Süngüsünü gezegene sapladı
Uzayda tatminsiz deli arzular
Başını kaldırmış korkudan kuşlar
Nerde diyor toprak kokan insanlar
Zulmün ne çok çeşidi varmış, hepsini gördük. Nasıl harmanlanıyor insan, dost düşmanla yer değiştiriyor hayretle. Bazı günler nasıl da zor geçiyor, kurşun yükleniyor zaman. Modern çağ zamanın ipini çözerek hızlandırmış hayatı. Sonra da yetişemez olmuş, durdurmaya, yavaşlatmaya. Fıtratını bozduğu zaman tarafından cezalandırılmış adeta.
İnsan kendini nesneleştirdiği bir süreçte, kirli niyetle kurduğu mekanik oyuncağın izleyicisi konumuna düştü. Sürekli ölçüyor, biçiyor insan, hesap üstüne hesap yapıyor. Herşeyin üstesinden gelmeye çalışıyor, birkaç buluş yapınca kendini “yaratıcı” yerine koydu. Bu evham onun ölümü oldu.
Modern çağ insanı, şüpheci, güvensiz, korkak ve sayısız hurafe taşıyıcısı.
Korkularının derununda,  kendine yüklediği herşeyin idarecisi , haşa, yaratıcısı olduğu  vehmi yatıyor. İnsan kendini ölçüt kabul edip kendi dışında hiç kimseye muhtaç görmemeye başladığı günden beri, ağlama melekesini de kaybetti. Aydınlanmanın ihdas ettiği yalan, insana atfettiği süpermenlik masalı onu kötürüm etti.
Dünya ile sınırlı bir hayat anlayışı, kainata saldırmayı kaçınılmaz kıldı ve süreç başladı. Oysa kainat müşfik bir kardeşti, görevini insanın  fıtratına ayarlı olarak yerine getiriyordu. Mevsimlerle insan arasında kopmaz bir bağ oluşmuştu. Gün insana yetiyordu, herşey yerli yerindeydi. Bulutlarla başakların diyaloğu insanın hissedişinden uzak değildi. Şükür, hamd günün her anına yayılır, kış anlaşılır, yaz bilinirdi. Mevsimler insanları şaşırtmazdı. Mevsimsiz günler, zamansız ürünler bilinmezdi.
Yazının devamı için: http://www.dunyabulteni.net/yazar/ahmet-mercan/19632/insan-yasarken-oldu































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.