Yakup Kadri Karaosmanoğlu, edebiyatın hemen her alanında eser vermiş bir sanatkârdır. 1889 yılında Mısır’da dünyaya gelen yazar, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının ses getiren bir yazarı olmuş, yazdıklarıyla Milli Mücadele’ye destek vermiş, uzun yıllar milletvekilliği yapmış ve diplomatlık görevinde bulunmuştur.
Aristokrat bir aileye mensup olan yazarın çocukluğunun ilk altı yılı Mısır’da sarayda dadılar elinde, bir prens gibi yetiştirilerek geçmiştir. Onun yetişmesine ve mizacına yön veren kişi annesi olmuştur. Annesi, Yakup Kadri’nin öğretimine ve terbiyesine önem verir, ona Ekmekçi Kadın ve Monte Cristo Kontu’nu okur. Bu kitaplar, onun üzerinde büyük bir etki bırakır. Okumayı öğrendikten sonra okuduğu ilk kitap da yine Monte Cristo Kontu olmuştur.
Hasan Ali Yücel, Yakup Kadri’nin karakter özellikleri hakkında şunları söylemiştir: “Zaman zaman kendisini zedeleyen, hırpalayan beden yıkımları ve acıları, bu narin vücut içinde, onun sinirlerini en korkunç sarsıntılara dayanır hale getirmiştir. Istırap, Yakup Kadri’nin bütün hayatında zekâsını ve duygusunu biledi. Eserlerindeki ve hayatındaki şimşekler, daha çok menfi elektrik yüklü bulutların çakışlarıdır. Fakat bu hal, onu hiçbir zaman somurtkan bir insan yapmamıştır. Çünkü içi hayat doludur, hareket doludur.”
Milli duyguları esas alır
Fecr-i Âtî’ye katılan yazar, daha sonra Milli edebiyat rüzgârına dâhil olmuştur. Fecr-i Âtî’de iken bu topluluğun bütün özelliklerini ve ferdiyetçi sanat anlayışını benimsemiştir. Daha sonra “sanat için sanat” anlayışının pek doğru olmadığına inanmış, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleri ve millî duyguları ele alan hikâyeler yazmaya başlamıştır. Milli Mücadele’ye kadar yazdığı romanlarındaki kahramanlar kötümser ve pasifken, daha sonra yazdıklarında bu kahramanların mücadeleci ve aktif oldukları görülür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.