Biz tam mânâsıyla “son radyo kuşağı”yız ve görmeden sevenlerdeniz… 1970’ler yavaş yavaş bireysel radyo devrinin başlangıcıdır. Ben 1974’te ilk kazandığım para ile bir tane el kadar transistörlü radyo ve dinleme kulaklığı aldım. Sonra da fotoğraf makinası almıştım. Hâlâ ne fotoğraftan var geçtim ne de radyodan…
İlk gençlik yıllarımız, müzikte arayış yılları idi. “Türkçe sözlü hafif müzik/aranjman, arabesk, pop müzikten hoşlanmıyorduk. Bir Barış Manço vardı dinlediğimiz, bir de Neşet Ertaş…
NİTELİKLİ MÜZİK KÜLTÜRÜNE İLK ADIM
Nasıl oldu hatırlamıyorum; radyoda “Gönül Telimizi Titretenler”, "Hoş Sada”, adlı programlara rastladık… Medeniyet müziği sesini ilk hissettiğim müzik programıdır bunlar.
Türk müziğinin hiçbir yerde anlatılmayan ayrıntıları vardı programda. Ses, makam, usûl, tavır gibi kavramlarla beraber Abdülkadir-i Merâgî, Safiyüddin-i Urmevî’nin adlarını bu programlarda duydum. Ayrıca rahmetli Ahmet Hatipoğlu’nun adı ve icrası ile ilk defa bu programda karşılaşmıştım. (“Arşivden Mikrofona” programı hangisiydi sevgili Yağmur Tunalı ağabay?)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.