• İstanbul 17 °C
  • Ankara 20 °C

Bakû'nün Kurtuluşunun 100. Yılı

Bakû'nün Kurtuluşunun 100. Yılı
TYB İzmir Şubesi “Geleneksel Kültür Sohbetleri” yaklaşık on yıldır kesintisiz devam etmektedir.

Bu yıl Azerbaycan Cumhuriyetinin 100. kuruluş yılı dolayısıyla daha önce Prof. Dr. Yavuz Akpınar ile bir program düzenlenmişti, şimdi de Yrd. Doç. Dr. Selçuk Türkyılmaz ile "Bakü'nün Kurtuluşunun 100. yılı ve Kafkas İslam Ordusu" konusunu konuştu.

Salonda yer alanlar arasında; Prof. Dr. Yavuz Akpınar, Prof. Dr. Şerif Ali Bozkaplan, yazar Fahriye Ipekçioğlu, roman yazarı Fırdevs Tuncay, Azerbaycan Kardeşlik ve İşbirliği Derneği Başkan Yardımcısı Cavid Aliyev, şair Turan Atasever ve konuya hassasiyeti olan çok sayıda dinleyici salonumuzu şereflendirmişlerdi.

Sohbetin açılış konuşmasını Şair Muhammet Tang yaptı. Selçuk Türkyılmaz konuşmasına başlarken oldukça heyecanlıydı…

Yıl 1918. Mart ayı. Osmanlı Türk ordusu I. Dünya Savaşı’nın ağır şartları içinde birçok cephede varlık yokluk savaşı veriyordu. Avrupalı emperyalist devletler dünyanın neredeyse tamamını hâkimiyetleri altına almış, geriye sadece Osmanlı coğrafyası kalmıştı. Zaten bu savaşın çıkış sebeplerinin başında coğrafyamızın paylaşılmasında yaşanan anlaşmazlıklar vardı. Dört yıl boyunca devam eden savaşta bütün ordular yorgun ve bitkin düşmüştü.

1917’de Rusya’da meydana gelen olaylar Rus hâkimiyeti altında yaşayan milletlerin kendi kaderlerini tayin etme hakkı bakımından bir imkân doğurmuştu. Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan’ın birlikte hareket etme arayışları neticesinde Mavera-yı Kafkas Konfederasyonu kurulsa da kalıcı bir siyasî etki oluşmadı. Bu durumun ortaya çıkmasında Ermeni milliyetçiliğinin ciddî bir tesiri oldu. 1918 Mart hadiseleri Rusya hâkimiyetinde yaşayan milletlerin kendi kaderlerini tayin etme mücadelesine vurulan büyük bir darbeydi. Azerbaycan Türk tarihine “Mart Faciası” adıyla geçen olayda üç gün içinde 18.000 Müslüman katledilmişti. Ermeni milliyetçileri Ruslarla birlik olup Kafkasya Türklerine büyük bir darbe vurdu. Ermeni ve Rus çetelerinin katliam haberleri Osmanlı başkentine de ulaştı. Azerbaycan’dan yardım çığlıkları yükselmeye başladı. Kafkasya Müslümanları adına İstanbul’a heyetler gönderildi. Enver Paşa, üvey kardeşi Nuri Paşa kumandasında bir ordu teşkiline karar verdi. Batı dünyasının bitti dediği Osmanlı yeniden ayağa kalktı ve Kafkasya Müslümanlarının kurtarılması için harekât emri verildi. Kafkas İslam Ordusu kurulmuş ve Bakû istikametinde yürüyüş başlamıştı.

Batı, Kafkas İslam Ordusu’nun Bakû istikametinde yürüyüşüne her türlü engeli çıkarmak için harekete geçti. Savaşta müttefikimiz olan Almanlar dahi bu sefere karşı çıkıyordu. Kafkas İslam Ordusu önce yeni Türk cumhuriyetinin geçici merkezi olan Gence’yi güvence altına aldı. Sonra sıra Bakû’nun kurtarılmasına geldi. Nuri Paşa kumandasındaki ordumuz, ilk çatışmalarda düşman kuvvetlerini bozguna uğratmış ve Bakû’ya doğru giden yol açılmaya başlamıştı.

Bakû petrollerini Batı, Türklere bırakmak istemiyorlardı. Bakû’nun kurtarılması ve katliamın durdurulmasına Almanlar ne kadar karşı çıktıysa İngilizler de o kadar karşı çıktı. İngiliz basını, Trakya’dan Hindistan sınırına kadar geniş bir alanda bağımsız Müslüman devletlerden bahsetmeye başladı. Enver Paşa’yı ve Osmanlı ordusunu hayalperestlikle, Turan

hayali kurmakla, pan-İslamist olmakla suçlamaya başladılar. Bu suçlamaların hâlâ devam ediyor olması anlamlıdır. İngiliz basınının Hindistan’a kadar bağımsız Müslüman devletlerden endişe etmesi de anlamlıdır. Çünkü o dönemde İngiliz imparatorluk tacının eşsiz mücevheri Hindistan sömürgesiydi.

“Eyvah ki Türk Bize Yardım Edemedi” Dememeliyiz:

Ağustos başlarında Kafkas İslam ordusu Bakû’ya dayandı. Artık Bakû’nun kurtarılması an meselesiydi. Rus ve Ermeni güçleri Enzeli’de bulunan İngiliz ordusundan yardım istedi. Hindistan’a kadar geniş bir alanda ortaya çıkacak bağımsız Müslüman devletlerden endişeye kapılan İngilizler, Bolşevik Ruslara ve Ermenilere yardıma koşmakta çekince göstermedi. Fakat Kafkas İslam Ordusu, Bakû’ya varmakta kararlıydı. Enver Paşa, özel hattan çektiği telgraflarda her ne pahasına olursa olsun Bakû’nun kurtarılması gerektiğini söylüyordu. Fakat ordumuz yeterli mühimmat kalmadığı için Bakû önlerinde durmak zorunda kaldı. Düşmana atılacak top mermisi dahi yoktu. Bu mola bir aydan fazla sürdü. Bakû’da Türkler üzülürken Rus ve Ermeniler seviniyordu. İngilizler de takviye birlikler getirmeye devam ettiler. Bu esnada Bakûlu Türklerden Nuri Paşa kumandasındaki orduya gönderilen bir mektuptan bahsedilir. Bir bölümünü nakledelim:

“Bakû denilen milyon ve milyar şehrinin kapıları önünde günlerden beri zafer kuşunun kanadını yakalamak isteyen Türk Ordusu’na!

Bu güzel gönül kapıcı şehri eğer siz zapt edemezseniz, Türk’ün ve ordusunun şerefini şimdi içinde bulunduğunuz hendeklere gömeceksiniz.

Eğer siz bu servet ve altın şehrini zapt edemezseniz, sevgili büyük vatanımıza en kıymetli bir hediye takdim etmek fırsatını kaçırmış olacaksınız.

Eğer siz, yeşil denizin bu meşhur şehrini zapt edemezseniz, Kafkas Türkleri ve Türkistan Müslümanlarının kalbine saplanmış olacak zehr-i hançerin üzerine ‘Eyvah ki Türk bize imdada gelmedi!’ cümlesi yazılmış olacaktır. Kafkasya feryat edecek, Türkistan ağlayacaktır.

Ey Türk askeri! Eğer sen bu şehri alamaz isen, Bakû’da senin için hazırlanan sofralar misafirsiz kalacak, senin için dikilen elbiseyi düşmanın giyecektir. Senin için yapılan adaklar yerine getirilemeyecek, senin uğruna kesilecek kurbanlar düşmanlara kalacaktır. Senin için hazırlanan altın keselerini düşman yağma edecektir.

Fakat sen ey Türk askeri! İngilizlerin gücünü kendi zorunla Çanakkale’de kırdın. En büyük harp gemilerinin büyük güllelerine aylarca göğüs gerdin. Kûtülamare’de 14.000’’i esir aldın. Karşındaki düşmanın çoğunu, Ermenileri belki Azerbaycan’dan, Kars’tan beri önüne katarak da bu şehre tıktın. Türk adını büyüten Çanakkale, Kûtülamare, Galiçya, Romanya’dan sonra Kafkasya gelecek ve Bakû şehri de yiğitlik tacının bir elmas taşı olacaktır. Al Bakû’yu! Vatanına bir altın armağan yap!”

Bakû kurtarıldı. Eğer bugün Bakû hâlâ Türk şehriyse bunu Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu’na borçludur. Muhteşem bir maziye sahip olan biz Türkler, bundan başka bir tercih de yapamazdı.

Kafkas İslam Ordusu’nun kazandığı bu tarihî zaferle Enver Paşa’nın kardeşi Nuri Paşa’nın adı tarihe silinmez harflerle yazılmıştır. Nuri Paşa, bu ordunun komutanıydı. Aynı şekilde bu zaferde Nuri Paşa’nın yanında Mürsel Paşa’nın adı da tarihe silinmez harflerle kazınmıştır. Kafkas İslam Ordusu’nun bu zaferi kazanmasında Dağıstan gönüllü birlikleri ile Azerbaycan Türklerinden müteşekkil birliklerin önemli bir rolü olmuştur. Bu zafer, Kafkasya’da yaşayan Türk ve Müslümanlarla Anadolu Türklerinin yardımlaşmasının tezahürüdür. Kafkas İslam Ordusu’nun zaferi bugünkü Azerbaycan ve Türkiye arasındaki yakın münasebetlerin de temelini atmıştır.

Dinleyiciler Söz Aldı:

Yavuz Akpınar: Ermeniler korkunç bir katliama hazırlanıyordu. Ruslar depolardaki silahları ya satıyor ya da terk edip gidiyorlardı. Bunlar Ermenilerin eline geçti. Bu sırada Azerbaycan’da milli bir devlet kurulmak isteniyordu. Eğer Türk ordusu yetişmeseydi o bölgede bir tane Türk kalmayacaktı. Ermenilerin nereye kadar varacaklarına dair bir sınır yoktu. Ordu gelince bunları zapturapt altına almaya çalıştı. Bu sırada bütün Kafkasya Osmanlıya ilhak etmek istiyordu. Azerbaycan Türkler için çok önemliydi. Çok şehit verile bilinirdi… İngiliz ordusu deniz yoluyla gelip İran üzerinden Bakü’ye geçmişti. Türk Ordusunu karşısında görünce morali bozuldu. Çanakkale unutulacak gibi değildi…

Şerif Ali Bozkaplan: Azerbaycan... Onların ısrarla dile getirdikleri iki devlet tek millet... Etle tırnak gibiyiz. Ne onlar bizden ne de biz onlardan kopabiliriz. Allah korusun. Oğuz Türkçesinin iki vazgeçilmezi. Baku. Türk dünyasının nazlı gelini. Binlerce yıldır bir ana gibi karşılıksız ürettiklerini paylaşıyor. Su, hava, petrol... nasıl da cömert. İstediği sadece güler yüz ve birazcık da vefa. Bizler tarih boyunca doğudan batıya maceramızda bir kuzeyinden bir güneyinden dolaşmışız. Ama hep etrafında pervaneyiz. Türkler için adeta bir medar olmuş. Dönüp durmuşuz etrafında. İlaveten Seyhunu, Ceyhunu, Baykalı, Balkaşı da zikretmeden olmaz. Onlar da Türklük için önemli mekanlar.

Fahriye Ipekçioğlu: Şerif Ali Bey'in de dediği gibi "Bakü; Türk Dünyasının Nazlı Gelini" Bu nedenle KIBATEK DER. olarak Bakü Üniversitesi'nde 2 Türkolog-öğretim üyesine " Türk Dili’ne Hizmet " ödüllerimizi taşımıştık...

Şair Turan Atasever, 1928 Erivan doğumludur. Babasından duyduğu hatıralarını anlattı. Bin bir güçlükle katliamdan kurtarıp Türkiye’ye kaçmışlar. Anlatım sırasında duygusal anlar yaşadı.

Bu sunumdan sonra TYB İzmir Şubesi yeni dönemde buluşmak üzere yaz tatiline girmiştir.

img_0432-1.jpgimg_0452.jpgimg_0458-1.jpgimg_0474-1.jpg

Bu haber toplam 1184 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim