Bunun temel nedeni, sabitelerinin yani kurucu, konumlandırıcı ve koruyucu kaynaklarının muhkem, aşınmamış olmasıydı.
İki asırdır, İslâm tarihi boyunca karşı karşıya kaldığımız ikinci büyük medeniyet buhranını yaşıyoruz iliklerimize kadar. Birinci büyük medeniyet buhranı, Moğol ve Haçlı saldırılarıyla maruz kaldığımız büyük bir yıkımdı. 12. ve 13. yüzyıllarda zirveye çıkan büyük bir hercümerç, anafor. Tarihçiler, bu buhranın büyüklüğünü anlatabilmek için “sanki İslâm tarihten çekilmek üzere gibiydi” diye tasvir ederler.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİRPolitik sinema ve sinema ideolojisi
Maddi Yıkımın Cehennemi
[Moğol saldırıları yeni Müslüman olan Türklerin maddî medeniyet birikimlerini yerle bir etmişti.]
Moğol saldırıları yeni Müslüman olan Türklerin maddî medeniyet birikimlerini yerle bir etmişti.
Gerçekten de Moğol saldırıları yeni Müslüman olan Türklerin maddî medeniyet birikimlerini yerle bir etmiş, Kaşgar'dan Herat'a, Buhara'dan Semerkand'a, Tûs'dan Nişabur'a kadar Türkistan ve Horasan havzasını yerle bir etmiş, şehirleri yakıp yıkmış, nüfusları kırıp geçirmiş, taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmamıştı.
Aynı şeyin hem Haçlı hem de Moğol saldırıları sonrasında Arabistan Yarımadası, Kuzey Afrika coğrafyası için de söz konusu olduğunu görüyoruz. Latin takviminin 1258 yılında Bağdat düşünce ve İslâm medeniyeti yıkımının ama özellikle maddî yıkımın cehennemini yaşadı, fakat toparlandı.
Devamı: https://www.gzt.com/gercek-hayat/ikinci-medeniyet-krizi-istikll-ve-istikbl-mucadelesi-3549534
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.