Tasavvufun işlendiği romanlara değinen Nuriye Akman, “Bence 2 tip yazar vardır; Marangoz yazarlar ve rüyada yazan yazarlar. Ben kendimi 2. sınıfa koyuyorum. Beni ne cezp ettiyse onun peşinden gittim. Görme organının göz olmaması, kalp olması ve kalbin de ancak terbiye edilmesi durumunda görebilmesi beni etkiledi. Son romanımda atı, nefsin bir sembolü olarak görmüşüm. Diğer bir romanımda da köpek balığı, nefsin bir sembolü olarak çıktı. Tasavvuftan bahseden her metin roman olmuyor. Roman, modern zamanların eseridir. Yani, insanın iç çatışmalarına korkmadan, cesaretle bakabilmesi lazım” şeklinde konuştu.
“BİR DERVİŞİN PEŞİNDEN YILLARCA DOLAŞTIM”
Yazacağı roman için, romandaki kahramanı gerçek hayatta tanımak için yaşadığı bir tecrübeyi anlatan Sadık Yalsızuçanlar, “Ben bir dervişin peşinden 3-4 sene dolaştım. Acaba bir derviş romanı yazabilir miyim diye. Fakat sonradan bunun ne kadar sıkıntılı bir şey olduğunu gördüm. Tasavvufi metinleri anlamakta zorluk çekeriz. Çünkü, okuyan başka anlar, başkası başka anlamlar çıkarır” ifadelerini kullandı.
Yaklaşık iki saat süren program dinleyicilerin sorularının cevaplandırılmasıyla sona erdi.


































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.