• İstanbul 17 °C
  • Ankara 15 °C
  • İzmir 18 °C
  • Konya 16 °C
  • Sakarya 17 °C
  • Şanlıurfa 21 °C
  • Trabzon 14 °C
  • Gaziantep 19 °C
  • Bolu 14 °C
  • Bursa 20 °C

Adem Çaylak'tan: İslamcılığın Sorunu Muhalefetsizliktir

Adem Çaylak'tan: İslamcılığın Sorunu Muhalefetsizliktir
Arap-İslam ve Türk-İslam imparatorlukları geleneğinde başta bulunan iktidarlar ve “güvenlik ve istikrar” (toplumsal düzen ve siyasi birlik) adına onların iktidarını meşrulaştıran bazı Müslüman ilim adamları eliyle, ne yazık ki, bu topraklarda muhalefet ka

Halbuki, “halife” kavramı ile aynı kökten gelen “muhalefet” kavramı, “sonradan gelen”, “ardıl”, “farklı yerde durmak” anlamlarına gelmektedir. Bu açıdan baktığımızda, tevhid dininden sapmış, şirke bulaşmış ve sapkınlık içine girmiş “kurulu düzenler”i tevhid, ahlak, adalet ve hakkaniyet adına uyaran peygamberler, aslına bakılırsa Allah adına kurulu düzenlere muhalefet edenlerdir.İnsanın iyilik yanında kötülüğe “mütemayil” olduğu, iktidar ve gücün “ayartabildiği” (bozabildiği), Hz. Musa’nın Tur’da 40 gün kalıp geri döndüğünde, kırk gün önce Allah’a iman edenlerin yanlarında peygamber Harun olduğu halde buzağıya taptığı, Hz. Muhammed’in vefatından hemen sonra bile iktidar adına sahabe arasında tartışma çıktığı, Hz. Osman’ın atamalarından kaynaklı huzursuzluğun çıktığı, Muaviye ile birlikte güç ve iktidar adına zulüm ve kıyım makinesinin işlediği hatıra getirildiğinde, bilgi, düşünce ve eylemde hakikat ve adalet adına muhalefet etmenin, “farklı düşünmek” ve “farklı yerde durmanın” ne kadar elzem ve hikmetli davranış olduğu ortaya çıkacaktır.

Yani, her türden muhalefetin fitne ile özdeş tutulması ve olumsuzlanması yanlıştır. En güzel üslupla hakkı söyleyerek ıslah edici muhalefette bulunmak, “kutsallık” ya da “millilik” halesiyle kendisini la yüs’el (hesap sorulamaz) konuma yerleştiren iktidarların “meşruiyet” çizgisine çekilmesinde elzem bir ameliyedir. Bu bakımdan, bu topraklarda muhalefete dönüştürücü, meşruiyet çizgisine getirici “olumlu” bir anlam yüklenmediği taktirde, Müslümanların devlet ve iktidarla imtihanları bitmeyecektir.

Bu perspektif ışığında, yaklaşık 150 yıllık bir geçmişe sahip “modern İslamcılığın” da en büyük sorunsalının, “özsel” değil, “araçsallaşan muhalefet” olduğu, başka bir deyişle, devlet ve iktidarın özüne ve meşruiyetine ilişkin bir muhalefet değil, devlet iktidarını elinde tutan güçlere ilişkin bir muhalefet olduğu, yaklaşık yüz yıl sonra iktidara gelen Müslümanların içine düştüğü paradoksal kriz ve travmadan anlaşılabilecektir.

Moderniteyle eklemli “modern bir Mesihçilik” haline gelerek ideolojileşen İslamcılığın siyasal İslam’la belirginleşen muhalefetinin, sadece “devlet”i ele geçiren güçlere yönelik olduğu, Ak Parti ve İslamcı aydınların, “millilik” adına devleti ve iktidarı kutsallaştıracak denli yüceleştirmelerinden anlaşılmaktadır. Bu açıdan, Allah’ın şerik kabul etmediğinden mülhem, devletin de “şerik” kabul etmeyeceğini dillendirmek, devleti Tanrısallaştırmak anlamına geldiği gibi, devletin dayandığı temellere ve uygulamaya dair hakikat ve adalet eksenli en küçük muhalefet dahi “ihanet”le suçlanabilecektir. Halbuki devletin, devleti oluşturan tüm etnik, dini, kültürel ve dilsel farklılıkları kadar “şeriki” vardır ve olmalıdır da. Devlet, tüm bu şerikleri tanıyarak, taleplerine duyarlı olarak, onları ilgilendiren kararları onlarla birlikte alarak, şiddete bulaşmayan her türden muhalefeti meşru ve haklı görerek, yani kesretteki çoğulluğu tevhide dayalı adalet içinde yönettiği taktirde “öz”üne kavuşabilecektir. Aksi taktirde, devlet, hikmet-i kendinden menkul bir biçimde toplumsallıkların başına geçirilmiş kadir-i mutlak bir “geist” (ruh) haline gelecek ve bu ruha muhalefet edenler, geçmişte olduğu gibi “siyaseten katl”e tabi tutulacaktır.

Her geçen gün meşruiyeti kendinden (li aynihi) menkul devletin zihin kodları ile özdeşleşmeye başlayan Ak Parti ve Ak Parti’ye gönül veren İslamcı aydın ve kitlelerin, devleti, tevhide dayalı bilgi, ahlak, değer ve adalet ile dönüştürecekleri ya da bütün bunlara ilişkin oluşabilecek muhalefetin önünü açacakları ve farklılıklarla hakkaniyete dayalı etkileşime girecekleri, yani, kozmopolitanizme dayalı sosyolojik ümmeti eksen alan vatandaşlığı ortaya çıkaracakları yerde, var olan kurulu düzeni tahkim edici söylem ve eylem içine girmeleri, tarihsel süreç içinde ortaya çıkan siyasal İslamcılığın, “özsel muhalefetsizliğine” teslim olduklarını göstermektedir. Başka bir deyişle, siyasal İslamcıların muhalefette iken yaptıkları “biçimsel” ve “araçsal” muhalefetin tek amacı devlet iktidarını ele geçirmekmiş. İktidar bir kere ele geçmeye görsün, “ya kuzgun leşe ya devlet başa” mantığı çerçevesinde, devlet aklı (reason d’etat) her zaman haklı ve devletin icapları (beka-i devlet) her zaman en önemli hale gelivermektedir. Bu durum, “meşruiyet”ten “seküler kutsallığa” salınmanın yeni bir adımı olarak muhalefetsizliğe ve beraberinde ahlak dışılığa, adaletsizliğe ve hakkaniyetsiz bölüşüme teslim oluş sonucunu doğurabilecektir ki, Müslümanların daha sonraki yıllarda ahlak, adalet ve hakkaniyet eksenli ortaya çıkacak muhalefetlerinin erdemini ortadan kaldırmaya hizmet edecektir.

21.04.2014 Milat Gazetesi

Bu haber toplam 538 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim