• İstanbul 14 °C
  • Ankara 20 °C

Sürgünde Unutulan Türk Şairi

Sürgünde Unutulan Türk Şairi
İbrahim Sabri, Mısır Dâneleri’nden Seçmeler

2021 Şubat ayında Sürgünde Unutulan Türk Şairi İbrahim Sabri Mısır Dâneleri’nden Seçmeler ismiyle Ekmeleddin İhsanoğlu, Abuzer Kalyon ve Filiz Kalyon tarafından bir kitap yayımlandı. 416 sayfadan müteşekkil olup Kabalcı Yayınları arasında çıkan kitapta İbrahim Sabri’nin hayatı, sürgün seneleri, Mısır ve Libya üniversitelerindeki hocalığı ve eserleri hakkında bilgiler verilerek Arap harflerinden Latin harflerine aktarılan Mısır Dâneleri isimli eserinin şiirler bölümü yer almaktadır. Osmanlı Türkçesinin dil hususiyetlerini taşıyan şiirlerin anlaşılması için Arapça ve Farsça menşeili olup da manaları az bilinen veya bilinmeyen kelimeler için her sayfanın altına sözlük de konmuştur.

İbrahim Sabri, Osmanlı Devleti’nin son Şeyhülislamlarından Mustafa Sabri Efendi’nin oğludur.  Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi, İslamî ilimler konusunda büyük bir âlim olup 150’likler listesinde olması vesilesiyle Türkiye’den uzak tutulmuş ve sürgün hayatını yaşadığı Kahire’de 1954 yılında vefat etmiştir. Kabri, Kahire’de Gafir Kabristanı’ndadır. Şiir yönünden kuvvetli bir kaleme sahip olan Şeyhülislam hazretlerinin oğlu İbrahim Sabri Bey, Prof. Dr. Yekta Saraç’ın 1997 yılında kaleme aldığı Mehmet Âkif’in Gölgeler’inin Arapça’ya Tercümesi ve İbrahim Sabri Efendi, isimli makale ile ilim âlemine tanıtılmıştı (Divan İlmî Araştırmalar Dergisi, S. 5, s. 247-258).

            Sürgünde Unutulan Türk Şairi İbrahim Sabri Mısır Dâneleri’nden Seçmeler’in ön sözünü kaleme alan Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, kitabın muhteviyatı ve İbrahim Sabri Bey hakkında şu değerlendirmede bulunulmaktadır:

“Yirminci yüzyılda sürgünde yaşamış Türk şairleri arasında İbrahim Sabri, en çok unutulan bir şair olarak dar bir çevrenin dışında edebiyatçılarımızın ilgi odağında olmamıştır. Son Şeyhülislamlardan olan babası Mustafa Sabri Efendi’nin 150’likler listesine eklenmesiyle genç yaşta başlayan ızdıraplı sürgün hayatı 150’liklerin vatana dönmelerini engelleyen yasağın kalkmasıyla da yaşamış oldukları Mısır’dan ayrılma imkânı bulamayan İbrahim Sabri hayatının sonuna kadar burada yaşamayı sürdürmüştür. İbrahim Sabri’nin biyografisi ve şiir örneklerinden oluşan bu eserin yayınlanmasının kaybolan dünyadan dikkate değer bir safhanın daha aydınlanmasına vesile olacağına inanıyoruz. Görüleceği gibi, güçlü edebî ve fikrî hüviyeti olan İbrahim Sabri, şiirlerini topladığı Mısır Dâneleri isimli eseriyle âdeta bir devre ışık tutmaktadır. Şahsiyetinde olduğu gibi şiirlerinde de Osmanlı kültür, tarih ve dil şuurunu ön planda tutan şair millî ve manevi değerlerin yok edilmeye çalışılmasına itiraz etmektedir. Mısır Dâneleri değişik saik ve münasebetlerle yazılan çok sayıdaki şiirleri ve çok sayıdaki manzum şiir tercümelerinin yanı sıra iki manzum piyes ihtiva etmektedir. Bunlardan ilki, 73 sahifeden ibaret olan ve “II. Cem” ismini taşıyan iki perdelik bir oyundur. Diğeri ise “Yavuz Hırsızlar” 43 sahifelik iki perdelik bir oyundur. Üç bölümden müteşekkil bu çalışmanın birinci bölümünde “Sürgünde Unutulan Türk Şairi” ana başlığı altında İbrahim Sabri Bey’in biyografisi, Kahire yılları ve İskenderiye hayatı, şiir dünyası, İbrahim Sabri’nin Türk edebiyatından Arapçaya tercümeleri ve eserleri tanıtılarak değerlendirilmektedir. İkinci bölümde, “Mısır Dâneleri Hakkında” başlığını taşıyan bir inceleme yer almaktadır. Üçüncü bölümde ise “Mısır Dâneleri’nden Seçmeler” yer almaktadır.”

