Değerli Mustafa Uçurum, birçok okur sizi kitaplarınızdan, söyleşilerinizden tanıyor elbette. Öz geçmişinizi de röportajın başlangıcında okurlarımıza sunduk. Sizi daha iyi tanımak adına; “Irmaklarla büyüyen şair” bize farklı yönlerini anlatmak isterse nasıl tanımlar kendisini? Kimdir Mustafa Uçurum?
Hayatının merkezinde okumak ve yazmak olan, Anadolu’nun bereketini tüm hücrelerinde hisseden ve yaşamak kaygısını zihninden eksik etmeyen bir faniyim. Yaşadığım yerin her zaman yerlisi saydım kendimi. Taşını, toprağını gönülden kabul ettim bulunduğum yerin. Eğreti yaşamıyorum hayatı. Gönülden olsun istiyorum ne olacaksa. Yazarken, yaşarken gönülden.
Sessizliğimi içimde yaşarım. Plan yapmayı sevmem. Akışına bırakırım her şeyi. İnanırım ki su akar yatağını bulur. Cümleleri kendime yoldaş edinirken en büyük destekçim içime dokunan bir müziğin tınılarıdır. Bu, genelde bir Müslüm Gürses şarkısı olur. İlham gibi bir boş inancım hiç olmadı. Yazmak için öyle alengirli ortamlar aramam. Kafam dinç olsun yeter. Dizimin üzerinde durur bilgisayarım. Not defterim hep yanımdadır. Geçip giden zamana olan bağlılığımın en net göstergesi kolumdan eksik etmediğim saatimdir.
Kalemlerim vardır çeşit çeşit. Çocukluğumdan bu yana kalem ve saate karşı bir tutkum var. Beni bu ikili çok mutlu eder. Cebimde bir dizi kalemim, kolumda da saatim varsa yola düşmek için her şey hazırdır bende.
Tokat’ın Yeşilırmak’ı, Sakarya’nın Sakarya Nehri, Sivas’ın Kızılırmak’ı hep sırdaşım oldu. Şehrin kalabalığından sıkıldığım anlarda nefes almak için soluğu hemen ırmak kıyısında aldım. Bir de “Toprak Rengi Hayat” öykümdeki şu ifade benim özetim gibi;
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.