• İstanbul 19 °C
  • Ankara 26 °C

Engelli İnsanımızın Dünyasına Yolculuk Hikâyeleri: LOKANTA

M. Ali ABAKAY

Şehre inince çocuğuna söz vermişti. Eşini de ilk kez yanına alarak, çocuğu için doktora gitmişti. Özel muayeneden dönüşte, şehir yemeğini çocuğuna vermek ve bir nebze mutlu âile profilini, eşine verdiği değeri belirtmek, çocuğunun moral motivasyonunu artırmak istedi: 

-Halil, çocuklara simit alalım, somun ekmeği alalım. Bir de Zülfiye şeker istemişti.

Halil, karısının aç olan çocuğuna dair işaretler vermek mi istiyordu:

-Alırız, hele bir şeyler yiyelim.

Hacerin gözleri ışıldadı, kucağındaki çocuğun başını okşadı, bağrına bastı. İlk kez kocasıyla şehirde yemek yiyecekti, önünden geçtiği lokantalarda iştahla yemek yiyenlere imrenmişti, hastane gidişinde.

Dağ Kapı’dan Balıkçılarbaşı’na doğru ilçe garajına giderken solda yer alan lokantaya girdiler; Halil önde kendileri arkasında. “Buyrun!..” diyen garson, kendilerine âile yerini gösterdi.

Tahta çıtalarla ayrılmış, paravan arkasına oturdular. Bir soluk aldılar. Hacer, çocuğu, sandalyeye oturtamadı. İkinci bir sandalyeyi getiren garson, Ali’nin rahat etmesini sağladı.

Garson bekledi, sipariş için. Halil, öncelikle sürahiyi işaret etti. Hacer, Halil’e mütebessim gözlerle baktı.

Ali, hiç görmediği ortamı çözmeye çalışıyordu, kendince. Soğuk suyu bardaklara dolduran garson, “Ne istersiniz? “ dedi. Yemekleri çarçabuk saydı. Halil, sadece “Kebap” dedi, “İsotlu olmasın.”

Çocuk, zaten küçüktü. Garson, “Elbette efendim!.” deyip çekildi. Onlar, bardaklarını tazelerken, masaya yeşillikler geldi tabak tabak. Yanında, ayran çorbası. Biraz sonra kebap yağına bulandırılmış kıtır pide parçaları, közde pişirilmiş soğan ve bir tabak salata. Buna kalaylanmış bakır tasta köpüklü ayranlar eklendi.

Hacer, Ali’ye ekmeğin birazını yedirmeye çalıştı. Kendisi de takatten düşmüştü, açıkçası. Halil, oldukça utangaç karısına bakmak istemedi. İlk kez getirdiği lokantada doyasıya yemek yemesi, oldukça mutlu kılmıştı, Halil’i.

Yeşilliğe limon sıktı, çatalı limon arasına sıkıştırarak, Halil. Bu Hacerin dikkatini çekmişti. Bir şey sormadı. Evde limonu avuçlarında adeta sıkıyorlardı, bir damla su bırakmadan.

Cam bardaklar, pırıl pırıl ve ayaklıydılar. Tabaklara baktı, Hacer. Evdeki tabaklarla lokantadaki tabaklar oldukça farklıydı. Hemen her şeye gıptayla bakıyordu. Evindeki mutfağı değiştirirlerse aynı tabakları alma isteği geçti, içinden.  

Garson, kocaman tabakta kebaplarını getirdi. Halil, garsona bir porsiyon daha getirmesini söyledi, hafifçe.

Halil, çatalla işe başladı. Hacer, Halil’e bakıp nasıl yenileceğini öğrenir gibi oldu. Beceremedi, çatalla yemeği. Koparttığı parçayı öncelikle Ali’ye yedirtti.

Küçük çocuk, tadını sevdiği kebabı, ekmeksiz yemeği tercih etti. Kebapları bitmeden yeni gelen tabağı bölüştürdü, Halil. Hacer, istemezlik etti. Belki de gelecek hesabın artmaması idi, düşüncesi.

Bakıştı Hacerle Halil. Ali, iştahla lüle kebabını yerken, garsona ayran siparişinde bulundu, Halil.

“Hamdolsun” dedi, Halil. Hacer, çocukla ilgileniyordu. Hemen derlenmek toparlanmak istedi, Hacer. Halil, çay içeceklerini söyledi, Hacer’e.

Gelip geçenlerin artması, Hacer’in etrafa bakmasını engelledi. Çayını yudumlayan Halil, lokantanın serin havasını ciğerine çekiyordu, kebap kokularıyla karışık. Klimanın verdiği rehavet, onu mayıştırmıştı.

Bardağını masaya bıraktı, Hacer. Halil’e söylendi:

-Kalkıp gidelim. Çocuklara bir şeyler almamız lazım.

Halil, tüllendirdiği sigarasını, kül tabağında söndürdü. Demek şehre gelenler, arkası kırmızı sigara içiyorlarmış. Başkasının içtiği sigaraya baktı, göz ucuyla. Halil’in içtiği de aynıydı.

Halil şehirli olmuştu, şehri biliyordu, hastaneye giderken bile kimseye bir şey sormamıştı. Hacer kocasıyla gurur duydu.

Halil, hesabı verirken Ali’yle dışarıda bekleyen Hacer, şaşırmıştı. Şehir ne güzel bir yerdi. Yemekten sonra çay. Çıkarken kolonya ile uğurlanma. Derken Halil, dışarı çıktı. Balıkçılarbaşı’na yürüdüler, yan yana.

Ali, oldukça mutluydu, karnı doymuştu. Babasının kendisine aldığı su fışkırtan tabancasına iki elle sarılmıştı.

 

22.08.2014

Bu yazı toplam 803 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim