• İstanbul 13 °C
  • Ankara 14 °C

Mesut BİLGİNER: 28 Şubat Sürecinde Kuru Fasulyenin Fazileti

Mesut BİLGİNER: 28 Şubat Sürecinde Kuru Fasulyenin Fazileti
Gecikmiş bir 28 Şubat yazısı

28 Şubat’ın netâmeli günleriydi. Bizim çok sevdiğimiz bizi de seven Yozgat’lı bir öğrencimiz vardı. Bir gün kaygılı bir halde odamıza geldi ve kısık bir sen tonuyla “Hocam, ihraç edilecek hocalar listesi varmış, öğrencilerin dilinde, sizin de adınız geçiyor” dedi. “Üzülme, Allah’ın dediği ve dilediği olur” diye cevap verdim. Devam etti; “İsmail Göktürk Hocam olan biteni çok sert eleştiriyor, o kadar pervasız ki, onun adına biz korkuyoruz” dedi. Yine cevap verdim; “O hem Alperen hem de dersleri yorum yapmaya müsait. Kamu Yönetimi Bölümünde kültür, medeniyet, ülke yönetimi, siyasal sistemler derken onu kimse tutamaz. Hem cesur hem de dolu dolu bir Hocamız. Biraz oto-sansür desem beni dinlemez ki; bırakın konuşsun” dedim.

Ama bizim derslerimiz muhasebe, ne yorum yapılabilir ki? Aynı öğrenci yine aynı günlerde ders biterken “Hocam, ders dışı bir soru sorabilir miyim?” dedi. “Buyur” deyince “cumhuriyet mi, demokrasi mi önemli?” diye sordu. Öğrencimiz haklı, gündemdeki tartışmalardan biri de buydu: Kendini Devletin sahibi zanneden ve galaksinin değilse bile sistemin koruyucusu olan “lâikciler”, cumhuriyeti kendilerine göre yorumlayarak baş örtülüleri fişlememiz için baskı yaparken mağdur olanlar da demokrasiyi öne çıkarıyordu. Fişlemeyi reddettiğimiz için bize de baskı yapmaya çalışıyorlardı.

Aslında “cumhuriyet mi, demokrasi mi önemli?”  sorusunun İsmail Hoca’ya sorulması gerekiyordu ama bize sormayı tercih etmişti. Belki de İsmail Hoca’nın frensiz-sansürsüz yorumlarına zemin hazırlamak istemediği ve onu sakındığı için bizi tercih etmişti.

Soru sorulduğunda sınıfa göz gezdirdim, bakışlardan anlam çıkarmaya çalıştım. Bazıları “hadi bakalım, cevap ver de görelim; not alıyoruz, gerek yerlere haber veririz” der gibi, bazıları da “inşallah başınızı derde sokacak bir cevap vermezsiniz” der gibi bakıyordu.

“Bu konu uzmanlık alanım değil; bu sebeple ben size bir öğrencilik hatıramı anlatayım” dedim ve başladım anlatmaya: 70’lerin sonunda Adana’da üniversiteye başladığımız dönemde öğrenci-esnaf lokantalarını keşfe çıkmıştık. Her gün başka bir yerde yemek yiyerek kendi listemizi oluşturmaya çalışıyorduk. Hem belirli bir kalitede olacak hem de öğrenci bütçesini mahvetmeyecek. Börek, kebap, en çok da sulu yemekler vd. Hangi yemekleri hangi lokantalardan yemeliyiz. Malum, bir de et meselesi var.

Bir gün bir esnaf lokantasına gittik ve ben kuru fasulye-pilav söyledim. İki üç gün sonra başka bir lokantada yine kuru fasulye-pilav söyleyince okul arkadaşlarım ve yoldaşlarım Kâzım Bastırmacı ve Ahmet Şaşmaz “hayırdır, niye bir haftada iki defa aynı yemeği söyledin?” diye sordular.  “Kuruköprü semtinde tabi ki kuru fasulye yenir” diyerek şapşalca bir şaka yapmadım.  Şöyle cevap verdim; “Kuru fasulye de nimetten sayılır, mübarek bir yemektir. Fasulyenin sahtesi olmaz, etten emin değilsem ki zaten iki parça et var, onu da yemem. Eğer lezzetliyse suyuna somun banarsın, bizim gibi öğrenciyi bile doyurur.

 Adana’da “Melekgirmez” diye bir yer var, öğrenci dediğin oraya bile girer. Yeter ki yemek ucuz ve lezzetli olsun hem de karın doyursun. Artık nasıl olacaksa…

Bunları anlatıyorum ve sınıftaki öğrenciler pür dikkat dinliyorlar. Soru neydi? Hoca ne anlatıyor? Herkeste bir şaşkınlık. Devam ettim:

Çeşit çeşit fasulye vardır. Genelde iri fasulye daha çok tercih edilir. Konya yöresine ait dermason fasulye hem çok lezzetli hem de daha iridir. Lezzetli olması da çok önemlidir. O yüzden damak zevkine düşkün olanların bazıları Erzurum’un İspir ilçesinin adıyla meşhur fasulyeyi de tercih edebilir. Hangi fasulye tercih edilirse edilsin geceden ıslanması ve kısık ateşte pişmesi önemlidir. Usta ahçılar böyle yapar.

Cevabım bu noktaya gelince bazı öğrenciler tebessüm etmeye başladı. Şöyle tamamladım: Arkadaşlar, bazı lokantalar öğrenci hâlinden anlar, kuru fasulyenin yanında bolca ekmek verir, suyuna banıp karnını doyursun diye. Bazı şefler pilav üstü az kuru verir. Benim zevkimi sorarsanız; pilav üstü az kuruyu değil, bol kepçe pilavı ve bolca fasulyeyi tercih ederim; şöyle suyuna ekmek banıp şapur şupur yemeyi severim. Ben Anneciğimden böyle gördüm.

Öğrencilerin kahkahalarıyla sözlerimi tamamladım; cumhuriyet üzeri az demokrasiye râzı değilim. Her ikisi de bol kepçe olsun!

                                                                                     Mesut BİLGİNER

 

 

                                

Bu haber toplam 688 defa okunmuştur
  • Yorumlar 3
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Diğer Haberler
    Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
    Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim