• İstanbul 20 °C
  • Ankara 21 °C

Şiir kitapları derûnumuzu anlatır

Ahmet Doğan İLBEY

Korona yasakları kalkmış olsa da bu şehir münzevîsinin çarşıyla, alışveriş merkezleriyle, bağ bahçeyle, köyle, yazlıkla, tâtille, maçla, sporla iştigali ve ünsiyeti olmadığı için hânesinde yâni mağarasındadır hep. En sevindiği şey kapısını çalan postacının “kitap paketiniz var…” demesidir. Elden gelen kitaplar da aynı duyguyu yaşatır.                                                                         

“MARAŞ SAATİ”   

Bu hafta okuduğum ilk şiir kitabı şair Yasin Mortaş’ın “Maraş Saati” dir. 12 Şubat Belediyesi yayınlarından Nisan 2021’de çıkan ikinci şiir kitabıdır. İlk şiir kitabı  “Güvercin Vadisi Şiirleri” 1997’de Kırağı Yayınlarından çıkmıştı. Yasin Mortaş narin ve yumuşak kelimelerle şiir yazan bir şair. Mısraları ürkütmez, bağırıp çağırmaz, ukalalık etmez, meydan okumaz. Sessizdir, hüzünlüdür, narindir... Şiirleri Kırağı, Dolunay, Hece, Hece Taşları, Dergâh, Türk Ede­biyatı, Yitiksöz, Yedi İklim, Türk Dili, Edep, İnsan Saati, Yalnız Ardıç, Alkış, Güneysu, Mostar, Gülbang, Bir Edebiyat Yaprağı, Yoldaki Kalemler gibi dergilerde yayınlanandı. Şiir dalında birçok ödüle lâyık görüldü. “Maraş Saati” Kahramanmaraş’ın sûret ve sîretini anlatan bir şiir kitabı. Her Maraşlı okumalıdır. Şiirler zaman tünelinden Maraş’ın eski sokaklarında, dağlarında, târihî ve dinî mekânlarında, Maraş’ın usta şairlerinin ruhaniyetinde dolaştırıyor. Maraş,  kitabın başından sonuna kadar “Ökkeş” ismiyle özdeş olarak mısralara çekilmiş. “Ökkeş” Maraş’ın bir sembolü…  Şiirler dört bölümde toplanmış. “Yeryüzü Saatleri” de “Maraş’ın Destan Saati”, “Mağara Saati”, “Dağ Saati” adlı şiirler yer almaktadır. “Bedesten Saati” nde  “Kadim Bir Saat” adlı uzun soluklu bir şiir var. “Maraş’ı Ağlatan İthaflar” da “Ilgım Kuşu”, “Buz Tutan Dudağa Harfler”, “Yalnız Ardıç”, “Ali’ye Ağıt”,“Efsus Sağusu”, “Hüzün Tezleri”, “Efsus’lu Havva Solosu”, “Gol Çiçeği”,  “Güvercin Rüzgârı” “Maraşlı Bayram”, “Maraş’ta Bir Şair Musallası”, “Beyaz Serçe Temrinleri”, “Maraş’ta Güz Öykü” “Keş Dağı Ağıtı.”  “Mensur Ağıtlar” da  “Şiir Sesli Kartal Sağusu I”, “Şiir Sesli Kartal Sağusu II”, “Şiir Sesli Kartal Sağusu III”,  “Kalemi Şiir Çerağı Bir Şair” , “Yağmura Aşina Bulut”, “Tuna Yüzlü Şair”, “Hurman Kalesinde Kalem Yontan Şair”, “Ceyhan Köprüsü (Taş Köprü) Sularında”, “Ağlayan Gelin (Ters Lale ) Otağı” Bu bölümde ağırlıklı olarak merhum Bahaettin Karakoç ve Abdurrahim Karakoç’un şair şahsiyetleri üzerine manzum ve mensur yazılar yer almaktadır. Maraş’ın sûret ve sîretini göstermeye Maraş’ın Destan Saati” başlıyor kitap:  Yüzümüz bedir / aşka buradan çıngı verilir / turnamın / sesi aşktan / “kanadın ıslanmış yağmurdan yaştan” /ben Ökkeş’im / Hartlap bıçağının su bilgeliği ve örsüm / güneşe yürüyen tan keskinliğiyim işte / bıçkın bir çelik iliği / ilkin kalpte bileylenen uhde /çıngının yağmura dönüştüğü meşale tüveyci /işte, kalbimde / karanlığı kanatış meşalesi/ Ede’nin kartal taranışı işte / bende ruhun çatıldığı yer / bir kalbin bir kalbe yaslandığı gibi içimdeki ülke / Ökkeş’im / kalbim göğü karşılayan nefesle kaim / çokça diriliş burcuyum/çokça Yusuf ve kuyu bildirisi / göğü yıkayan yıldızları not tutan seyyah /bir kervan seferi kanımda kızışan sızıyla / ben ikindi sükunetiyim uzadıkça hüzne / ah Maraş seninle / Aksu’yum işte / ovaya ses veren neşide sağanağıyla mülhem /Akdeniz çağrısıyla rengini arayan bulut kirmeni / taş köprüden geçen ay burcu Ceyhan’ın kuş yatağı /-ah  Kanlı Köprü’nün taş kanaması/Kanlı Dere’nin kan sızısı- göğse aminler mühürleyen / olgu/su korosu ve huşû mevsimi / sarplara dik akan/yokuşu kırk adımla tutan süha / kırk kanatlı aşk kuşlarının yarasındaki merhem / ben Ökkeş’im işte sımsıkı / dağ defterine yazılı Milcan /ve haykırışlar taşıran uzaklara ey şehrim/ gün yüzüm, sezgim / yağmura şerh ol / gözyaşım tenine değince / Ökkeş’im ben  / yokuşlara nefes veren Tekke içimde bir ülke / alnımda atlı kışkırtan bir hilâl kıvrımı / bir diriliş kavsi /  yıldız bulaşığı dilimde huşu sesleri/ bir bildirge /  o sesleri sokağa döşeyen direniş yayı/ve okun ucu benim / benim Sütçü İmam namlusundaki ışık talkımı / güm güm /tarihin şadırvan şırıltısı: gül sesi /İbrahim’in göğsü melek nefesi / taş medrese sesimin elleri / ve Taş Han avlusunda Ede imgesi /sayfalarca bahar kıpırtısı dudağımın kumrularıyla / Hayyalel Felah sesi / aşk aynasına düşmüş bir bedesten yüzümdeki loşluk / Fatih’in gemileriyle inen kuşluk benim /o mütevellit vakit / alnımda konuşan bakır tezi /ar ve ter izi / namlu ucuna ses veren o yalansız terazi / vınlayıp kanatan put silsilesini / kuruyasıca o elleri / benim Fransız kalanlara tarih dimağı ve altın simyası / bakmanın görme utku Arslanım ey/tarih rüzgarı / Ahır Dağı’nın gök tanıklığına / sayfalarca yıldız / şubatlara rüzgar çağıran şiiri ah peygamber çiçeği / divanda bir ‘Elif ‘ dimdik ve hay / rahlede rikkat çiçeği ve hay / bileğimde kurulu saatin evliya dakikası iç mağarası / hançeremde hûlar kaşındıran vakit / terkimde eskimeyen bir koşu / bürünür giderim / ‘cancık’ kapılı güneşlere koşturdukça açılır atımın sağrısı /  avuçlarımda bin güneş /  bin dua / bin kıvanç / bir kürek / bir kazma kamaşır ellerimde / bin yıl sofrası açarız biz çetelerimle / ey şehrim, kadim hüznüm, akağım  / zemzem ol / yüzün yüzüme süzülünce / ah bindallım / belledim /çeteliğimin gülüşüne kördüğüm bir hayat ilmeği olduğunu / içime uzanan yolların bel kemiğini / ve toprağın / ve aşkın / ve tutkunun / şebneme yaslanan göğertisi olduğumu uykusuz fidanın belgeli özeti hüznü / ve öğrendim / ölmeyi öldüren Ökkeş olduğumu / Şeyh Adil küpesi kalbim Fatiha