Şiir yazmanın, şairliği bir yaşama biçimi olarak benimsemenin sizde kadersel bir karşılığı var mı? Şairlik bir alın yazısı mıdır yoksa sonradan öğrenilir mi?
Kuşkusuz her şey “kader”e dâhildir. Cahit Zarifoğlu’nun bir dizesi var: “Kuşlar bile kaderle uçar.”
Şiir yazmak bir yetenek işidir. Biz buna şairlik yeteneği diyoruz. Her insanda öne çıkan farklı yetenekler vardır. Bu yetenekler meslekleri belirlediği gibi farklı düşünce ve sanat dallarını da belirler. Söz gelimi marangozluk yetenek gerektiren bir meslek, yemek pişirmek, aşçılık da keza öyle…
Şiir, yetenek gerektiren bir söz sanatı olduğu için şairlik sonradan öğrenilen bir uğraş değildir. Öğrenerek meslek sahibi olabilirsiniz ama öğrenerek sanatçı olamazsınız. Bugün pek revaçta olan yazarlık okullarının edebî anlamda yazar yetiştireceğine inanmıyorum.
Soruda belirttiğiniz gibi şiir yazmak yani şairlik bir yaşama biçimidir. Şair, şairce yaşar; çoban çobanca… Çobanın dikkati sürüsünün üzerindedir. Şairin dikkati şiirinin üzerinde… Bu dikkatle sürdürürler hayatlarını. Yaşam koşulları yaptıkları işle örtüşmediği zaman ortada ne sürü kalır ne de şiir…
Nuri Pakdil’in evindeYazar kimliğinizin oluşmasında size yön veren, ilham kaynağı olan öğretmenleriniz oldu mu?
Öğretmenlerim değil de bir öğretmenim oldu. Ankara Bahçelievler Cumhuriyet Lisesi birinci sınıfta iken edebiyat ve kompozisyon derslerimize Nesrin Kocatürk adlı öğretmenimiz giriyordu. İlk hafta kompozisyon dersimize geldi ve tahtaya on beş civarında sözcük yazdı: “Bu sözcükleri de kullanarak bir kompozisyon yazın.” dedi. Ertesi hafta çantasından bir tomar bizim kompozisyon kâğıtlarını çıkardı. Okuduğu ve kenarına notlar düştüğü kâğıtlarımızı dağıttı. Benim kâğıdımı verirken dersten sonra öğretmenler odasına gitmemi söyledi. Beni korkuyla karışık bir heyecan sardı. Öğretmenler odasına gittiğimde: “Seni tebrik ederim, çok güzel yazmışsın. Sende yazarlık yeteneği var, bunu sürdür.” dedi ve bana bir takım hâlinde Sait Faik hikâyeleri armağan etti.
O güne kadar yazmak, yazarlık aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ortaokulda birtakım çizgi romanları, Ömer Seyfettin hikâyelerini okumanın ötesinde yazmakla ilgili bir çabam olmamıştı. Nesrin Kocatürk öğretmenim bendeki yeteneği keşfeden ve içime uçsuz bucaksız bir alan açan insan oldu. Okumalarımı çeşitlendirmeye, şiirler, öyküler yazmaya başlamıştım artık…































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.