Cumhuriyet’in kurulmaya başlandığı dönemde, Osmanlı toplumu hem siyasî hem sosyal hem de dinî yapıda oluşan karışıklıklar sebebiyle zor bir süreçten geçiyordu. Hilafetin kaldırılması ve saltanatın demokrasi düzeniyle değiştirilmesi gibi büyük siyasî kararların yanında kıyafet kanunu ve alfabenin değişmesi gibi sosyal hayatı kökünden etkileyecek radikal kararlar alınmıştı. Bu değişim ve dönüşüm, toplumun dinî yapısında da ciddi sarsıntılar meydana getirmişti. Dinî yapıyı muhafaza etmek, İslâm’ın hükümlerini öğretmek ve bununla ilgili düzenlemeleri yapmak üzere 1924’te “Diyanet İşleri Başkanlığı” kuruldu.
Osmanlı toplumunun Batılılaşma sürecine girmesiyle birlikte felsefî ve edebî tercümelerin artması yurtdışında eğitim alan aydın kesimin çoğalması ve medreselerin işlevselliğini yitirmesi halkın İslâm kültüründen uzaklaşmasına sebep oluyordu. “Kur’an ve Hadis Tercümesi Projesi” kapsamında İslâm medeniyetinin daha iyi anlaşılması adına bazı çalışmaların yapılmasına karar verilmiş, hangi alanda ne tür çalışmalar yapılacağını belirlemek üzere bir heyet kurulmuştu. Yapılacak çalışmalar, tefsir ve meal çalışması başta olmak üzere, öncelik sırasına göre çeşitli eserlerin tercümeleri, İslâm’a yönelik fikrî saldırılara cevap niteliğinde eserlerin hazırlanması vb. amaçlarla yürütülecekti. Yapılacak olan faaliyetlerin bir diğer önemli özelliği ise daha önce tercüme edilmemiş eserlerin üzerinde çalışılacak olmasıydı.
Türkiye’de ilk kez yapılacak olan bu tercümelerin mütercimleri için belli şartlar aranmaktaydı. Dinî ilimlerin bilinmesine ilave olarak eser yayınlamış olmak, felsefe bilmek ve en az bir yabancı dil bilmek aranılan şartların başında yer alıyordu. Bu özelliklere sahip birini bulmak o dönemde oldukça zordu. İlk olarak, yapılacak tefsir çalışması Elmalılı Hamdi Yazır’a, meal çalışması Mehmed Akif Ersoy’a teklif edilmişti. Bir süre sonra Kur’an’ın daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacak çalışmaların yanında hadis tercümelerinin kaçınılmaz olduğuna da karar verilmişti. Diğer çalışmalar için de uygun kişiler aranıyordu fakat aydın kesimden İslâm kültürüne hâkim birini bulmak samanlıkta iğne aramak gibiydi. Özellikle hadis tercümesi söz konusu olduğu için liyakatli birini seçmek daha da zorlaşıyordu.
Devamı: https://www.dunyabizim.com/portre/secdede-gitti-hudaya-naim-babanzde-ahmet-naim-h43553.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.