığını anlıyoruz. Her şey bir yana İstanbul’un insanımıza verdiği “fetih” şuuru bir yana.
Türklerin İstanbul sevgisi başkadır. Çünkü bir Türkün hem memleketi hem de İstanbul’u vardır. Hem memleketinde büyür hem de İstanbul’da. Yurt dışında Türklerin sanki 75 milyonunun da İstanbullu olduğu sanılır. Selim Turan da “Oyun…” şiirinde çocukluğunu bir de İstanbul’da yaşar ve bir de İstanbul’da büyür. Bu bize has bir durumdur, bir yabancı İstanbul sevdasının ne olduğunu asla anlayamaz. Bu yönüyle İstanbul, dünyanın ünlü metropollerinin hepsinden de farklıdır. O nedenle İstanbul bizim için özel bir vatandır.
Ben küçük bir çocuk
Sen koskoca İstanbul
Haydi ikimiz oynayalım
Ben saklanayım;
Sana İstanbul,
Sen de beni bul…
Şiir olacak da akşam olmayacak, bu mümkün mü? Tabii ki, akşamsız şairlik olmaz! O zaman akşamı bir de Selim Turan’ın şiirinde yaşayalım:
Ah Akşamlar…
Çöküverince üzerime
Çekilmez olurlar…
Gurbet uçsuz bucaksız bir okyanus
Bense sessiz bir gemi dillerim sus pus
Bir rüzgar eser hafiften
Burkulur içim buram buram
Hasret yerleşir her yerime
04.03.2013



































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.