• İstanbul 13 °C
  • Ankara 15 °C

Yazar-Şair Bir Kurumu Ziyaret Edemez mi?

M. Ali ABAKAY

Bu ziyaretlerin kıymet-i harbiyesi olmaz.

Sizin koltuğunuzun altında beş-on kitabınızla bir yeri ziyaret etmeniz, cafcaflı sözler, parlatıcı ifadeler, yaldızlaştırıcı anlatımlar sonrası çekilen fotoğrafla son bulur.

Siz, değil ziyaret ettiğiniz şahıs, bu karenizin altına üç satır yazar, haber ertesi gün gazetelerde manşete çıkar.

Murad olunan siz değilsiniz, elbette ziyaret edilen yer.

Bir Yazar-Şair olarak bir yeri, kurumu ziyaret etmeyi bırakın. Gideceğiniz yerdekiler-mekândakiler, kıymetinizi bilsin. Onlar, sizin ayağınıza gelsin, değerinizi anlasınlar.

Hayatta iken gelmezlerse üzülmeyin. Terk-i devran'da camii avlusunda, tabutunuzun başında mikrofon ya da kamera görünce neler anlatacaklardır, bilemezsiniz...

Sizin hiç konuşmadığınız, görmediğiniz zatlarla ilgili hatıralarınız ertesi gün gazetelerde yine manşet olur.

Ne yapmanız lazım?

Sezai Karakoç'un hiçbir kitabını imzalaması söz konusu değildir.

Sen de kitaplarını imzalamadan ver!..

Hiç bir yere telefon açmayın... Yılda bir hatırlansanız, size telefon açılsa müsaid olmadığınızı söyleyin...

İşi-gücü düşene, daha önce neden gelmediğini söyleyin, kapıyı işaret parmağınızla gösterin.

"Elli sene önce şu binada kim oturuyormuş?" diye sual edilse o zaman on sekiz yaşında olduğunuzu söyleyin.

Elindeki fotoğrafta yer alan kişilerin kim olduğunu soran varsa gözlerinizin görmediğini belirtin.

Sizden istenen bir kaynak eser varsa ve çok ısrar ederlerse, iki ay önce Amerika'da hatırı sayılır bir akademisyene sattığınızı söyleyin.

Kendisini bulutlarda varsayan olduysa üzülmeyin, ayakları yerden kesiktir, böylelerinin. Ne derlerse "Yani, Öyle mi?, Ya Ya!.., Eeee!.." deyip geçiniz.

Sorulan sorunun cevabını bekleyene, çocukluk hatıralarınızı anlatınız. Ağaçtan nasıl elma aldığınızı, kuş yuvalarından yumurtaları nasıl çaldığınızı, abartarak anlatın. Biraz sonra sizi bunamış varsayıp kendiliğinden gider.

İlme saygısı olmayana kızmayın, onu yakınınıza gelmesine müsaade etmeyin. O geldiyse diğer seçenek kaçın!..

Bu oruçlu halde yazılan yazı, asabîyete sebep olmuşsa, okumamış sayınız, "La havle!.. " çekiniz.

Söylediğimiz doğru ise, aynı yoldayız...

Madem kadr û kıymet yoksa, bu işlere paramız mı gidiyor? Aynen devam...Kaybedecek neyimiz var, ömür sermayemizden başka?

Unutmayın, bu arada. Gelen kim ya da kimler ise, bir çay, bir kahve ikramını unutmayınız. Bu olmazsa olmazlardandır.

-Efendim, festival özel konuğumuzsunuz, arz ederim.

Biraz bekleyin, kelimeler tane tane, kesik kesik hançerenizden gelsin:

-Görüyorsunuz, sesim gitmiş, bu yaşta ne şarkı ne türkü... Kendimi maskara edemem...

Siz, kitap fuarı'na davet edilirseniz, kazara. Bozuntuya vermeyin, ne olur!..

-Evladım, on senedir yaptığınız bu fuara kimler katıldı, şeref konuğu olarak. Bir söyleyiver, hele!..

Siz'i bir açılışa davet etmiş olsunlar. O, açılışta ne amaçla orada olduğunuzu sorun, öğrenin:

-Beyefendi, palyaçonuz hazır mı? Makası, tepside tutacak kız... Baloncular, bakın çok önemli.. Ha bir de içeri girerken elinde kolonya ve şekerleme-çikolata tutan kızın boyu-posu önemli... Unutmadan söyleyeyim, ben en son açılışa giderken mevlit okunmamıştı. Ondan sonra gitmedim..

Adam, Mevlit okunacağını, kurban kesileceğini söylese, engel mi yok:


-Bu yaşımda kan göremem, düşer bayılırım. Hem yapacağınız masrafa ne gerek var. Herkesin evinde et var yemek var. Bu kurbanlara vereceğiniz masrafı, fakir fukaraya dağıtınız.

İtiraz sesleri yükselebilir, acele etmeyiniz:


-Efendim, biz bu kurbanların etini yemekte kullanırız. Mevlid için. Zaten binlerce kişiye yardım paketimiz hazır, her cuma.

Baktınız, kurtuluş yok, adamlar tüm yolları kesmiş.

Ne deseniz, derslerini ezberlemişler.

Yürüyemeyeceğinizi belirtirseniz, akülü-elektrikli sandalye getirirler.

Hasta olduğunuzu söyleseniz, hemencecik hastaneye götürürler, bakarsınız doktor ayağınıza getirilir.

Siz, yazdığınız en kalın sayfalı, fotoğrafsız kitaplarınızı verin, üç gün içinde okunup özetini isteyin. Özetle kalmayın, şahsı sınavdan geçireceğinizi söyleyin.

Kitap okuma merakı olmadığı için sizi açılışa, kapanışa, mevlide, kurbana, halaya, gezmeye, iftara, sahura, kampanyaya, şampanyaya davet eden kim varsa, yakayı hemencecik kurtarırsınız.

Ben, Ramazan Ayı boyunca hiçbir iftar yemeğine katılmayalı, artık bizi kimse davet etmiyor.

Bu yazı toplam 870 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim