Hikayemizde önemli bir durak ve köprübaşı olan bu şehre, Denizli’ye ailece bir ziyaret yapalım istedik… Mazisi ve ortak mazimizle bizi her daim çağıran bu şehre, Denizli'ye doğru bayramın ikinci günü gece yarısından sonra yola çıktık... Sabahleyin yedi buçuk sularında Denizli’ye vardık.
Denizli gezimizi Pamukkale'den başlatalım istedik ve rotamızı doğruca Pamukkale’ye kırdık. Denizli yol ayrımından Pamukkale'ye gidişteki levhalandırmalarda, hiç Türkçe adının kullanılmaması, hep eski yunandaki ismin kullanılması bilhassa dikkatimizi çekti. Bu nedenle Pamukkale yönünü bulmakta bir an tereddüt geçirdiğimiz noktalar oldu. Sonunda Pamukkale'ye ulaştık. Aradan geçen yıllar da, Pamukkale’nin korumaya alındığını, gezi yapanları yönlendirici levhalar konulduğunu, Pamukkale içindeki otellerin yıkıldığını, girişlere gişeler konulmak suretiyle Pamukkale gazi alanının paralı hale getirildiğini gördük!..
Dünyada başka örneği olmayan, Allah'ın ülkemize bir lütfu bu tabiat harikası güzelliğin korumaya alınmış olması, bu konudaki artan çevre ve tabiat bilincinin de bir göstergesi olmaktadır.
Pamukkale’de gezi alanları sınırlandırılmış ve seyir için özel ahşap platformlar yapılmış. Pamukkale'nin hemen üstünde yer alan antik kenti, aşağıdan şöyle bir nazar ettik. Bu minval üzere sabah güneşinde, kaynak sularının döküldüğü yerleri ve oluşan travertenleri gözlemleyerek Pamukkale gezimizi tamamladık.
Gezimizin kalan kısmında şehre indik ve eski mahallelerimize, talebelikte kaldığımız evlerin olduğu muhitlerdeki sokaklara gittik... Heyhat ki hepsi yıkılmış, o güzelim ahşap yapılar şehirleşmeye kurban gitmişti... Özellikle talebelikte kaldığımız ve bizim için bir çok yaşanmış hatıralarla dolu olan İstiklal Mahallesi 1159. Sokakta gördüklerimizden sonra büyük bir teessüre kapıldım!..
Mahalli üslupla yan yana dizili ahşap evlerden biri olan talebelikte kaldığımız ev yıkılmış ve yerine betonarme bir yapı kondurulmuştu!.. Yeni binalarda; ne eski yapıların üslubu, ne de eski şehrin kimliğinden eser kalmamıştı gittiğimiz semtlerde!..
Bayramın üçüncü günü idi ve sokaklar bomboş bir vaziyette idi... Sokaklar da, insanlara tek tük rastlayabiliyorduk...
Daha sonra ise okul yıllarımızda vaaz ve sohbetlerini çok dinlediğimiz, iftar sonrasında teravih namazları kılmak için İstiklal Mahallesinden yürüyüşle vasıl olduğumuz Delikliçınar Yeni Cami’ye uğrayıp, iki rekat namaz kıldık.
Bayramın sükunetli havasında kıldığımız namazdan sonra, dışarı çıkıp, dünya gözü ile çevreyi seyir ettik. Bayram sakinliği ve sessizliği şehre bir huzur havası yaymıştı. Dışarı çıkınca Camii sebilinden su içtik...
Camiinin hemen üst tarafında yer alan ve zaman zaman, zamanın Denizli Sporlu futbolcularını da görebildiğimiz kıraathanenin modernize edilip, yerini kafelere bırakmış olduğunu gördük...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.