Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, AK Parti MKYK tarafından yeni Genel Başkan adayı, dolayısıyla Başbakan olarak belirlenmesinden sonra, Davutoğlu için yapılan yorumlar, yazılanlar rekor düzeye ulaştı. Ama yapılan ‘eleştirilerin’ düzeyi değişmedi.
Belki de bunların içinde üzerinde durulması gereken tek bir ‘eleştirel varsayım’ var.
Bunun da, bu eleştirinin haklı yanı olduğundan ya da kendi içinde tutarlı olduğundan değil, bunu ortaya atanların nasıl bir dünya ve Türkiye algısı içinde olduğunu göstermesi açısından ele alınmaya ‘değer’ diye düşünüyorum.
Bu ‘eleştirel varsayım’ şu: “Türkiye’nin gücü, şu anda uyguladığı, kendisini bölgesel hatta küresel güç olarak kabul eden aktif, kurucu politik çizgiyle örtüşmüyor. Türkiye, orta ölçekte, belirleyen değil, belirlenen bir devlet; dolayısıyla ekonomiden dış politikaya kadar bütün politikaları bu gerçeği gören bir yerden kurgulamalı ve bunun dışına çıkmamalıdır; çıkarsa duvara toslar ve bu bizim için iyi olmaz; vb, vb...” Şimdi bu ‘tezin’(!) savunucularının iki temel özelliği var ve bu çok önemli; birincisi bu ‘tez’, bugün sağ ya da sol ya da akademisyen ya da faşist bulvar medyası yazarı, hiç farketmeksizin, kendisini AK Parti’ye yeminli ‘muhalif’ gören her kesim, herkes tarafından savunulmakta ve çok temel bir argüman olarak kullanılmaktadır. İkincisi, bu ‘tez’, iki temel alanda ana muhalefet argümanıdır; birincisi dış politika ikincisi ekonomi...
***































Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.