Cahit Zarifoğlu’nun Mavera dergisinde altı yıla yakın devam ettirdiği “Okuyucularla” bölümünü duyardım. “Herhalde çalakalem yazılmış metinlerdir. Koca şair, bu tür işlerle neden uğraşır ki” diye düşünürdüm. Öyle ya, kendisi büyüklüğündeki şairlerin, üstadların, yazarların hiçbirinde böyle bir şey görmemiştik. Oysa şiir yazmak var. Cahit Zarifoğlu zaten farklı alanlarda başarıyla kalem oynatabilen birisi. Örneğin yeni bir roman veya hikaye kitabı yazmak var. “Neden saatlerce gelen mektuplarla boğuşsun ki” diye düşünürdüm. Oysa Beyan Yayınları’ndan çıkan Okuyucularlakitabını okuyunca, meselenin hiç de öyle olmadığını gördüm. Zarifoğlu neredeyse bir romanına gösterdiği özen kadar okuyuculara verdiği cevapları da titizlikle hazırlamış, onlar üzerinde düşünmüş, çalışmış, emek sarf etmiş. Böylelikle Zarifoğlu’nu değerlendireceğimiz, anlamaya çalışacağımız zaman gözden kaçırmamamız gereken bir eser ortaya çıkarmış. Doğaçlama ama bütünün içinde tartışılmayacak kadar önemli olan bir eser.
Çünkü Zarifoğlu kendisiyle Mavera dergisini özdeşleştirmiş. Mavera’ya gösterdiği özenin kendi eserine verdiği emekten farklı olmadığını düşünmüş. Ortaya bir edebiyat dergisi çıkarılacak. Adı Mavera olacak. Ve Mavera onların düşüncelerini oluşturacak, sergileyecek. Özellikle oluşturacak diye yazdım, çünkü iyi bir dergi düşüncelerin ortaya çıkarıldığı, geliştirildiği bir ortamdır. Derginin en büyük etkisi yazmaya ve düşünce üretmeye dönük teşvikidir. Neredeyse şöyle demek geliyor içimden: Dergi olmadan yazmak çok mümkün değil. Mümkünse bile dergide yazmak kadar derinleştirici bir faaliyet olamaz.
Yazının devamı için: http://www.dunyabizim.com/Manset/17137/zarifoglu-neden-okurlarla-ilgilenmeyi-secti.html































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.