• İstanbul 13 °C
  • Ankara 13 °C

Bâzı tecrübelere bakıldığında Cumhuriyet, cumhurun hâkim olduğu rey ve e

Ahmet Doğan İLBEY

Bâzı tecrübelere bakıldığında Cumhuriyet, cumhurun hâkim olduğu rey ve esaslara göre idarecilerinin belirlendiği, istibdat ve oligarşinin en az hükümferma olabileceği bir rejimdir. Âmenna.

Fakat “Cumhuriyet” nâmı altında ilân edilen Cumhuriyetin millet değerlerine karşı yapılan lâdinî-pozitivist inkılâpçı “Tek Adam” ideolojisinden oluştuğunu en iyi necip Türk milleti bilir. İçinde yaşadığımız Cumhuriyet’in cumhurun dininden neşet eden kültür ve medeniyet değerlerine sımsıkı bağlı bir Cumhuriyet vasfını taşıdığını söylemek mümkün mü?                                 

Cumhuriyet’in 1925’den sonra millî hâkimiyeti muhtevî olmadığını, M. Kemal ve kadrosunun Avrupa’nın lâdinî ve pozitivist anlayışından mülhem altı ok ilkeleri üstüne inşa edildiğini devrin paşaları söylüyor.                                          

29 Ekim 1923 tarihinde TBMM’de Cumhuriyetin ilânı karar altına alınırken Millî Mücadele’nin öncü paşalarından Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy ve Refet Bele Meclis’te yoktu. İstiklâl Savaşı’ndan çıkan bir devletin yeni rejiminin ilânı sırasında M. Kemal’in Millî Mücadele’nin lider paşalarına haber vermemesinin sebebi, adı geçen paşaların ve onlar gibi düşünen hayli kanaat önderlerinin düşündükleri sistem millî hâkimiyetin temsil edildiği ve İslâmî değerlerin büyük nisbette korunduğu bir Cumhuriyet devleti olmasıydı.                                                         

Bu paşaların M. Kemal’den ayrı, millet değerlerine istinat eden Cumhuriyet düşüncesi, ilk Meclis feshedilip seçime kararı alındığında ortaya çıkar. M. Kemal’in Meclis’in üstünde devletin tek otoritesi hâline gelmesinden ve böylece

Cumhuriyet adı altında bir Batılı bir Cumhuriyet rejimi kurma ihtimalinden rahatsızlardı. (Türkiye Cumhuriyeti Tarihine Giriş / D. Mehmet Doğan).                            

 

Kuvvacı paşaların haberi olmayan cumhuriyet                        

Adı geçen kitaba göre, Meclis çoğunluğunun reyine müracaat etmeden ve Millî Mücadele’nin öncü paşalarının görüşü sorulmadan ilân edilen ve lâdinî Tek Parti istibdadına dönüşecek olan Cumhuriyet’e ilk karşı görüş Kâzım Karabekir’den gelir:                                                                                                                 

 

“Müstebid idare mahv sebebidir. Ferdî veya zümrevî tahakkümler bir milleti mahv için kâfi sebeplerdir. Buna misal isterseniz biz ve bütün Müslüman hükümetlerdir. Hepsi birer müstebit idarede uyuşmuş kalmışlardır. Milletin kuvveti, halkın kuvvetidir. Bunun da mânası cumhuriyeti ifade eder, diyecek ve Türkiye’nin millî hâkimiyet esasından şahıs hâkimiyetine doğru gitme ihtimalinin gün geçtikçe artacak.”                                                                                 

29 Ekim günü Rauf Orbay İstanbul’dadır. Cumhuriyet’in ilânını ve atılan top atışlarının sebebini gazetecilerden öğrenir ve aynı gün Tasviri Efkâr gazetesi muhabirinin sorusuna verdiği cevapta millî hâkimiyetin esas olduğunu söyler:  “Bence Cumhuriyet kelimesi üzerinde mütalaa münakaşa değildir. Millet esasen bu idare şeklini hak edip zaferiyle temin eylemiştir. Elverir ki meseleler milletimizce muhakeme edilerek, malûm olsun. Bu esaslar bâki kaldıkça, isim değişikliği, hedef ve gayeyi ihlâl de tebdil de edemez”                                                                                                                           

Millî Mücadele’nin diğer bir öncü ismi Ali Fuat Cebesoy da Rauf Orbay gibi düşünüyordu: “Teşkilât-ı Esasiye Kanunu ile kurulmuş olan Büyük Millet Meclisi idaresi şüphesiz millî hâkimiyet ve idareye göre kurulmuş bir müessese idi. Bu cumhuriyet demek değildir. Çünkü Cenubî Amerikan devletleriyle Bolşevik devletleri de birer cumhuriyetti. Bunlar tam mânasıyla birer diktatörlüktür. Biz asla diktatörlüğü getirmeyecek esaslara dayanan cumhuriyet istemiştik. Önemli olanın milletin hâkimiyetidir…”                                    

 

Hâkimiyet-i millîye’siz cumhuriyet…                                     

“Vatan-ı İslâmiyye” üzere yapılan Millî Mücadele’nin öncü paşalarının bu ifadeleri M. Kemal olmak ve yandaşlarını rahatsız eder. Rauf Orbay, Cumhuriyet düşmanı olmakla itham edilmeye başlanır. Bu itham üzerine, Halk Fırkası (Chp) Meclis Grubu’nda, “Kayıtsız şartsız Hâkimiyet-i Millîye’nin Cumhuriyet olduğunu, ancak her Cumhuriyetin Hâkimiyet-i Millîye” olmadığını cesurca beyan ederek Cumhuriyetle ilgili fikirlerini bir kez daha savunur. (Geçmişiniz İtinayla Temizlenir / Prof. Dr. Cemil Koçak).                                                        

Erzurum Kongresinde yazılan “Kayıtsız şartsız millî hâkimiyet ilkesi” maddesinden hareketle “hâkimiyet-i millîye’nin” mânasını hatırlamayanlar için mevzuun sıcaklığı içinde açıklayalım.                                                                 

Milletin kendi geleceğini ve idaresini tayin etme gücü ve hakkı demektir. Millî, millete ait, millete has olan mânasındadır. Millî kavramı milletten, yâni İslâm üzere yol tutan topluluk mânasına geldiğine göre, millî hâkimiyet de İslâmlaşmış bir topluluğun hâkimiyeti demektir. Cumhuriyet sistemi de cumhurun yâni halkın idaresi demek olduğuna göre millî hâkimiyeti mutlaka temsil etmesi gerek. Gerçek târif böyle. Fakat M. Kemal ve kadrosunun ilân ettirdiği Cumhuriyet kağıt üstünde farklı görünse de ikinci yılından itibaren fiiliyatta bu târife uymadığı için hâkimiyet-i millîye’yi haiz bir Cumhuriyet diyemeyiz.                                                                                                                   

 

Dine hürmetkâr cumhuriyet isteyenler tasfiye edildi  

Millî Mücadele’nin liderleri arasında Cumhuriyetin ilânı ile başlayan görüş ayrılığı bir yıl sonra daha da hızlanır. Devletin Tek Şef M. Kemal “önderliğinde” lâdinî bir istibdat dönemine girmeye başladığını gören paşalar, millî hâkimiyeti temsil edeceğini söyledikleri ve kuruluş beyannamesinde “Bu parti dine hürmetkârdır” yazılı olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kurarlar. (Erik Jan Zürcher, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası).                                             

Netice itibariyle “Her Cumhuriyet, hâkimiyet-i millîye değildir” demek, Tek Şef Cumhuriyetine karşı işlenmiş bir cürüm sayılır ve 1926 İzmir Suikastı bahane edilerek, önce Kazım Karabekir ve Rauf Orbay olmak üzere bu anlayışta olan birçok zevat siyasî hayattan tasfiye edilir.                                    

Hülâsa-ı kelâm: Cumhuriyet rejiminin çeşitleri çoktur. Aldatan cumhuriyetlere aldanmayalım, Kendi millî kimliğimize, yâni Türk İslâm medeniyet değerlerimize uygun cumhuriyet sistemini kurabilirdik.(ilbeyali@hotmail.com)

 

Bu yazı toplam 235 defa okunmuştur.
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim