Darbenin gerekçesi olarak provokasyona alet edilen İstiklâl Marşı, darbeden sonra cezaevlerinde tutuklu olan bütün siyaset adamlarına, gazetecilere, akademisyenlere, öğretmen ve tahsili, görevi ne olursa olsun herkese başka bir zulmün vasıtası olarak kullanılmıştır. Bu hususta Mamak ve Diyarbakır cezaevleri meşhur olsa da aslında ülke sathında aynı uygulama söz konusudur. Sağ, sol, İslamcı, Kürt, Alevi hangi cehana mensup olursa olsun, 12 Eylül’den sonra hatıralarını yazan herkes bu hususa değinmektedir. Zamanın MHP’sinde önemli mevkilerde bulunan ve Mamak’ta tutuklu Rıza Müftüoğlu “Copların Askerleri” adlı hatıralarında bu hususta şöyle diyor:
“Sabah altıda kalkıyorduk. Bir kere sayıma çıkıyorduk. Her gün bir saat süren beden eğitimi ve koşu yapıyorduk. Tabi coplar ve komutlarla beraber. Marş söyleme saatlerimiz oluyordu. Bazen marşları yüksek sesle okumadığımız gerekçesiyle coplanıyorduk. Zaten Mamak’ta coplanmak için her zaman bir sebep vardı.” (s.57)
İstiklâl Marşı’na saygısızlık yapılmıştır bahanesiyle darbe yapan, Meclis’i kapatan, siyasileri yargılayan, Anayasa’yı yürürlükten kaldıran bir anlayış için bu tür davranışlarda tabii ki bir sorun yok. Pekiyi, İstiklâl Marşı’na karşı saygısızlık yapıldığı için darbe yapan 12 Eylül’ün ele başısı Kenan Evren’in döneminde İstiklâl Marşı’nın söylenmesinden rahatsız olan, bir daha söylenmemesi için önlem alan, söyleyenlere de soruşturma yoluyla baskı yapan mahkemeye ne dersiniz?
Trajikomik.
Hadiseyi yine Rıza Müftüoğlu’ndan takip edelim:
“Mahkeme salonu yeni yapılmış büyük bir barakaydı. Önce barakanın önünde dizildik sonra sırayla içeri alındık. Salonun içi oldukça genişti. 600 kişilik bir tutuklu bölümü vardı. (…) En arkada yüz kişinin oturabileceği dinleyici bölümü mevcuttu. Salonun en ön tarafında çok yüksek bir yere mahkeme heyeti için bir yer düzenlenmişti.(…) Sanıklar iddianamedeki sıraya göre oturtulmuştuk. En ön sırada partililere yer ayrılmıştı. Bizler yerimize oturur oturmaz, en arkadaki ziyaretçiler bölümüne bakmaya başlamıştık.(…) Konuşmak, arkaya, yana dönmek yasaktı. Salonda bütün bloklardan gelen 587 sanık vardı. (…) Hemen hemen her sıranın iki başında iki asker duruyordu.(…) Ben en önde ikinci sırada oturuyordum. Türkeş ve arkadaşları en son getirildiler. En önde Türkeş görüldü. Mahkeme salonu bir anda sessizliğe gömüldü. Sonra hiç kimsenin beklemediği bir olay oldu. İstiklâl Marşı okunmaya başlandı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.