Göz göze gelmekten korktuğum saatimi şimdi hangi köşeye bıraksam? Yılların geçişini hatırlatan yılları ve bunu mutlulukla sayışını insanlığın hangi çekmecede saklayacağım? Bu burada öylece kalacak. Aklımda değilse bile yüreğimde bir yanık izi olarak.
Hangi kederin iz düşümü bu güneşten arta kalan gövdem, gölgem.. diyerek yılların üstüne koşarcasına hayallerime ve daha sonra kasvetime abanacağım dört kolla. Çamura basmadan taş taş üstünden bir hışımla değilse bile aniden ve aceleyle sıçrarcasına adım adım.
Yazdıklarım, yazıldıkları yerlerinden silinmeye başlasa, şimdi, şurada, hemen. Ne kadar da yılgınlığıma doğru ağız dolusu sövercesine kalkan dudaklarımı unutacağım. Kırmızı bir günce sanki silinmedikçe bu arta kalan. Yetmese yediğim atsalar üstüme, havada karada, sapan, saçma. Kan değil desem, ki demişimdir ağzımdan gelen yeryüzünün hangi katranı bu diye.
Şimdi yine neyse diyerek seyrediyorum kalemin dokunduğu yerlerinden bir bir silinmeyişini. Kendime söyleyeceklerim nasılda kapıyı üstüme çarpıp (yo hiddetle değil, haklı ve küskün bir hâlde) savruluyor gökyüzüne yavaş yavaş.
Devamı: https://www.izdiham.com/kirmizi-bir-gunce-kaan-guluc/
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.