• İstanbul 11 °C
  • Ankara 9 °C
  • İzmir 16 °C
  • Konya 9 °C
  • Sakarya 10 °C
  • Şanlıurfa 20 °C
  • Trabzon 14 °C
  • Gaziantep 16 °C
  • Bolu 7 °C
  • Bursa 12 °C

Burak Kıllıoğlu'ndan: Fen Edebiyatlar da Fecaat

Burak Kıllıoğlu'ndan: Fen Edebiyatlar da Fecaat
Başlıktaki ifade, Fen Edebiyat Fakültesi’nin kısaltması olan FEF’ten türedi. Çünkü İİBF’lilerin yaşadığı işsizlik kabusu, atanamayan öğretmenler ve Fen Edebiyat mezunları için de geçerli.
burakkillioglu1

Başlıktaki ifade, Fen Edebiyat Fakültesi’nin kısaltması olan FEF’ten türedi. Çünkü İİBF’lilerin yaşadığı işsizlik kabusu, atanamayan öğretmenler ve Fen Edebiyat mezunları için de geçerli. Geçen hafta İİBF’lilerin yaşadıklarına kısaca bir değinmek bile “bir dokun bin ah işit” kabilinden oldu. İleride yine bu durumu hatırlatmak ger diyerek, bu sefer de FEF’lilerin durumuna kısaca değinelim.

Belli branşlar haricinde (ki onlarda da kısıtlı bir kadro açılıyor) öğretmenlik mezunları iş bulma şansına sahip olamıyor ve umutlarını “bir dahaki KPSS’ye” bırakıyor. Kadro açılan belli branşlardaki kıyasıya rekabet ve çok yüksek puan alıp kadro yetersizliğinden herhangi bir atanamayan öğretmen adaylarının mevcudiyeti de ayrı bir vahim tabloyu oluşturuyor tabi. Bunun dışında arada sırada kadro verilen ve birkaç kişinin anca alındığı bölümler için ise umutlar “bir sonraki KPSS’ye” bile kalamıyor.

Geçtiğimiz yıllarda pedagojik formasyon alarak öğretmen olabilen Fen-Edebiyat Fakültesi mezunlarına bu yol da kapatılınca, işleri daha da zorlaştı haliyle. Böylece ya dershanelere yönelecekler (dershaneler kapanırsa o kapı da kapanacak), ya akademik kariyere yönelecekler (ki oradaki kadro imkanı çok daha sınırlı, hatta denizde damla misali) ya da özel sektörde ilgisiz bir alanda çalışacaklar (o zaman niye üniversite okuyorlar?). 184 tane Fen-Edebiyat Fakültesi var, buradaki öğrenciler temel bilimlere dair eğitim alıyor, ancak mecburiyetten öğretmenliğe yöneliyorlar, çünkü kendi branşlarında başka iş imkanına sahip değiller. Öğretmenlik kapısı da artık kapalı durumda.

Meseleye diğer taraftan bakarsanız, Eğitim Fakültesi’nde okuyan ve kısıtlı kadrolar içine kendisini atıp öğretmen olmak isteyenler, Fen-Edebiyat Fakülteleri mezunlarının formasyon alıp öğretmen olmasına sıcak bakmıyordur muhtemelen. Onlar kendi açılarından haklı olabilir; öte yandan öğretmenlik dışında iş imkanı olmayan ancak pıtrak gibi çoğalan Fen-Edebiyatlılar da kendilerince haklı aslında. Bütün sorun, hiçbir hesap kitaba dayanmayan ve siyasi popülizm uğruna her yere hesapsızca açılan üniversiteleri eğitim politikası sanan zihniyettedir.

Temel bilimlere gerektiği önemi vermeyen Türkiye, bunlar olmadan sanayileşebileceğini, gelişmiş bir ülke olabileceğini zannediyor. Misal matematik, fizik, kimya alanlarını sadece öğretmen istihdamı açısından değerlendiriyor ve bu bölümleri de o açıdan görüyor. Şimdi o bakış açısı bile yok. Bu bölümler tamamen işsiz üreten yerler gibi algılanıyor. Üniversite kontenjanlarının yüzde 11’ini alan Fen–Edebiyat bölümlerine memur kontenjanlarından yüzde 1 bile verilmiyormuş mesela. Tabii gerçek çözüm, bu bölümleri gerçekten verimli kılabilmek ve gelişmiş ülkelerdeki gibi matematik, fizik, kimya alanlarıyla sanayi arasında bir bağ kurabilmekten geçiyor. Tabii işin bir de edebiyat, tarih, coğrafya vs gibi sosyal alanlar ayağı da var. Akılla mantıkla bağdaşmayan “Puanı düşükler sosyal bölümlere gider” algısı, yöneticilere de yansımış olmalı ki, bu bölümlerin mezunlarına da dönüp bakan bile yok.

Yeni istatistiklere de ulaşmak mümkündür ancak şu istatistik bile bir şeyler söylüyordur: 2010 KPSS’de 22 bin 686 Matematik mezunu arasından 55 kişiye, 19 bin 809 biyoloji mezunundan 36 kişiye, 17 bin 284 kimya mezunundan 35 kişiye, 14 bin 36 fizik mezunundan 21 kişiye, 19 bin 869 edebiyat mezunundan sadece 1 kişiye kadro verilmiş! 20 bin edebiyat mezunu içinden “şanslı” 1 kişi yani…

Bu ülkenin eğitim ve istihdam politikalarını birbiriyle uyumlu ve popülizmden uzak, planlı-programlı ve mantıklı hale getirmedikçe bu garabetler sürüp gidecek. “Diplomalı işsiz”ler, işsizler ordusuna nefer olmaya devam ederken, tek çıkış yolu olarak “bir sonraki KPSS’ye” umudunu bağlayacak veya “ne iş olsa yaparım” deyip ilgisiz işlerde “mecburen” çalışacaklar. O zaman bu kadar dirsek çürütmeye, bu kadar okul açmaya ne hacet denmez mi?!

23.09.2014 Milli Gazete 

Bu haber toplam 870 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Sitede yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.
Tel : 0312 232 05 71 - 72 | Faks : 0312 232 05 71-72 | Haber Scripti: CM Bilişim