“İki yüz yılı aşkın süre boyunca, aşılar halk sağlığına eşsiz bir katkıda bulunmuştur... Çocuk felci, kızamık, difteri, boğmaca, kızamıkçık, kabakulak, tetanos ve Haemophilus influenzae tip b (HIB) dâhil olmak üzere bir zamanlar terör estiren ve artık kontrol altına alınan hastalıklar düşünülecek olursa aşı sayesinde nasıl bir mucize gerçekleştirildiğini anlamak daha kolay olacaktır.’’
Richard Gallagher, The Scientist Dergisi ve internet sayfası editörü
Günümüzde tartışmalı bir konu olan aşı, bundan yaklaşık yıl önce Türkiye'den İngiltere’ye getirildiğinde de ilk etapta reddedilmiştir. Anadolu’da yaşayan Osmanlı Türklerinin adına ‘’aşı’’ dedikleri bu yöntem onlara eski Türk kavimlerinden miras kalmıştı.
Aşıda, hastalık yapan bir organizmanın zayıflatılmış ya da etkisiz hale getirilmiş bir dozunun hastaya verilmesi söz konusudur. Bu şekilde zerkedilen etkisiz virüs, bağışıklık sisteminin ilgili hastalığa karşı antikor üretmesine yol açar. Günümüzde, yeni bir aşının geliştirilebilmesi için yedi ila sekiz yıla ihtiyaç duyulmakta olup güvenli olduğunun onaylanabilmesi için tüm yeni aşılar üzerinde yoğun testler yapılması gerekmektedir.
Türkler, büyükbaş hayvanların memelerinden alınan inek çiçek hastalığı mikrobuyla aşılanan çocukların çiçek hastalığına yakalanmadığını keşfetmişlerdi. Bu tür aşılama ve çiçek aşısının diğer türleri, 1716 ve 1718 yılları arasında İstanbul’da görevli büyükelçinin ünlü kâtibesi ve eşi Lady Montagu tarafından İngiltere’ye getirildi. Lady Montagu, oğluna büyükelçilik cerrahı Charles Maitland tarafından aşı yapılmasına izin vermesi sonrasında Türklere ait aşılama yöntemlerine özellikle de çiçek aşısına büyük ilgi duymaya başladı.
Devamı: https://www.dunyabizim.com/mercek-alti/turklerden-dunyaya-yayilan-bir-uygulama-asi-h42936.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.