Mısır Dâneleri’nde Sürgünde Unutulan Türk Şairi başlığı altında İbrahim Sabri Bey’in biyografisi yer almaktadır. Kahire yılları ve İskenderiye hayatı anlatılmıştır. Şeyhülislam ailesinin sürgünde çektiği sıkıntılara misal teşkil etmesi açısından Ekmeleddin İhsanoğlu’nun kitabın 21 sayfasında verdiği anekdot ehemmiyet taşımaktadır.

“Şeyhülislam olan babasına hayatını temin edecek şekilde Mısır Evkaf Bakanlığı’ndan maaş bağlanmakla beraber genç İbrahim Sabri’nin hayatını kazanması gerekmekteydi. Eşi üç kızı ve oğlundan oluşan kendi ailesini geçindirmek için farklı meşgalelerle meşgul olmak durumundaydı. Kahire’ye göç ettikten sonra burada çok sıkıntılı günler geçirir. Rahmetli Ali Ulvi Bey, Kahire’de el-Ezher’de tahsil etmek için bulunduğu sürede (1940-1945) baba-oğul Sabrilerle yakın dostluk kurar ve hatıratında o sıkıntılı günleri özetleyen İbrahim Sabri’nin Mısırlı bir dostu ile yaptığı konuşmasının şahidi olarak aktarır: “Aziz üstad, siz ne diyorsunuz! Bakınız, elimdeki şu derin yara izini görüyor musunuz? Biz ailecek Kahire’ye ilk geldiğimiz günlerde, evimizde ekmek yoktu. Peder, bir çuval kuru fasulye almıştı. Onu çaydanlıkta kaynatarak pişirir ve yerdik. Kahvaltımız da öğlen ve akşam yemeklerimiz de haşlanmış kuru fasulye idi. Bu mahallede komşumuz olan bir Ermeni vatandaşın yardımı ile ayakkabı tamirciliğini öğrenip, üç beş kuruş için onun yanında çıraklığa başladım. Derken bir pençeyi takmış, köseleyi keserken, bıçak kaçtı, kemiğe kadar elim kesildi… Sonra, şimdi devlethanesinde bulunduğumuz üstad Mahmud Şakir Bey’in tavassutu ile bir iş bulabildim. Daha neler neler!”

  İbrahim Sabri’nin Şiir Dünyası başlığı altında şairlik yönü üzerinde durularak özellikle Mehmed Âkif’e Sevgi ve Polemik başlıklı kısımda şairin Mehmed Akif Ersoy’a bakışı hakkında bilgiler verilmiştir. Aynı bölümün devamında İbrahim Sabri’nin Hüseyin Siret ve Yahya Kemal Beyatlı ile münasebetleri ve karşılıklı şiir yazmaları hususuna temas edilmiştir. İbrahim Sabri’nin Şiirlerini Kim Dinlerdi? başlığından da şairin zaman zaman bazı toplantılarda şiirlerini okuduğunu anlamaktayız.

Eserde, İbrahim Sabri’nin Türk edebiyatından Arapçaya yaptığı tercümelerden bahsedilmektedir. Ayrıca Türkçe yazdığı şiirleri, Arapça yazdığı makaleleri ve Türkçeye çevirdiği Arapça eserler tanıtılmıştır.

Mısır Dâneleri hakkında bir değerlendirmenin olduğu kısımda ise İbrahim Sabri’nin şiirlerinin muhteva bakımından sınıflandırılması,

 

Gurbet Muhtevalı Şiirleri,

Siyasi Tenkit İhtiva Eden Şiirler,

Aile Fertleri, Yakın Muhiti ve Diğer Şahsiyetler İçin Yazdığı Şiirler,

Mısır’a Dair Şiirler,

Manzum Tercümeleri

 

başlıklarıyla yapılmıştır.

 

İbrahim Sabri, ilk gençlik yıllarından itibaren gurbet ve sürgün hayatını yaşamaya başlamıştır. Şiirlerini yazdığı yerlerin mekân isimlerini ve tarihlerini kaleme aldığı şiirlerin altına not düşmüştür. Bu notlardan İbrahim Sabri’nin, Balkanlarda, Avrupa’da, Ortadoğu’da ve Afrika’da bulunup şiirler yazdığını anlıyoruz. Kısaca İbrahim Sabri, şiirlerini Amerika ve Avustralya hariç diğer üç kıtada Asya, Avrupa ve Afrika’da kaleme almıştır.

Kitapta İbrahim Sabri’nin üslup hususiyetleri bakımından, şiirlerinde aruz ölçüsünü başarılı bir şekilde uyguladığı belirtilerek şairin üslûp olarak Servet-i Fünûnculara yakın olduğuna işaret edilmektedir. İbrahim Sabri Bey’in şiirlerinde Osmanlı Türkçesinin söz varlığını ahenkli ve başarılı bir şekilde uyguladığı vurgulanmaktadır. Şairin bu tarzının şiirlerine farklı bir hususiyet ve selaset kattığına işaret edilmektedir. İbrahim Sabri’nin şiirlerinde yer yer Divan edebiyatı tesirleri görüldüğü belirtilmektedir. İbrahim Sabri’nin Peygamber Efendimiz (SAV) için yazdığı “Bâb-ı Mustafa’da” adlı şiirinde kullandığı,

 

Makâm-ı Ahmed ü Mahmûd u müctebâdır bu,

Türâb-ı hubb-ı Hüdâ çeşme tûtiyâdır bu (16)

 

ifadeleri, divan şairi Nabi’nin,

 

Sakın terk-i edepden, kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu

Nazargâh-ı ilahidir, Makâm-ı Mustafa’dır bu

 

beytiyle başlayan meşhur na’tına nazire niteliğindedir. Şair, “Leylâ” isimli şiirinde divan edebiyatının en önemli mazmunlarından biri olan Leylâ ile Mecnûn kıssasına değinmiş ve bu mazmunun edebiyatımızdaki yerini şu mısralarla ifade etmiştir:

 

Eski her beste: Gazel, şarkı... Birer Leylâ’nın

Der-i iffetleri kurbundaki üftâdelerin,

Yalvaran dilleri hâlinde recûletle, hazîn.

Sesle, söylenmiş elemlerdir, ümitsiz, bed-bîn...

Bizde Leylâ ile Mecnûn: Edebiyyâtımızın

Nâmı, âşıklara reşk-âver olan kıssasıdır

Fahr eder Türk, bu hemen Hakk’a kadar pervâzın,

Aşka konmuş mesel olmuş, ebedî hissesidir

[Kahire - Helyopolis, 1940] (61)

Şiirlerinde Klasik Türk edebiyatı teşbihlerini de kullandığı örnekler bulunmaktadır. Şairin, gül - bülbül, sâkî - bâde, mest - âb-ı hayat gibi divan edebiyatının mazmunları içinde yer alan tabirleri kullandığı bazı şiirleri buna misal teşkil etmektedir. (61)

İbrahim Sabri’nin şiirlerinin büyük bir bölümü yaşadığı devir itibarıyla yapmış olduğu siyasi tenkit ya da tespitlerden oluşmaktadır. Bu tenkit bazı şiirlerde dönemin yapısına muhalif olma şeklinde görülürken kimi şiirlerinde ise bu devirde yaşamış kişiler ve durumlara karşı muhalefet etme şeklinde ortaya çıkmaktadır.

Aile fertlerinden, babası, annesi, ablası, kızları, yeğenleri ve torunu için şiirler yazmıştır. Eseride Mehmet Akif Ersoy için kaleme aldığı uzun manzume dikkat çekmektedir. Bu manzumede Mehmet Akif’in şiir gücü bakımından geçmiş çağların söz ve dil ustalarıyla denk olduğunu ifade etmektedir. İbrahim Sabri, Mehmet Âkif’e büyük bir muhabbet ve hürmet beslediği halde onun devrin siyasi gidişatına yeterince muhalefet etmediğini düşünmektedir. Servet-i Fünûn şairlerinden Tevfik Fikret’in “Sis” isimli şiirini örnek gösteren şair, Tevfik Fikret’in muhalif kimliğiyle Mehmet Âkif’in çekimser tavrını şu mısralarla karşılaştırmaktadır:

 

İslâm şâirinde, bu ma’kûs ittikâ,

Bir an kıyâs edilmeli: (Tevfik Fikret)’in,

Mülhid olan seciye-i şiiriyle, pek derin

Bir fark eder zuhûr, hükûmetle uğraşan

(Fikret)’le bilâkis o hükûmet için koşan

Yahut ale’l-ekall susan Âkif Bey’in şiir

Mesleklerinde… (Fikret)’in efkârı bî-nazîr

Bir aşk-ı fikri neşreden eş’ârının vakûr

Nazmında bir riyâzata benzer durur sabûr,

Bekler tulû’-ı fecrini bir devr-i nasfetin

Sisler, çamur, çakıl, uçurumlar… Bütün çetin

Şeyler sarar muhîtini lâkin onun cesûr (152)

 

Burada Mehmed Âkif’in dinden dönen Tevfik Fikret’le mukayese edilmesi gerektiğini söyleyen şair, Fikret’in haykıran, Mehmet Âkif’in de susan taraflarına dikkat çekmektedir. (84)

Nevres Paşa, Emir Şekip Arslan, Hüseyin Siret, Abdülhak Hamid Tarhan eleştirilmektedir.

İbrahim Sabri, hususan Fatih Sultan Mehmet’in türbesinin ziyarete kapatılışını eleştirmekte ve bu duruma karşı ses çıkarmak bir yana bir de devrin yönetimini destekleyen şair Abdülhak Hamid’e de ağır eleştirilerde bulunarak:

 

Bir zaman, Fatih’e: “Âlem sana makber” diyen ey

İhtiyâr-ı ibn-i zamân, ey kocaman Hâmid Bey!

Fatih’in na’şına, İstanbul’un üstünde yeri,

Görerek çok, kapıyorlar bile türbeleri... (94-95)

 

ifadelerini kullanmaktadır. İbrahim Sabri, Abdülhak Hamid’in Osmanlı Devleti’nin ortadan kaldırılmasından önceki bir devirde Fatih Sultan Mehmet’in türbesini ziyaret şiirinde Fatih’e:

 

“Türbendir en azîmi fethettiğin diyârın

Durmuş başında bekler: Bir kavim türbedârın” (318)

 

mısralarını da ihtiva eden şiiriyle methiyeler dizerken Fatih’in kabrinin Cumhuriyet devrinde ziyarete kapatılması karşısında susmasını eleştirmektedir.

Yine Ali Yakup Cenkçiler, Yahya Kemal Beyatlı, Osmanlı Prensesi Nermin Sultan İbrahim Sabri’nin şiirlerinde mevzubahis ettiği şahsiyetlerdendir.

Kitabın 117-123 arası bölümde ise Türkiye’de ve yurt dışında merak konusu olan Mehmet Akif Ersoy’un Kur’an Meali’nin akıbeti konusu da İbrahim Sabri Bey ve Mehmet Âkif’in Kur’an Meali başlığı altında ele alınmıştır. Konunun girişinde şu ifadeler yer almaktadır:

“Mehmet Âkif Ersoy’un üzerinde yoğun mesai harcayarak kale­me aldığı Kur’an meali ülkemizdeki edebiyat, tarih, siyaset ve ila­hiyat çevrelerinde tartışılmaya devam edilen konulardan birisidir.

- Kur’an meali Mehmet Âkif’e nasıl verildi?

- Mehmet Âkif meali tamamladı mı?

- Mealin akıbeti nedir? Meal yakıldı mı?

vb. sorular hâlâ güncelliğini korumaktadır. İbrahim Sabri Bey’in şiirlerinin ele alındığı bu çalışmada Mehmet Âkif Ersoy’un Kur’an mealinin mevzuubahis edilmesinin bir sebebi olarak Kur’an me­alinin yakılması hadisesinin merkezinde bulunanlardan birisi­nin İbrahim Sabri Bey olması vesilesiyle bu konu üzerinde de durulduğu ifade edilmektedir. İlgili bölüme, Mehmed Akif’in Kur’an mealinin yakılmasından sonra İbrahim Sabri’nin kaleme aldığı dörtlük de ilave edilmiştir.

 

O bir eserdi ki yangın denilse lâyıktı,

Kalırsa, belki yakar, kül ederdi imânı.

O bir ateşti ki sönmezdi etmeden ihrâk,

Yakıldı: Sönmesi kurtardı, nass-ı Kur’anı

 

Bu kitabın neşredilmesiyle İbrahim Sabri, hayatı ve şiirleriyle edebiyat ve ilim âleminin dikkatine sunulmuştur.  Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun ifade ettikleri gibi,  İbrahim Sabri’nin biyografisi ve şiir örneklerinden oluşan bu eserin yayınlanmasının kaybolan dünyadan dikkate değer bir safhanın daha aydınlanmasına vesile olacağına inanıyoruz.

Bu haber toplam 2040 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim