• İstanbul 20 °C
  • Ankara 26 °C

İlteriş Kağan Taşkınsu: Iğdır Serhat Şehrimizdir

İlteriş Kağan Taşkınsu: Iğdır Serhat Şehrimizdir
Türkiye Azerbaycan Derneği Iğdır Şube Başkanı İlteriş Kağan Taşkınsu, Türkiye Yazarlar Birliği’nin “şehir okumaları” programına katılarak “Iğdır” ile ilgili Gülfem Akyıldız’ın sorularını cevaplandırdı.

5 Aralık 2020 tarihinde gerçekleşen söyleşide konuşan Taşkınsu, “Iğdır yiğitlik, bahadırlık, ululuk anlamlarını taşımaktadır. Bu isim Oğuz Kağan’ın 24 torunundan biri olan Iğdır Beğ’den gelmektedir. Tarihe baktığımızda Iğdır Beğ ve kabilesi o dönemde Azerbaycan bölgesine yerleşmiştir. Dolayısıyla şehrimizin adı da Iğdır Beğ’den gelmektedir. Genelde Azerbaycan bölgesinde İğdir diye telaffuz ediyorlar. Coğrafi konum özelliklerine baktığımızda güneşin doğduğu ilk şehir, yemyeşil bir coğrafya, Türkiye’nin yüksek dağı Ağrı Dağı’nın eteğinde, adeta cennetten bir köşe diye tabir ettiğimiz ve bu sarp dağların arasına yerleşen tarihi dokuların şehridir. Anadolu’nun uç zirvesinde kurulmuş bir serhat şehridir. Doğu Anadolu gibi yüksek platoların geniş yer kapladığı bir bölgede bulunan ilimiz gerek iklimi gerek toprağı bakımından diğer şehirlere nazaran daha farklı özellikler gösterir. Iğdır Doğu’nun Çukurovasıdır. Bu bereketli topraklarda her türlü sebze, meyve yetişir. Doğu Anadolu bölgesine göre de yeşil alanların bol olduğu bir şehirdir. Iğdır’ı coğrafi özellikleri bakımından ele aldığımızda iki kısımda ele almak gerekir. Bir ova alanı bir de dağlık alanları diye. Yerleşim yeri genelde bu dağlık alanların ortasında yer alan ova bölgesindedir. Çevremizde yüksek dağlar bulunmaktadır. Bu dağlar 2500 metrenin üzerinde yüksek dağlardır. Büyük ve küçük dediğimiz ağrı dağı yanı başımızdadır. Bunun yanında da sınırımız olan Ermenistan’da Alagöz dağı  da Iğdır’ı çevreleyen dağlardan biridir. Coğrafi konumundan dolayı stratejik bir özelliği vardır. 3 ülkeye sınır bir ilimizdir. Ermenistan, Nahçıvan üzerinden Azerbaycan’a ve İran’a sınırı bulunmaktadır. Aras nehri bizim Ermenistan ile sınırımızı oluşturur. Nahçıvan üzerinden olan sınır kapımız Dilucu sınır kapımızdır. Ermenistan ile de sınır kapımız Alican sınır kapımızdır. Şu an bu kapı aktif değil. Karabağ savaşı devam ederken ülkemiz tarafından Ermenistan’ın Dağlık Karabağ işgaline karşı tepki olarak 1993 yılında sivil geçişlere kapatılmıştır. Ayrıca ülkemiz ile İran’a bağlayan sınır kapımız daha var Borualan sınır kapımız. 1988 yılından beri de kapalıdır. Iğdır’a uçakla geldiğimizde diğer alanlar dağlık taşlık fakat Iğdır’da yeşil alan bizi karşılıyor. Dolayısıyla Yeşil Iğdır diyoruz.” dedi.

 Konuşmasında Iğdır’ın medeniyetlere ev sahipliği yaptığını belirten İlteriş Kağan Taşkınsu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Iğdır Orta Asya’dan kavimlere geçiş yolu olmasından ötürü bölgemiz çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Iğdır şehri şu an bulunduğumuz kısımda değil Ağrı dağının eteklerinde bulunuyordu. Şu an Korhan yaylası diye adlandırdığımız bölgede Iğdır kalesi var o bölgede. Bu bölgede kurulmuştur. 1600 ‘lü yıllarda oradaki depremden ötürü yerleşim ova kısmına kaymış o şekilde devam etmiştir. Bu ova eski çağlardan beri Sürmeli çukuru olarak adlandırılıyor. Sürmeli çukuru Aras nehri ile ikiye ayrılan Ermenistan’da kalan kısım var şu an Erivan dediğimiz şehir. Aslında o bölgeyle Iğdır’ın şu an birlikte bulunduğu bölge Sürmeli çukuru olarak adlandırılıyordu. Ermenistan’da kalan kısmına Sahat Çukuru adı verilir. Sürmeli çukuru Kars’ın Arpaçay’dan başlayıp Aras nehrinin bittiği Türkiye-İran –Nahçıvan  sınırının noktasına kadar devam ederdi. Bölgemiz; Huriler, Urartular,Sakalar, Persler, Selçuklular, Çingilzler, Akkoyunlular, Karakoyunlular, Safevi, Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. Iğdır’da yapılan arkeolojik kazılarda  bölgenin birçok uygarlığa ev sahipliği yaptığı biliniyor. Iğdır’ın ilk yerleşik kavmi de Orta Asya’dan gelip Azerbaycan ile Doğu Anadolu bu bölgelere yerleştiği tahmin edilen Hurilerdir. Bunların ardından bölgemiz bir dönem Urartular devletine bağlanmıştır. Ardından Sakalar bu bölgelere yerleşmiştir. Daha sonra Azerbaycan’ın bulunduğu bölge ile Iğdır çevresi Büyük İskender’in Asya seferine kadar Pers hakimiyetinde de kalmıştır. Hatta Hz. Osman döneminde de ikinci kere Müslümanların eline geçmiştir bu bölgemiz yani Sürmeli çukuru dediğimiz bölge. Fakat daha sonra Emeviler döneminde Bizans’a verilmiştir. Iğdır’da Selçuklulardan kalma pek çok kültürel mirasımız da var.  Anadolu’da Müslüman Türklerinin asırlar önce Sultan Alparslan’ın eliyle aldığı topraklardır aslında Iğdır. Melekli beldesinde Melikşah’ın fetih hazırlıklarında ordugahını kurduğu bilinmektedir. 1064 yılında Selçuklular Bizanslılardan Ağrı dağı, Aras nehri arasındaki bu Sürmeli çukurunu feth etmişlerdir. Buraya Anadolu’dan gelen Türk boyları Kayılarda vardır. Osmanlı devletini bir dönem sonra kuracak olan Kayıların bu sürmeli çukurunda da yıllarca kaldıkları bilinmektedir. Daha sonra yakın tarihe geldiğimizde şehrimiz ve çevresi Aras boyunda kurulan hanlıklardan en büyüğü olan Revan hanlığında da sınırları içerisinde yer almıştır. Fakat o dönemde 19.yüzyılın başında bir farklı yayılmacı politika izleyen Rusya 1800’lü yıllardan başlayarak Revan bölgesini yani şimdiki Erivan’ı, Nahcivan’ı ve Iğdır’ı ele geçirmişlerdir. Daha sonra bölgemiz maalesef Ruslara teslim olmuştur. Biraz daha yakın tarihe geldiğimiz zaman 1917’li yıllarda Rus ihtilali ile birlikte Iğdır ve bölgesinde otorite boşluğu meydana gelmişti. Bu boşluktan yararlanan Ali Ekber Tufan başkanlığında Iğdır İcra Komitesi kurulmuştur. O dönem hükümet konağı da Iğdır merkezde yer almaktaydı. Sonra ise bu Hükümet konağı Melekli beldesine taşınmıştır. Daha sonra Melekli başkent olmak üzere Tuzluca, Aralık ilçesi ve Nahçıvan’daki bazı bölgeleri kapsayacak şekilde Iğdır Milli Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu cumhuriyetin başkanlığını da yine Ali Ekber Tufan yapmıştır. Bu Maverayı Kafkasya Cumhuriyeti tarafından da tanınmıştır. Bu sebeple tarihi kaynaklarda Iğdır Milli Cumhuriyeti de bağımsız cumhuriyet taşıdığı da ifade edilmektedir. Bununla birlikte Nahçıvan Şerur bölgeleri , Sürmeli çukuru dediğimiz Iğdır Tuzluca Aralık bölgesi buradaki ahali de bir araya gelerek 1918’li yıllarda yine merkezi Iğdır olan Aras Türk Cumhuriyeti kurulmuştur. Fakat burada ikilimler oluyor. Bazı kaynaklar buna Iğdır milli cumhuriyeti olduğunu söylemektedir. Bunlardan tevarüs eden unsurlarda şehirler medeniyetin mekânsal bir karşılığıdır. Yani medeniyeti bağrında inşa eden, taşıyan yaşatan mekandır şehirler. Yani şehirler üzerinde kurulan medeniyetin bir bakıma izlerini taşır. Bizim bölgemizde de bu kadar medeniyet kurulmuş bunların illaki soyut ve somut miraslarına da günümüze ulaşmıştır.”

Şehrin stratejik konumuna ilişkin bilgiler de veren  Taşkınsu,  “Şehrimiz Türk tarihinin, Türk kültürünün, Türk coğrafyasının stratejik yöresidir. Ve Anadolu’nun şirin köşesi olmasının yanı sıra Türklüğün de aslında bir kavşak noktasıdır. Bu bakımdan şehrimiz tarihi, gelenekler, inançlar olarak aslında Doğu’nun kültür beşiklerinden biridir. Iğdır’a geldiğiniz zaman sizi Ağrı Dağı karşılar. Ağrı Dağı ‘nın bir kısmı Ağrı’da bir kısmı da Iğdır sınırları içerisindedir. Aralık ilçemizde küçük ve büyük Ağrı Dağ’ı birlikte gözükerek güzel bir görüntü oluşturuyor. Sportif anlamda da Ağrı Dağı tırmanışları da açılacak.. Şehrimiz yine bu konuda uğrak noktalardan biri olacak. Dağ sporları için yine Pamuk dağımız var. Ağrı dağının hemen yakınında Ağrı Dağı Milli Parkı var. Bunun içinde binlerce canlı ve kuş türleri var. Burada sazlıklar var. 10-15 km uzunluğunda sulak alanlar var.  Bu sulak alanlar yakın zamanda kano sporu için elverişli olduğu başvurular yapıldı. Son zamanlarda Dünya gündemini meşgul eden su maymunları da bu Ağrı Dağında milli parkında yaşamaktadır. Su maymunları kürk üretimi için Latin Amerika’da Rusya’ya getiriliyor fakat Rusya’daki çiftliklerden kaçıp Iğdır’a geldiği söyleniyor. Burada yaşamlarını sürdürüyorlar. Bununla birlikte Ermeniler tarafından katledilen Şehit Türkler anıtı ve müzesi var. Bu müze Iğdır valiliği tarafından 1915-1920’li yıllar arasında Ermeni zulmüne uğrayan Türklerin aziz hatırasını yaşatmak için 1999 yılında hizmete açılmıştır. Anıt müze şekilde ziyarete açılmıştır. Anıt 5 kılıçtan oluşur. Kılıçların iç kabzasında bozkurt, at, çift başlı kartal; dış kabzalarında ise asker figürleri yer almaktadır. Kılıçlar baş başa çatılmış şekilde yer alıyor. Bu da barışın ve huzurun timsalini simgeler. Ayrıca ülkemizin, millerimizin savunma gücünü temsil ediyor. Kılıçların keskin kısmının dışa doğru yönelmesi dışarıdan gelecek saldırılara karşı her zaman ülkemizin, milletimizin hazır olduğunu göstermektedir. Anıt 43,5 yüksekliğindedir. Bu yükseklikle aslında Türkiye’nin en yüksek anıtıdır. Müze kısmında ise o dönem Ermenilerin Türklere karşı yaptığı soykırımlara ışık tutan belgeler vardır. Aynı zamanda Ermeni terör örgütü olan Asala tarafından şehit edilen diplomatlarımız için de bir bölüm sergilenmiştir. Şu an anıt ve müzemiz restore ediliyor. Önümüzdeki aylarda restore bittikten sonra daha modern bir görünüme kavuşacak. Bunun yanı Anadolu Selçuklu döneminden kalma Ejder Kervansarayımız var. Kervan yolları üzerinde yolcuların, tüccarların, misafirlerin konaklama ve diğer ihtiyaçlarını karşılanması amacıyla inşa edilmiştir. Kervansarayımız asırlık han ve tarihin izlerini taşıyor. Aynı zamanda Kul Yusuf Kümbetimiz var. Akkoyunlulardan kalma. O dönem Elbeyi Emir tarafından inşa edilmiştir. Tuzluca ilçemizde tuz mağaraları var.  Ülkemizin önemli ölçüde tuz ihtiyacını karşılıyor. Kışın karla mücadelede kullanılan tuz da yine Iğdır’dan gitmektedir. Mehmet Çavuş Şehitlik anıtımız var. Bu şehitlik 1920’lerde kurulmuştur. 1960’lı yıllarda anıt mezar yapılmıştır. Geçtiğimiz yıllarda da restore edildi. Iğdır’ın düşman işgalinden kurtuluşunda şehit düşen Çankırılı Mehmet Çavuşun adını taşımaktadır. Aynı zamanda burada Iğdır şehitlerinin de adının olduğu sembolik mezar taşları bulunmaktadır. Bunun yanı sıra çeşitli köylerimizde ve Karakoyunlu ilçemizde Koç Başlı Mezar taşlarımız var. Bunlar da Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türklerinden kalmıştır. Yaşlılarımızın da bahsettiğine göre yiğitlik, kahramanlık yapanların mezarları bu taştan yapılırmış. Sınır şehri olmamızın da turizm açısından güzel bir yönü var. Iğdır’a geldiğinizde 1 saate Nahçıvan’da olabiliyorsunuz. 1 saate uçakla Azerbaycan Bakü’ye gidebiliyorsunuz. Bu çok önemli bir avantaj. Bununla beraber 1 saate hemen Doğu Beyazıt’daki sınır kapısından İran’a gidebiliyorsunuz. 2-3 yıldır uygulanan bir projemiz var.  Sabah Iğdır’da kahvaltınızı yaptınız, öğle yemeğini Nahçıvan’da yiyebiliyorsunuz , akşam yemeğini İran’a geçip orada yiyip daha sonra Iğdır’a dönebiliyorsunuz. 1 günde 3 ülkede bulunabiliyorsunuz. Bu da bizim turizm açısından çok önemli bir özelliğimiz. Bunun yanı sıra kayısı bahçelerimiz var. Özellikle ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde çok güzel bir görünüme kavuşuyor. Ziyaretçi akınına uğruyor. Iğdır mutfağına gelirsek bölgede hayvancılık geliştiği için süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri geniş yer kaplar. Çorbalardan katıkaşı, kelecoş, ayranaşı var. Ekşili pilav, taş köfte, Bozbaş, tavuk şorva, omaçaşı ana yemeklerimiz. Tatlılarda ise kuymak ama bizim kuymağımız tatlı olur. Üzerine baharatçılardan alınan toz şekerli bir baharat dökülür ve tatlandırılır. Daha sonra ünlü patlıcan reçelimiz var. Patlıcandan reçel mi olur derler. Ama gerçekten Iğdır’a geldiğinizde vatandaşlarımız çok seviyor. Nabat dediğimiz şekerimiz var. Ayrıca Iğdır kayısısı meşhurdur. Malatya ile aramızda tatlı bir rekabet var. Iğdır kayısısı sofralık kayısıdır. Malatya ise sanayilik yani kurutmalık kayısıdır. Ama ikisi de  iki kayısı da bizim için vazgeçilmezdir. Hiçbir şekilde ayrım yapmıyoruz. Ayrıca elma ve kavunumuzda meşhurdur. Yöremiz Kars , Nahçıvan, Azerbaycan ve İran mutfağı ile büyük bir benzerlik göstermektedir. Kars ile bir dönem ilçesiydik bundan dolayı benzerlik gösteriyor. Azerbaycan ve İran ‘da aynı şekilde benzerlik gösteriyor. İstanbul, Ankara diğer şehirlerden gelen vatandaşımız bu bölgelere yemeğe gittikleri zaman yedikleri yemek farklı gelecektir. Ancak biz Iğdırlı olarak bu bölgelere gittiğimizde oranın yemeklerini yediğimiz zaman tamamen benzerlik gösterir, aynı tadı alırsınız. Bu da mutfağımızla, özümüzle, sözümüzle Azerbaycan ile bir olduğumuzu gösterir. Dağlık Karabağ 30 yıldır Ermeni işgali altındaydı. Dönem dönem o bölgede çatışmalar yaşanıyordu. Ermenistan her dönem provokasyonlara devam ediyordu. Yakın tarihte 2016 yılında yine böyle ağır çatışmalar yaşandı ve Azerbaycan bazı bölgelerini işgalden kurtarmıştı. Şimdi ise 2 ay önce Ermenistan bu kez sivil yerleşim yerlerine saldırmaya başladı. Azerbaycan karşılık verdi. Ermenistan büyük bir zayiata uğradı. Aslında bu saldırılar artık bir bakıma son nokta oldu. Çünkü Ermenistan Azerbaycan topraklarında yani işgal ettiği topraklarda değil şu an için Azerbaycan içinde yer alan yerlere saldırdı. Azerbaycan’da 30 yıllık bir birikim vardı. O dönemde çünkü öz vatanlarını terk etmek zorunda kalan çocuklar bugün öz vatanlarını kurtardılar. Aynı şekilde yine o dönem yalın ayakla evlerini terk etmek zorunda kalan insanlar bugün gönüllü olarak orduya katıldılar. Gidip savaşıp ve vatanlarını kurtardı. Biz bir hafta evimizden, memleketimizden uzak kaldığımızda evimizi, toprağımızı özlüyoruz. Bu insanlar 30 yıldır evlerinde uzaktı. İçlerinde bir birikmişlik vardı ve ne zaman döneceklerinin hesabını yapıyorlardı. Belki de bu savaşı bekliyorlardı. Hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmadılar. Her Azerbaycan’a gittiğimizde Karabağ konuşuluyordu. Bir gün evimize döneceğiz diyen insanlar bugün çok şükür gerçekten evine döndü. Çoğu insan o dönem evlerinden ayrıldıkları zaman evlerinin anahtarlarını yanında götürmüşlerdi. Bugün o anahtarlarla birlikte yine evlerine döndüler. Tabi Azerbaycan devleti daima barıştan yanaydı. Fakat istemezdi bu şekilde çözülsün. Çünkü Azerbaycan tarafında da 2783 şehit var. Bu büyük bir rakam. Buradan şehitlerimize de Allah’tan rahmet diliyoruz. Vatanlarını kurtardılar. Şimdi burada Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in kararlı ve dik duruşu önemli rol oynadı. Aynı zamanda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da kararlı desteği etkili oldu. Kısacası şöyle ifade edelim 1918 ‘de Azerbaycan’ın yanında durarak Bakü’yü işgalden kurtaran Türkiye 2020 yılında da Karabağ’ın işgalden kurtarılmasında önemli rol oynadı ve en büyük destekçisi oldu. Ermeniler o şehirlerden çıktılar ama o şehirlerin hepsini yakıp, yıktılar.Şu an işgalden kurtarılan şehirler kullanılamaz halde. Camileri dahi ahıra çevirmişler. Ama artık o şehirler inşallah yeniden canlanacak. Kendi ruhunu tekrar bulacak, temennimiz şudur ki Türk yatırımcılarımızda gidip Karabağ’ın inşasına, canlanmasına destek olsunlar. Bundan sonra hep birlikte Türk milleti de Karabağ’ın gidip güzelliklerini görsünler. Azerbaycan ile sınırı olan tek ilimiz Iğdır. Dolayısıyla Nahçıvan üzerinden bir yakınlığa sahibiz. Azerbaycan ile  birbirini bağlayan kültürel, manevi değerler var. Bizim Azerbaycan ile sevincimiz de yasımız da aynı. Düğünlerimiz de aynı. Gelenek ve göreneklerimiz de aynı. Iğdır’a geldiğinizde göreceksiniz bütün İşyerleri, dükkanlar, evlerin balkonları Türkiye ve Azerbaycan bayrakları daima yan yana asılır. Bir düğüne denk geldiğinizde Azerbaycan Türkçesi ile şarkılar,türkülerimiz söylenir. Oyunlarımız Kafkas Halk Dans ve oyunlarımız bile aslında Azerbaycan ile aynı. Iğdır ile Nahcıvan yan yana sınır olduğu için ekonomik anlamda da canlılık var. İş adamlarımız burada ithalat ve ihracat yapıyorlar. Sınır olduğumuz için biz kendimizi Azerbaycan’a çok yakın hissediyoruz. Türkiye’nin her yerinde her insan Azerbaycan’ı sever fakat biz Iğdır olarak bambaşka seviyoruz. Özümüz, sözümüz bir. Azerbaycan’ı bir başka seviyoruz. Bedenlerimiz uzak olsa da yüreklerimiz, gönlümüz her zaman orayla birlikte. 1990 yılında Rus tankları Bakü’ye girdiği zaman Azerbaycan büyük soykırım ve katliama maruz kaldılar. İlk tepkiyi Iğdır verip, ilk mitingi Iğdır yaptı. Bu anlamda da Iğdır farklı bir nokta konumunda. Azerbaycan’a gittiğiniz zaman bir konu arasında mutlaka ‘Yeraz’ sözü geçer. Merak edip sorduğumda biz Yeravan Azerbaycanlısıyız. Yani bir dönem ataları, büyükleri Erivan’da şu an Erivan Ermenistan’da olsa da orası bir zamanlar Türk toprağıydı. Benim dedem Revan doğumlu. 1900’lü yılların sonunda Aras’ın o tayından bu tayına gelmiş. Şimdi Yeraz dedikleri insanlar Yerevan Azerbaycanları şimdi Iğdır’a geliyorsunuz bakıyorsunuz çoğu büyüğümüzün doğum yeri de Revan. Yeraz dedikleri  gibi. Taşburun köyümüz var Taşburun’daki yaşlılarımızın tamamı Revan doğumlu. Daha sonra Ermenilerin baskısıyla bu tarafa göç etmek zorunda kalmışlar. Dolayısıyla aramızda böyle bir bağ da var. Bu yüzden Iğdır’ı kesinlikle Azerbaycan ile ayrı tutamayız. Diğer bir husus da Karabağ meselesi. Biz Karabağ’ı görmeden sevdik. Hep Karabağ duyduk, büyüklerimiz bize fotoğraflarını gösterdi, biz hep Karabağ hasreti çektik. Şimdi çok şükür işgalden kurtarıldı ve o antlaşmada çok önemli bir madde vardı. Azerbaycan ile Nahcıvan’ın kara yoluyla bağlanması meselesi. O  önümüzdeki dönem Karabağ ile sağlandığı takdirde Türkiye’den Azerbaycan’a kara sınırımız tamamlanmış olacak. Dolayısıyla Iğdır’dan kalkıp Nahcıvan’a aracınızla gidip oradan kara yoluyla geçip hemen Karabağ topraklarına girebileceksiniz. Bu bizim için önemli bir maddeydi. Bununla birlikte önemli bir proje var. Kars Iğdır ve Dilucu demiryolu projesi.Bu proje tamamlandıktan sonra Kars’taki tren kalkıp Dilcucu sınır kapımızda noktalanacak. Oradan da devamı sağlanırsan doğrudan Azerbaycan’a gidilecek. Yani Türkiye’nin bir ucundan gelip Kars’a Iğdır’a buradan devam edip Azerbaycan’a gidecek. Kesintisiz bir ulaşım imkanı sunacak. Dolayısıyla bu da Iğdır’a büyük bir katkısı olacak. İnşallah Karabağ’a gideceğiz, hasret bitecek , oranın güzelliklerini göreceğiz ve Türk milleti daima orada olacak. Daha önce Karabağ’ın işgalini anlatıyorduk şimdi de Karabağ’ın güzelliklerini dünyaya anlatacağız.”

Bu haber toplam 1323 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim