• İstanbul 14 °C
  • Ankara 16 °C

Prof. Dr. Mehmet Azimli: Bosnalı Ali Şevki Hoca Nam-ı Diğer Köse İmam

Prof. Dr. Mehmet Azimli: Bosnalı Ali Şevki Hoca Nam-ı Diğer Köse İmam
Bu iki dostun zevkli ve espri dolu diyaloğu Âsım adlı bir şaheserin de ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Giriş

Bu çalışmamızda Âkif’in Âsım şiirinde sürekli şakalaştığı, tartıştığı ikili diyalogtaki Bosnalı Ali Şevki Hoca’yı anlatmaya çalışacağız. Hoca, Âkif’in çok sevdiği ve mertliğine hayran olduğu biridir. Ali Şevki Hoca da Âkif’i çok sevmektedir. Bu iki dostun kişinin zevkli ve espri dolu diyaloğu Âsım adlı bir şaheserin de ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Ali Şevki Hoca

Ali Şevki Hoca konusunda detaylı bir bilgiye sahip değiliz. Genelde bildiklerimiz Safahat’ta değindiği kadardır. Safahat dışında bu konuda ilk bilgileri Eşref Edip’ten almaktayız. Eşref Edip’in verdiği bilgiye göre; “Bosnalı Ali Şevki Hoca, Akif’in çok sevdiği fazilet sahibi bir zat olup Akif’e karşı derin bağlılığı vardı. Yazı yazmasa da ilmi ve edebi meselelerde bir merci bi­risidir ve kendisinden çok istifade edilirdi. Akif, çok zamanlarını onunla birlikte geçirmiş, Fatih- Çarşamba’daki evine hemen her hafta ziyarete gitmiştir. Dahası Ali Şevki hoca, hastalığından sonra tebdil-i hava için Topkapı dışında bir yere taşındığında Akif de onunla daha sık görüşmek için o civarda bir ev tutmuş ve oraya taşınmıştı?”1

Boşnak Ali Şevki Hoca hakkında en detaylı bilgiyi Âkif’in arkadaşı Şair-yazar Mithat Cemal Kuntay vermektedir; “İstanbul’daki Sırp mektebinde tarih hoca idi. (Hocanın Safahat’taki ta­nıtımında batı düşmanlığı olsa ve) Fatih’teki evinin her penceresinden Fatih camii görünse de Avrupailik-alafrangalık hakim idi. Hoca yemeğini çatalla yer, masada Frenk kalemi ile yazar. Fa­kat Avrupa kalem ucu kullanması onu ta’lik yazı yazmaktan vazgeçirmezdi. Bir tek kusuru var­dı, köseydi. Ama sakalını heybetli yapmanın yolunu bulmuştu. Telleri ortasından ikiye ayırarak sakalının geniş görünmesini sağlıyordu. Fakat sakalın bu ihtişamı heder oldu. Çünkü hoca ölene kadar hiç evlenmedi. Zaten buna da ihtiyacı yoktu, onun tek aşkı kitaplarıydı.

Bu bilgiden hareketle; Âkif’in Köse İmamın oğlu şeklinde Safahat’ta bahsettiği Âsım’ın hayali bir karakter olduğunu anlıyoruz. Böylece Âkif Köse İmam’a bir çocuk da hediye etmiş oldu.[1] [2] Âsım, mütehevvir, Bab-ı Ali’yi basmayı düşünen, Köse imamı dinlemeyen bir zıpırdır ve Âkif adeta içindeki hayalini süsleyen[3] düşünceleri giydirdiği bir karakter yaratmıştır. [4] Hiç evlen­memiş Ali Şevki karakterini eserinde evli ve bir de çocuk sahibi olarak göstermesi ona olan sevgisinin işareti kabul edilebilir.[5]

Mithat Cemal, Hocanın kitap aşkını şöyle anlatır; “Hoca için hiçbir kitap ciltlenmedikçe evinin üç duvarını kaplayan kütüphaneye giremezdi. Yalnız Servet-i Fünun dergisinin o seneki kısmı müstesna. Bu hem ciltsiz hem de kütüphanedeydi. Hoca Servet-i Fünun dergisi okurdu. Bu se­beple (o günkü batıcılar) sarıklı ama softa değil diye Ali Şevki Hoca’yı beğenirlerdi. Hoca kimse­ye ödüç kitap vermezdi. Kitap isteyenlere;

Levhasını kütüphanesinin duvarına asmıştı. Münasebetsiz tekliflere karşı parmağıyla levhadaki tövbeyi gösterirdi.

Hocayı Akif vasıtasıyla tanıdım. Evindeki eşya, kitap, yemek medeniyeti hoşuma gitti. Yalnız Hoca hoşuma gitmedi. Tok sözlüydü. İnsanın hatasının yüzüne vurmanın da bir usulü olduğunu, bu durumlarda edebiyatta çeşitli telmihler, mecazlar, sanatlar bulunduğunu bilmiyordu. Hatta yüzünüze söyleyecek bir kusur bulamadığı zamanda sesi azarlar gibi çıkıyordu. Ama Akif de ho­canın bu yönünü “beğenilmemeyi umursamamasını” seviyordu. Akif’in gözünde Ali Şevki Hoca yani Köse İmam mert adamdı. Çünkü bazen Akif’in şiirlerini beğenmediğini Akif’in yüzüne karşı söylüyordu. Ama arkadan şiirleri medih ediyordu. Ali Şevki Bey, resmi bir makamda oturur gibi odasında yazı masasında oturur, Akif’i beklerdi. Akif gelmediği zamanlar da gelenlerlerle onu konuşurdu. Onun şiirlerini okur misafirlerine yazdırırdı. Birinci Safahat’taki şiirlerin çoğu önce buradan dağıtılmıştır.

Akif; Köse İmam’da ve Asım’da işte bu Ali Şevki Hoca’yı konuşturur. Bunu bana Akif söyledi. Hani hiçbir şeyden memnun olmamak için dünyaya gelen adamlar vardır ya Ali Şevki Hoca onlardandır.”[6]

Bu satırlardan Köse İmam karakterindeki Ali Şevki Hoca’nın Âkif ile ne oranda dost­luğu olduğunu anlayabiliyoruz. Ancak Mithat Cemal’in bu tanıtımı olmasa da Safahat’taki ta­nıtım bize bunu vermektedir. Safahat’ın ilk kitabında Köse İmam bir şiire adını verecek kadar yakın bulmaktadır onu ve şöyle tanıtmaktadır;

İlmi az görgüsü çok, fıtratı yüksek bir imam

Tanırım ben, ki hayatında tanıtmıştı babam

Babasının öğrencisi olan Âkif’e “babanın tırnağı olamazsın” derken Hocazâde’yi azarlarken veya daha yaşlı olduğu için “oğlum” diye hitap ederken bazen de büyük bir sahiplenme ile “hocazadem” diyebilmektedir. Bu yakınlıktan olsa gerek Akif de ona “boşboğaz” diye hitap etse de Hoca buna kızmamış ve gülerek cevap vermiştir.[7]

Âkif’in Köse İmamı

Âkif’in model tiplemeleri vardır. Ulema ve mahalle temsilcisi imam. Ulema Fatih dersiâmlarından olan babası İpekli Tahir Efendi veya Rahmetullah Efendi gibilerdir. Onun mahalledeki temsilcisi de Ali Şevki Hoca gibi olmalıdır. Ulemayı şöyle tarif eder:

“Altı aylık yolu, dağ taş demeyip çiğneyerek, Çin-i Maçindeki bir ilmi gidip öğrenecek”    

Rûh-i edyânı görür, hikmet-i Kur’an’ı bilir

Ulema var ki huzurunda bugün Garb eğilir

Mahalle İmamı

Âkif’in “İlmi az, görgüsü çok, fıtratı yüksek bir imam” diye tanıttığı ve ideal imam[8] profili olarak sunduğu biridir. [9] Âkif için model hoca budur. Köse İmam mahallenin her şeyidir. Her derdiy­le ilgilenir. Âkif, Âsım’da “sizdiniz köydeki unsurla beraber yaşıyan” şeklinde bunu itiraf eder. Bu Âkif’in hayalindeki hoca profilidir. Bunu Köse İmam’ın ağzından şöyle aktarır:

Bana sor memleketin hâlini ben söyliyeyim

Bir imam çünkü, bilir evleri... Hâ bir de, hekim.

Çok cömert, evi misafirlerle ve mahalleliyle dolup taşan biridir. “ev değil han gibi bir şey gece gündüz işler” diyerek onun mahalleliyle içli dışlı biri olduğunu anlatır. Kendi derdinden önce cemaatinin derdini düşünen bir imamdır.

Oğlanın hâlini evvelce mi açsam Lâkin,

Komşunun derdi dururken bunu açmak çirkin.

Halkının derdini para karşılığı satmayan bir imamdır o. Eşinin üzerine bir Rum güzeliyle ev­lenmek için gelip “izinname” isteyen emekli paşanın teklif ettiği parayı red edebilen, para için imamlığı satmayan bir yiğit imamdır o;

Hoca, eğlenme hemen yazmana bak işte paran!

Ay o murdar kâğıdın pek mi büyük hâtırı ki,

Beni ürker diye tutmuş sayıyorsun bir... iki ..

Kaç paran varsa büküp katla da indir cebine,

Yazamam nafile......

Yiğit İmam

Köse İmam, mahallelinin korkulu rüyasıdır. Mahallenin en kabadayılar bile onun ilminden ve saygıdan ötürü ondan çekiniyorlar. İmamın kimseye eyvallahı yoktur. Mahallenin en ka­badayısının yüzüne karşı “Kustuğun herzeyi yutsun diye, hey sersem adam” “sus ulan izansız, hangi haysiyyetin oğlum” yani “haysiyyetsiz” diyebilen bir mert imam.

Hangi haysiyyetin, oğlum O da varmı desene!

Beyimin şimdiki haysiyyet-i mevhûmesine

Diyecek yok... Yalınız râhat ararlarsa eğer,

Böyle külfetli kuyûd altına hiç girmeseler!

Müşfik İmam

Dur kızım; ağlama sen, çimdi haber gönderirim;

Karı dövmek ne kolaymış, ona ben gösteririm!

Çağırın bekçiyi...

Mahalledeki kadın ve çocuklarının hamisi sığınılacak kapısıdır Köse İmam profili. Hem Âsım’da hem de Köse İmam şiirinde erkeklere karşı zulme uğramış kadınları kolluyor. Köse İmam’da mahallenin kabadayısına ve Âsım’da emekli paşaya karşı çok haşin durabilen bir imamdır. Ancak aynı imam çocuklar, kadınlar ve ihtiyarlar için kalbi parçalanan bir imam.

Üç sınıf halka içim parçalanır, hem ne kadar!

İhtiyarlar, karılar, bir de küçükler; bunlar

Merhamet görmeli, yüz görmeli insanlardan;

Yoksa insanlığı bilmem nasıl anlar insan?           diyen biri

Oğlu Asım için babalık şefkatiyle;

Efelik çok güzel amma sonu çıkmaz bu yolun

Etme oğlum şuna bir parça nasihatte bulun

mısralarında bir babanın endişelerini ortaya koyar.10

Gelenekçi İmam

Âsım’da Köse imam eski nesli temsil edercesine konuşurken, Âkif “inkilap ummetinin şanı yakıp yıkmaktır.” sözleriyle yeni nesli temsil eder gibi davransa da aslında hocanın hassas olduğu konuları gündeme getirerek hocayı konuşturma çabasındadır.11 Âkif’in, Mekteb’i sa­vunmasına karşın medreseyi savunur. Ancak ıslah edilmesine de ses çıkarmaz.

Aydın İmam

Âkif’in Köse İmam, Mandal Hoca gibi “aydın” hoca tipleri vardır. Bunlar halkın her problemine eğilen, yozlaşmaya olduğu kadar yobazlığa da karşı, haksızlıklar karşısında direnmeyi, müca­dele etmeyi bilen hocalarıdır.

İşte gördün ya, Hocam, millet için lâzım olan,

Hoca Mandal'daki îman gibi sağlam îman.

Âkif’e göre Hoca, bütün toplumda saygı görmelidir. Model hoca Köse İmam’dır ve saygındır;

Bütün İstanbul'un ağzında gezen elleriniz,

Bize nâz etmese olmaz mı efendim? Veriniz.

Ancak hoca, aynı zamanda aydın olmalıdır. Köse İmam bu yönüyle de karşımıza çıkar;

“Sarıklı Milletidir milletin başına bela........

10 Detaylı Asım profili için bkz. Nazım Elmas, “Nasıl Bir Gençlik? Hangi Asım”, Mehmet Akif, Türkiye’de Modernleşme ve Genç­lik, Ankara 2007, 62 vd.

11 Yetiş, 136.

Fakat umumunu birden batırmak iş değil a!

İşte bu profildeki bir aydın din adamı olarak Köse İmam kadınların horlanmasına, üstelik bu­nun din adına yapılmasına karşı çıkan aydın bir din adamıdır. Şeriatın kullanılarak kadınların sömürülmesine karşı çok sert çıkmıştır;

- Dara geldin mi, şerîat! Sus ulan iz'ansız! Ne zaman câmi'e girdin Hani tek bir hayrın Ağzı meyhâneye rahmet okuturken, hele bak, Bana gelmiş de şerîatçi kesilmiş... Avanak! Hangi bir seyyie yok defter-i a'mâlinde Seni dünyâda gören var mı ayık halinde Müslümanlık'ta şerîat bunu emretmiş imiş: Hem alır, hem de boşarmış; ne kadar sâde bir iş Hele bîçâre şerîatle nasıl oynanıyor! Müslümanlık bu mu yâhû diye insan yanıyor. Vhdetî muhlisiniz, elde asâ çıktı herif, Bir alay zâbiti kestirdi. Sebep: “şer'-i şerîf!”

Baskıya karşı İmam

Âkif ile Köse İmam’ın anlaştıkları en önemli konuların başında Abdülhamit düşmanlığı ve Abdülhamit sonrası İttihatçılardan gördükleri hayalkırıklığıdır. Abdülhamit için “Yıldız’daki baykuş” şeklinde çok harika bir benzetme yapar hoca. Yani başkuşların kimsesiz yerlerde tünediği gibi Yıldız sarayında kendi başına oturan şeklinde bir benzetmedir bu. Abdülhamit için şu sözleri söyler Köse İmam;

Gölgesinden bile korkup bağıran bir ödlek Otuz üç yıl bizi korkuttu “şerîat!” diyerek.

Köse İmam, Abdülhamit’e muhalefetinden dolayı Erzurum’a sürgün yemiştir.[10]

İttihatçılara Muhalif İmam

Senki hurriyet için nefyolunurdun a tirit İşi yok şimdi muhâlifliğe sarmış derdi

Bu sözler, Abdülhamit karşıtlığı için sürgün edildiği halde şimdi de İttihatçı karşıtlığı yapan Köse imam için söylenmiş sözler olarak karşımıza çıkıyor. Köse İmam, Âsım şiirinde İttihat­çılara karşı Âkif’in duygularının adeta tercümanı olmuştur. Aslında Âkif İttihatçılarla müca-

delesini Köse imam üzerinden yürütür, onun ağzından onlara cevaplar yetiştirir. Köse İmam, İttihatçı yapıdaki insanların “Mürteci” yaftasına karşı “Mürteciyim hamdolsun” diyerek cevap verir.

Bir fenâlık görerek yapma, desen alnına ta, İniyor hatt-ı celîsiyle Hamîdî tuğra!

İşte gördün ya, herif “sâye-i hürriyyette”

Diyerek başlamak üzreydi hemen tehdîde ;

Eskiden vardı ya meydanda gezen ipsizler:

Hani bir “sâye-i şâhâne” çekip herşeyi yer!

Onların bir çoğu ahrâr-ı izâm oldu bugün;

Mürteci; nah kafa, bizler... Kerem et; hâli düşün!

Zorbalar saltanatından ne zaman kurtulacak?

Hiç bu mantıkla a divane hükümet mi yürür?

Bir cemaat ki erenler işi yumrukla görür,

Kafa bitmiş demek artık çekiver kuyruğunu!

Kuvvetin hakkı mıdır enselemek bulduğunu

Espri ustası İmam

Yorgundum efendim de...

-Evet

Haber aldık... O fakat sizce büyük bir şey mi

On kadın dövse yorulmaz, benim İhsan Bey'imi

Bilirim ben ne tosundur

Diyerek ince ince giydiren biridir. Yani aslında “Öküz” der ama bunu incelikle yapar.

Bazen de Âkif’i çok sevdiğinden olsa gerek direk yüzüne karşı söyler;

“Nesl-i hâzır” denilen şey pek acâib birşey:

Hoca rahmetliye bak, oğluna bak hey gidi hey!..

Zübbelik yok!

-O ne Ben zübbe miyim

-Oldukça

Sonuç

Âkif, Ali Şevki hocaya kendisi hayran olduğu gibi bizi de hayran bırakır. Onun aktardığı pro­fildeki “ilmi az, görgüsü çok” bu hocaya hayran olmamak elde değildir. Hocadaki dobralık, şakacılık özelliği, lafı gediğine koyma yeteneği, himayedâr bir baba tavrı, başını kesseler ger­çekten vazgeçmemesi ve Köse imam şiirindeki mahallenin her şeyi; hocası, babası, kadısı, kabadayısı, sığınılacak kucağı 

Her şeyden önemlisi argo sözleri en nezih şekilde söyleyebilmesi, anlayanın anladığı şekilde argo fıkraları yerinde kullanması; tosunum, beyim, iyi kaçmaz, halt etme, hangi haysiyetin oğ­lum, sus ulan izansız, bu yenir herzemidir, yıldızdaki ödlek, yine kondun hoca, nah kafa bizler, zübbelik yok, maskara      

Köse İmam, Âkif’e en ağır salvolarını yapsa da kendinden büyük arkadaşı Köse İmam’a Âkif de yeri gelince ağır lafları kondurmasını bilmiştir.

Son olarak şu anektod ile bitirelim:

Aralarında muhabbetin çok ileri olduğunu gösteren olay şöyle nakledilir; “Mehmed Âkif, kı­zının nikâh törenine çok sevdiği ahbâbından olan Bosnalı Ali Şevki Efendi’yi de dâvet etmiş­ti. Yaşlı hoca efendi bu dâvete biraz geç geldi ve gecikme sebebi olarak da, Vefâ Yokuşu’ndan çıktığını söyledi. Merhûm Âkif de, bu yerinde mâzereti, yerinde bir hakîkatle mezcederek mütebessim ve mânidar bir şekilde şöyle dedi: “Hangi Vefâ Yokuşu’ndan bahsediyorsun hoca efendi? Nesl-i hâzır (şimdiki nesil) o yokuşu çoktan düzledi..."1

Bosnalı Ali Şevki Hoca ya da Nam-I Diğer Köse İmam

Özet

Bu çalışmamızda Akif’in Asım şiirinde sürekli şakalaştığı, tartıştığı ikili diyalogtaki Bosnalı Ali Şevki Hoca’yı anlatmaya çalışacağız. Hoca, Akif’in çok sevdiği ve mertliğine hayran olduğu biridir. Ali Şevki Hoca da Akif’i çok sevmektedir. Bu iki dost kişinin zevkli ve espri dolu diyaloğu Asım adlı bir şaheserin de ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Akif’in sırdaşı, yoldaşı, dert arkadaşıdır Köse İmam. Aslında Köse imam Bosnalı Ali Şevki Hoca’dan yola çıkarak hayalini süsleyen düşünceleri giydirdiği bir karakterdir. Hakkında çok az bilgi bulunan Köse imam hakkında toplayabildiğimiz kırıntı bilgilerle Akif’in hayal dünyasını süsleyen bu şahsı anlamya çalıştık.

13 Bkz. Osman Nûri Topbaş, Gönül Bahçesinden Son Nefes, Erkam Yay.

 

Mehmed Âkif, Âsım ve Gençlik, 2015

Kitabın tamamı: https://kitap.tyb.org.tr/kitap/asim.pdf 

 

[1] Eşref Edib, Mehmed Âkif Hayatı - Eserleri ve 70 Muharririn Yazıları, İstanbul 1960, s. 284- 376.

[2] Ertuğru Düzdağ, Mehmet Akif Ersoy, İstanbul 2004, 172.

[3] Hasan Basri Çantay, Akifname, İstanbul 1966, 199.

[4] Kazım Yetiş, Bir Mustarib-Mehmet Akif, İstanbul 2006, 140.

[5] Mehmet Emin Erişirgil, Ölümünün Ellinci Yılında İslâmcı Bir Şairin Romanı, Ankara 1986, 92.

[6] Mithat Cemal, Mehmet Akif, İstanbul 2007, 64-69.

[7] Hiç unutmam, Hocazâdem ki, sıcak bir gündü, Bahçedeydik bana bir parça baban küskündü.

- Sana düşkündü babam, küstüğü olmazdı ama...

- Boşboğazsın diye kızmıştı.

- Kerâmet!

- Sorma!

Büsbütün kızdırayım bâri, dedim...Bkz. Asım şiiri...

[8] Uğur Derman, “Âkif Bey İçin Yazılmış Bir Mersiye Ve Târih Manzûmesi”, I. M akif Ersoy Sempozyumu, Burdur 2008, II, 773.

[9] Bilal Kemikli, “Demevi Şiir yahut Asım’ı yeniden Okumak”, Mehmet Akif Milli Mücadele ve İstiklal, Ankara, 2011, 240.

Bu haber toplam 1843 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim