Kültürel iklim bizim gibi ülkelerde biraz kaotiktir. Bunun kültür emperyalizminden tutun da entelektüel yapıdaki egoya kadar çokça sebebi vardır. Bu bağlamda pek çok insan bizlere, kültür insanı olarak sunuldu. Hatta kör göze parmak metodu uygulandı. Bu sunum; bir ucunda “üretim aydın tipi”nin diğer ucunda bizzat devletin yer aldığı bir tahterevalli şeklinde süregeldi. “Şimdi devleti neden karıştırıyorsun?” sorusu gelecek. Kültür Bakanlıklarının il müdür ve il müdür yardımcıları, hatta kütüphane çalışanlarının kitap-kültür yakınlığı ile uzaklığı, devletin cümleye niçin karıştırıldığına açıklama olacaktır. Buna bir “maalesef” ve bir “maatteessüf” de ekleyelim. Hatta “kültür” kelimesinin terim anlamının (biyoloji) onların bir kısmı için geçerli olacağını da ifade edelim. (Uygun biyolojik şartlarda bir mikrop türünü üretme. TDK)
Bazı insanlar kültür dünyamız için yanlış da olsa kullanmak durumundayım; kültür hayatımız için durmak-yorulmak bilmeden çalışır, didinir ve üretir. Kültür hayatı dediğim bu, hayatını kültüre adamışlık meselesi. Bu neviden insanlardan hemen hemen her şehirde en az bir tane bulunur. Bu, bilimsel bir veri gibi algılanmasın ama. En çok bulunduğum iki şehirden şahsen tanıdığım iki kültür adamını örnek verebilirim. Bursa’da Yasin Doğru, mali müşavir, (Bursa’nın muhtarı. R. Özdenören) ve Kütahya’da Bilal Can, sosyal hizmet uzmanı… Şiirle, sanatla ilgisi olanların o şehirlere gittiğinde mutlaka görüştüğü kişilerdir onlar. Sizler de diğer şehirlerden örnekleri düşünün.
Devamı: https://www.dunyabizim.com/portre/kultur-hayatinda-hayati-kultur-olan-bir-adam-bilal-can-h42612.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.