kuşları hû hû / kalbimde sükûnet uçuşları hû hû / bir dirilik ahdi ve diri duyuşlar hû hû / şüheda rüzgârını öpüp de geçen alnım / göğün ebabil sarnıçlı akışları hû hû /Belledim /  Yusufların yusufçukların / kayıt altındaki diriliş şiirini: hû hû / çınar bir tarih sarkıtıdır / yağmur cıvıltılarını saklayan mihmandardır / hışırtısız akşamın koynundaki sırdır / o sırda saklı bir dağ vardır / ben Ökkeş’im / sim sırma toprağa hasret ekildiğini belledim / evet belledim / hasretin mendile dokuma içeriğini / yârin gülüş işlemesini / teni eriten mum ipliğini / evet belledim /yâr ’in yanağındaki Havva yeminini / Yemeni derinliği yüzünü / aşk tarihi / istiklâl aynası yüzünü / yürek gamzesinde aşkın yoğuruluşunu/o dağ/Ulu Camii’ avlusuna sığmayan bir gök topluyor/toplanıyoruz / ben ve rüzgâr saf saf / ben ve melekler saf saf / yeri göğü sarsan bir hutbe: gök ay’sız olmaz; hilal kalbimin kavsi / taş söken minberde son çağrı: kan yıldızsız olmaz /  geceyi yırtan o ruh yangısı çağrı / ifriti büken / kötüyü öteleyen / o çarpıcı hutbe / alev saçan çağrı / ve o çağrı mozaiği Rıdvan /  ve onun kaleleri sırtlanış hiyerarşisi / Cuma çiyleriyle tomur tomur kurtuluş manifestosu / kalbin bayrağa taştığı zafer uzantısı / direnişin kanla çalkalandığı gün korosu / Hürriyetin yağmur taşınışı sütun sütun / gâvura karşı gül ile damıtılmış bir yaşamak solosu / günün / yere taşınış ırmağı sesim: Alla hû Ekber / Pınarbaşı’nda abdest alan atlı, kanıyla dörtnala / Uzunoluk’ta bir gökkuşağı hiyerarşisi ve bâki / Poyraza tutulmuş bir ay kitaplığı sokaklar / direnç benim /  ve haki / derkenar  dağ yürüyüşleriyle aşılmış bu şehrin dilinde kırık bir alfabe / gibi duran yalnızlığı çağırdım / yokuş saatlerinin altından geçen rûzigâr /bir Maraş ağrısı sapladı kalbime /ki yüzüm ahir yanlarıma yansıyan bir kent gibi ürperdi içinde / kim çağırdıysa gittim kim gittiyse çağırdım / sözüm aktı durdu o ateşlenmiş buluttan / eğildim insan yansımalarıyla o gölgesiz aynalarınıza / gecenin dokunulmamış rahminden ışıklar topladım /   Ay / aynada / kınalı gece / yansır yüzümün ırmağı Akdeniz’e /ufuklar çatlatan süvarilerle namlu /aşk tarifiyle uzayan saçların gibi benim, ıslak hasret beliklim / benim o kurşun gibi kaynar bakış / biliyorum / Senem Ayşe’min gözleri tetik çeken bir Mehmet / tetik, ben ve Senem’de merhamet / ve sonra o fecir / sürmelenmiş bir mavzer gibi onurlu omzumuzda: tan tan / güneş ovaya muştular fısıldayan cümle oluyor / ve o başak: öğütülen duygu tarlaları / ve o sokak: başakların olgun rüzgârı /  o rüzgârı öğütüyoruz harf harf  / yine oluyor bir cümle / ruhla ten arasında övünç öğütüyoruz / işte helalle pişen dilim ve Maraş çöreği /dolunay / güneşle kalaylanmış bir aşk tepsisi sofralarda / bir ceylan izi yanımızda / Başkonuş’ta / Yavşan ve Uludaz’da / Taşoluk’ta bir kuzu sevinci anneler sükûtla baş başa / ey şehrim /  kanadım, turna düşüm / güneşin pervane olsun /  kanatların göğ(s)üme değince / göğsümü inileten aşk çalabı / Halil gürzüyle yenilenen taş köprü üstündeyim / güm güm /  davul /tenimle gerilen Ay gibi yarar karanlığı /  ki o yarıktan taşar Aksu bir şebnem sezgisiyle / Kumaşır’la ova iç içe bir met ritmi /  rampaların kırıldığı dizimde bir cezir ritmi / Malik Ejder tepesi /sahabe tutanağı / dua içtenliği / o / içli gölün kuğusuz dili: durgun bir Leyla’yım ben / çöl yorgunu dudağımla / sevgiliyi alnından öpme fiili / derkenar “bu ejder kalesinden sökülmüş aynaların gecesi yok / öyle bir ak su ki ışıkların içinden geçen saat / zamana ayarlanmış yalnızlıktan / bir Maraş bir ağzım yanar / dökülür üzerime o Milcan’ın topladığı rûzigâr / ya vakit durulur içimde / ya da ocaklarda saatler kaynar / Gâvur Gölü batık bir akşamın saklı kenti: -dudağımda bakırdan bir su terlemesi- /kuzu öğretisiyle uyanan Karagöl’de keven sezgisi /-sümbül ağrısıyla uyanan bir oba türküsü- / Pınarbaşı şırıl şırıl gözyaşı betiği / saraçhaneden kuşlara bengisu süzülüşü / Bertiz’i uyandıran bebeğin salkım salkım gülüşü / ey toprak beşiği / ben Ökkeş’im  / gün / kurşun gibi seken bir atlıdır / biliyorum / biliyorum /Afşin alp gözleriyle eyerli / Elbistan nehir esleriyle eyerli / Pazarcık demir ısısıyla eyerli /  Türkoğlu eyerli hazır atlarıyla / Göksun sümbül bahtlı ve eyerli / Çağlayancerit açar göğsünü dağlara /eyerli/ Ekinözü ağrısız subaşlarında eyerli  /Nurhak keklik taşları üzerinde eyerli / dağ muştusuyla yükselir bir nida / atımız ufuk ile / ve aşk ile eyerli / ey şehrim / dirimim-dirilişim / gözlerim dolu olsun / dudağım rahlelerine değince / Ben Ökkeş / derviş yüzlü bulutun gözyaşı yazıtı / Yedi Yaren uykusuyla surlar övündüren algı bir kapıdan bir kapıya açılan nöbet  /yağmur çerağı o bulutun çarkındaki ateş / çakmak çakmak ve mümbit bir sarsılış ateşi / Yedi Kuyu sırrıyla kaynayan atlasın ateşi / bakraçlardaki buğulu sabah kar kaynatılan küplerde büyüyen umut / kıyama durduğunda/çiğdemin ağartı telaşı /ve Ağlayan Gelin’in rükû sentezi /ve Orkide’nin yaz üşümesi / suyun kuyuya kervan müjdesi / mavera çeşmesine abdest çınlamasıyla dokunan ten / ve Mekke duyuşu /ve Medine sessizliği / ve Ulu Camii ezanlarıyla /  Itırlaşan boşluk /  ruhumda bir gül karıncalanması gibi kalır / damıtılmış gül alkımı  / lirik kuşum /kan şıvgınım / akıl usaresi aşk süreğim / uykusuzluğun kızıl yankısıyla övünç çarpıntım / ısırılmamış elmam/ ar yanağım / yüzüme tebessüm izi bırakan rüzgârındır/ ah nazlım /Ahır Dağı’nda sümbül buğusuyla sırlı kuyu /ah Yusuf içim kalbim kalbinin dağında Anadolu / keklik zikrim / ah kalbim / Berit bir bahar Kehkeşan’ı / yankılanır ruhun ruhumda / ah aşk yankım / ağrı ve sevincine ayarlandığım / kalbimdeki ayarlı saat / Maraş saatim…”

“YANINA GİTTİĞİMİZDE”                                                                                          

Okuduğum ikinci şiir kitabı şair ve yazar Ömer Yalçınova’nın “Yanına Gittiğimizde” adlı kitabıdır. İkinci şiir kitabıydı okuduğum. Muhît Kitap yayınlarından Ekim 2020’de çıkmış. Hâl tercümesine göre ilk şiir kitabı 2015’de Okur Kitaplığından çıkan “Ömer’in Çatılan Kaşları” dır. Yeni Şafak Gazetesi Kitap Eki’nde kitap tahlilleri yapıyor ve çokça roman tenkitleri üzerine yazıyor. Dünyabizim.com sitesinde de yazdığı bu tür yazılarından oluşan yazılarını “Raskolnikov mu, Bihruz Bey mi?” adıyla ve denemelerini “Aynamdan Yansıyanlar” adıyla kitaplaştırmış. Dergâh, Muhît, İtibar, Hece, Sabit Fikir, Kırklar, Fayrap ve Atlılar gibi dergilerde yazmaya devam ediyor.                          

“Yanına Gittiğimizde” adlı şiir kitabındaki yer alan yirmi iki şiir üç bölümde toplanmış. “Buzdan Kaleler”, “Kerpiç ve Ahşap”, Olmayacak Dua.”               

Ömer Yalçınova’nın “Saklanmayı Bıraktım” adlı şiirindeki (s.13) şu mısralar birçok insanın yaşadıklarını anlatıyor: “Beni alın diyorum briket duvarların üstünden atlayın / Kollamayın kesinlikle düşerken vişne ağacından / Karpuz sevinciyle koşan çocuğun / Merdivenden devrilişini seyredin/ Sakın yetişmeyin onun son adımlarına / Yığılıp kalan hayallerine ve heveslerine (…) Şimdi beni gökkuşağının renklerine raptiyeleyin / Salındığım dünya hayatından çıkarmayın / Boğulsun yine o kuyuyu doğru eğilen korkularım / Gün neler taşıdı diye bakmaya vakit kalmasın…”                                                                                        

Gözlerinde Karanlık Geyik Heykelleri” adlı şiirindeki (s.17) şu mısralar dokunaklı: “Seni alıp götürecekler / İstemediğin yerlere / Soğukta yürüyeceksin / Gözlerine soğuk rüzgârlar dolacak / Uzun uzun bakacaksın / Oyun oynanan masalara / Gözlerinde karanlık geyik heykelleri / (…) / Seni alıp kaldırıma koyacaklar / Sen ateş sanacaksın cebindeki paraları / Hayır dedikçe seni / Yolun kenarına bırakacaklar / Her yanın isli sisli puslu ve soğuk olduğunu / Haykıracaklar sana / Sabah olmasın isteyeceksin / (…) Evet yazacağım diyeceksin mesela kendinden emin / Sonra hayır yazmayacağım diyeceksin kendi kendine / (…) Kekelemeyi bırak artık / Masana ve kitaplarına dön / Baş ağrılarına ve yorgunluğuna / Yükselmeyecek kadar kaygılı / Doruklara çıkamayacak kadar yüklüsün.”(ilbeyali@hotmail.com)

   

Bu yazı toplam 159 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim