Çantamızı sırtımıza, İstanbul’u yüreğimize aldık, koyulduk sokağa, bu şehri keşfetmek uğruna. Yolumuz Sultanahmet’e düştü. İstanbul’un tarihi zenginliğini yansıtması bakımından en önemli, bu sebeple en kalabalık ve en bilindik semti. Sultanahmet, camisiyle, meydanıyla, Ayasofya’sıyla layıkıyla bir müze semt.
İstanbul’u ziyarete gelen hiç kimse, Sultanahmet’in havasını almadan buradan ayrılmaz.
Nitekim böyle canlı, karmaşalı bir semtin, durgun, kadim bir mekânı var. İşte adımlarımızı meydanın hengâmesini aşağıdan seyreden bu şirin semte doğru uzatırken, “Durun kalabalıklar!” dercesine bir ruha kapılıyoruz. Burası, Sultanahmet’in dışarından yorgun; ama aslı dipdiri olan Küçük Ayasofya semti.
Yüzyıllardır Sultanahmet’le bakışan tarihi Ayasofya’nın bir minyatürü niteliğinde inşa edilen Küçük Ayasofya Kilisesi/Cami’si semte adını vermiş. Cankurtaran ile Kadırga semtleri arasında, Marmara surlarının içinde yer alan Ayasofya Kilisesi, Bizans İmparatoru tarafından 527-536 yılları arasında yaptırılıyor. Ve II. Beyazıt Döneminde (1500 yıllarında) Topkapı Sarayı Dar`üssaade Ağası Hüseyin Ağa tarafından camiye dönüştürülen Küçük Ayasofya Camii, İstanbul`un en eski Bizans Dönemi yapısı olarak biliniyor.
Devamı: https://www.dunyabizim.com/gezi-mekan/minyatur-guzellik-kucuk-ayasofya-h2665.html































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.