Yukarıdaki başlık, Tunceli (Dersim) Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Ali Kemal Özcan hocanın yeni çıkmış kitabının ismidir. “Çözüm Süreci”nin bıçak sırtındaki durumunu en iyi analiz eden, tam 20 yıl PKK üzerinde çalışan ve “Kürt Sorunu”nu belki de en iyi bilen kalemlerden birisi olan Ali Kemal hoca, dünyada PKK ve Abdullah Öcalan üzerine yapılmış ilk doktora tezinin de sahibi bir akademisyendir. Hocanın yıllar önce İngiltere’de yaptığı doktora tezi, Turkey’s Kurds: A Theoretical Analysis of the PKK and Abdullah Öcalanbaşlığı ile 2006 yılında London ve New York merkezli Routledge tarafından yayınlanmıştır.
1995-1999 yılları arasında Beka’da Öcalan’la iki defa görüşme yapan Ali Kemal hoca, Öcalan’ın ruh dünyası, liderlik zaaf ve potansiyeli üzerinden, “Çözüm Süreci”nin baltalanma tehlikesi içerdiğini, “Kürt Sorunu ya da Çözüm Süreci sorunu yoktur, Öcalan üzerinde yaratılan “tezvirat”tan kaynaklı Örgüt (PKK) sorunu vardır” diyerek (yüz yüze yaptığım görüşme, 02.05.2014) ve kitabında, “…Örgüt’ün fiili hayatında ‘Önderlik’ ile ‘Yapı’ arasında bariz bir uyumsuzluk ve terslik vardır” (Ali Kemal Özcan, “Araf’ta”ki Çözüm Süreci, Dördüncü Türk-Kürt İttifakı, Ankara: Savaş Yayınevi, 2014, s. 29) tespitinde bulunarak, MİT üzerinden gerçekleştirilen görüşme(ler)deki “dil”in yanlışlığını ve BDP içinden İmralı’ya gönderilen heyetteki bazı isimler sorununu, “devletleşen” Ak Parti ve Erdoğan üzerinden ilk defa kendiliğinden ve aracısız doğması mümkün olan “Dördüncü Türk-Kürt” ittifakını ve Türkiye’yi yeniden ateş çemberine taşıması mümkün çelişkili doğasını kitabında ayrıntılı delilleri ile ortaya koymaktadır. Kitabın, Çözüm Süreci’nin doğasını ve muhtemel gelişmelerini özümsemek isteyen tüm okurlar, ancak öncelikle İmralı görüşmelerini yapan en yetkili devlet görevlilerinin (başta Başbakan ve Hakan Fidan olmak üzere) acilen okuması ve Ali Kemal Özcan hocayı sürece dahil etmeleri elzemdir. İddialı olmak istemem ama kendisiyle yaptığım görüşmeler ve yazdıkları konusunda edindiğim intibaa, Çözüm Süreci’nin muhtemel alevine benzin taşımak isteyenlerin tehlikesine karşı, gerek Öcalan ve gerek Erdoğan nezdinde en can alıcı uyarıyı, hocanın yaptığı şeklindedir.
Ali Kemal hocanın, “Cemaat üzerinden girişilen operasyonları Ak Parti ve devletinin aşması…zor olmayacaktır. ‘Ciğere kilitlenmiş kediler’ üzerinden Öcalan/İmralı zaafiyetine uzanmış bir ‘konsorsiyum’ operasyonunun altından ne Ak Parti’nin ne de PKK’nın ‘yedi ceddi’ kalkar derken, Türk-Kürt çatışmasına kilitlenmişleri etkisiz bırakmanın yolu, onların değil, kendi üzerimize yürümekten geçer demeye çalışmaktayız” (“Araf’ta”ki Çözüm Süreci, s. 3) cümlesiyle, aslına bakılırsa, Çözüm Süreci’nin “güya” en yakınları tarafından, “Erdoğan ve/ya Öcalan asgari müşterek hedeftir” (A.g.e., s. 1) demektedir. Devamla, “Başbakan’ı böcekleyen ‘korumalar’ ve İmralı trafiğindeki ulusalcılar [belki de F(E)rgenekoncular]için Süreç’in ‘iki karizmasından biri’ asgari müşterek hedeftir. Bu sadece kendilerinin değil, Ortakvatan’ın[İslam ve kültürel geçmişle] tüm sentezlenmiş etnisitelerinin geleceğini ilgilendirir” (A.g.e., s. 6) tespitiyle, iki güçlü liderlik üzerinden Çözüm Süreci’ni sabote etmeye yönelen kirli ilişkiler ağına dikkat çekmektedir.
Ali Kemal hocanın Öcalan’ın tüm yazdıkları ve konuştukları üzerine yaptığı çalışmalardan çıkan sonuca göre Öcalan, yıllardan beri uluslaşmak isteyen Kürt milliyetçiliği/PKK ve devletleşmek isteyen bir Kürdistan’dan ziyade, Kürtlerin kimlik haklarının garantilendiği Ortakvatan’ı içeren demokratik bir Cumhuriyet arzusunda olmuştur. Gerçekten de, Öcalan yıllar önce şöyle yazmıştır: “Sanıldığından daha fazla cumhuriyetin tarihsel temeli ve anayasal ifadesi demokratik çözüme uygundur. Engelleyen nedenler psikolojik boyut ve gerilik, çözüm de, klasik ilkel milliyetçi anlayışla hakim-ulus şoven milliyetçiliğinin inkar tarzıdır. Demokratik gelişme ortamını zehirleyen bu yaklaşımlar aşıldığında çözümün özünün siyasi de olmadığı; dil, kültürel özgürlük ve boyutlu olduğu görülecektir…En iyi, anlamlı ve mümkün olan özgürlük ve bağımsızlık; bu yer Kürdistan da olsa ancak Türkiye’nin genel Misak-ı Milli sınırları içinde mümkündür…” (A. Öcalan, Kürt Sorununa Demokratik Çözüm Manifestosu: Savunmalar I-II-III, Weşanen Serxwebun, 1999, s. 77,78,74’ten aktaran Ali Kemal Özcan, A.g.e., 3).
Özcan, maalesef süreç içinde Öcalan’ı, demokratik cumhuriyet çizgisinden, “demokratikler devletçiliği”ne getiren çizginin, önce 2004-2012 [F]Ergenekon komploculuğu ve bugün ise Hükümet’in İmralı uygulamalarının ruhu olduğunu iddia etmektedir. Erdoğan’ın güçlü liderliğinde 2012’nin sonlarında başlayan aracısız Öcalan’la başlayan Çözüm Süreci, 21 Mart 2013’te Diyarbakır’daki Newroz kutlamasında, “Artık silahlar sussun, fikirler ve siyasetler konuşsun noktasına geldik” (A.g.e., s. 27) diye Öcalan’dan okunan mektuptan sonra, bugün Öcalan’ı, “Araf’ta beklemekteyiz…Fakat şu da bilinmelidir ki, Araf’ta sonsuza kadar kalınamaz” (Özgür Gündem, 13.01.2014) noktasına getiren şeyin ilki Hükümet’in İmralı görüşmelerinde (BDP heyetindeki bazı kişilerden kaynaklı sorunlar da buna dahildir) uyguladığı “tutunumsuz” politika ise de, Öcalan’ı “Araf’tayız” noktasına getiren asıl çizginin, Öcalan’ın tutuklanmasını müteakip son on yıl içinde Örgüt’ü (PKK vd) neredeyse tamamen ele geçiren Kürt “ulusal kurtuluşçu” milliyetçiliğine teslim olan PKK içinde konumlanmış (çoğunlukla 1970’lerin dağılan Kürt örgütlerinden sızmış ve Öcalan’a karşı hasmane hisler besleyen kişilikler) “ulusal [F(E)rgenekon] güçler” olduğunu hatırlatan Özcan, Öcalan ve Erdoğan’ın “hisleri” ile oynayan en yakınlarındaki tuzağın çemberine yakalanmayı sürdürdükleri müddetçe, Çözüm Süreci’nin “Araf’ta”taki sönmeye yüz tutmuş alevi üzerine birilerinin benzin atma ihtimaline vurgu yapmaktadır.
Çözüm Süreci’ni en derinden bilen ve Erdoğan ve Öcalan’ı manipüle edici bilgilenmelerden asıl ruhlarına dönmelerini hatırlatacak bir isim olarak, iki lider etrafında ‘fotoğraflı raks’ eden Çözüm Süreci “avcı”larına rağmen Ali Kemal Özcan hocanın 3 yıllık uğraşına rağmen, “avaz avaz” bağıran sesini ne Erdoğan, ne Fidan ne de Öcalan’a duyuramaması (hep onları teğetleyen kişilerle görüştürülmesi. Ki bu durum, kanaatimce “hizmet” şebekesinin marifeti gibi gözükmektedir), ne acıdır ki, ka(e)derin bir cilvesi olsa gerektir. Kitabı okursanız ne demek istediğimiz daha net anlaşılacaktır sanırım. Not: Metin içindeki alıntılarda yer alan çengel parantez [] işareti içinde yer alan ifadeler bize aittir.
05.05.2014 Milat































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.