(…) 1944 yılında babam Hakk'ın rahmetine kavuştu. Yaşlı annem, iki çocuğum, hanımım ve bir de küçük kız kardeşim Zümrüt ile kaldık. Ne üstüne binecek bir merkep, ne koşacak bir öküz, ne sağacak bir keçi, ne de yumurtlayacak bir tavuk vardı… Mevsim, hasat mevsimi, ay mübarek Ramazan ayı idi. Yalnız bahçemizde bir hayli elma ve kayısı vardı. Bir taraftan onları satıp kış ihtiyacı için un yapacak buğday ve çavdar alırken, bir yandan da ben oruç ağzımla elimde tırpan, yevmiye bir teneke buğdaya, komşuların ekinlerini biçmeye gidiyordum. Temmuzun sıcağı tepemizden girip tırnağımızdan çıkıyordu! Çok zor bir hayattı bu… Bir içim ayrana muhtaç idik. Ara sıra kayın validem eline bir bakraç yoğurt alıp Eski Tekke'den Pazarören'e yoğurt getiriyor, komşulardan bazıları da anama 75 kuruş fitre veriyordu. (Shf. 64)
Devamı: https://www.yenisoz.com.tr/alasakal-muftu-nun-hatiralarindaki-turkiye-makale-47138
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.