İlim geleneğimizde kitap yazmanın her basamağının ayrı bir hususiyeti var. Mukaddime, takdim, takriz gibi… ''Ahmed Davudoğlu Hocaefendi’nin Mukaddime, Takdim ve Takrizleri'' kitabında, Ahmed Davudoğlu merhumun takriz yazdığı kitaplarda da titizlik gösterdiğini, her ne kadar takriz yazdığı eserlerin bir kısmı talebelerinin olsa da sözünü esirgemediğini görüyoruz. Kâmil Büyüker yazdı.
İslam düşünce geleneğimizin her aşaması birer maksada dönüktür. Eser yazılırken usûl ne ise, eserin takdimi de o kadar önemlidir. Mukaddimeeserin özüdür. Yazar yazdığını ya da yazamadığını, yaptığını ya da yapamadığını burada dile getirir ve maksadını sıralar. Bir de takriz vardır ki o da eser sahibinin ricası ile önde gelen bir ilim adamının esere yazdığı övücü bir yazı demektir. (Takriz geleneği üzerine DİA, C.39. s.474, Takriz maddesine bakıldığı zaman işin boyutları daha iyi görülecektir.)
Bugün mukaddimenin yerini önsöz, takrizin yerini ise protokol yazıları aldı maalesef. Geçtiğimiz günlerde Kökler Yayınevi tarafından bir eser neşredildi. Ahmed Davudoğlu Hocaefendi’nin Mukaddime, Takdim ve Takrizleri (2017, 174 s.) adlı eser Melikşah Sezen’in çalışmaları sonucunda yayımlandı.



































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.