Zaten büyük camiler, “külliye” dediğimiz, her türlü ihtiyaca cevap verecek şekilde tasarlanmıştı.
Merkezde “Beytullah” (Allah’ın evi) olarak tanımlanancami...
Caminin çevresinde darüşşifa (hastane ve tıp fakültesi), sıbyan mektebi (ilkokul), medrese (üniversite), imaret (fakirlerin ücretsiz yiyip içtikleri yer), hamam (temizlik ve su medeniyetinin şubeleri), han (otel) yahut kervansaray (büyük otel), kütüphane (en olmazsa olmazlardan biri), türbeler (hayatla ölümün iç içe girdiği yerler), tekke, zaviye, dergâh (yürek eğitimi veren kurumlar)...
Çevresinde kıraathane (hem okuma evi, hem de kahvehane), bedesten (değerli kumaşlar, mücevherler ve buna benzer kıymetlerin satıldığı üstü kapalı çarşı) ve bakkal, manav, terzi, bakırcı, berber, ayakkabıcı esnafı...
Anlayacağınız, şimdiki AVM’lerin işlevini, geçmişte cami merkezli külliyeler görüyordu. Meselâ, alışveriş ihtiyacı camilerin çevresindeki dükkânlardan karşılanıyordu. Yıkanmak için caminin yanındaki hamam tercih ediliyordu. Kitap okuma ihtiyacı cami kütüphanesinden karşılanıyordu, Mektup/dilekçe yazdırmak ya da elindeki yazma kitabı çoğalttırmak isteyen, cami avlularını mekân tutmuş hattatlardan yardım alıyordu...
Eski camilerin fonksiyonlarını da şöyle özetleyebiliriz...
İbadethâne: Toplu veya kişisel ibadetlerin yapıldığı yer...
İstirahathâne: Dolaşmaktan yorulan insanların mola verip dinlendiği, hatta namaz vaktine kadar uyuduğu yer...
Sohbethane/Muhabbethane: Mahallenin sorunları camide görüşülür, caminin sohbethânesinde halk sohbetleri olurdu...
Buluşma yeri: İnsanlar birbirlerine camide randevu verir, “Öğle namazında filan camide buluşalım” derlerdi...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.